Yerel seçimler ve DEM Parti!

Cafer TAR yazdı —

  • İstanbul, Adana, Mersin gibi belediyelerin Kürtlerin de katılımı ile yönetilmesi Türkiye’de faşizmi sadece geriletmez aynı zamanda kitlelerde mücadele azmi ve demokrasi umudunu büyütür.

1 Ocak 2024 itibariyle Türkiye yeniden seçim sürecine girmiş bulunuyor; muhalefet cephesinde iktidar çevrelerine göre daha yoğun bir hareketlilik var. İyi Parti’nin “Millet İttifakı’nı” dağıtmış olması geniş halk yığınlarında büyük bir hayal kırıklığına ve yer yer AKP/MHP faşizminin seçimler yoluyla da gönderilebileceğine olan umudu azalttı.

CHP içerisinde politika yapan Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek gibi kimi belediye başkanlarının Kürtlere yönelik ayrımcı tutumu CHP ve DEM parti arasında çok kritik metropollerde ittifak yapma ihtimalini de özellikle güçleştiriyor.

CHP yöneticileri bunun bir tür provokasyon olduğunu düşünseler bile; böylesi ayrımcı AKP/MHP faşizmine rahmet okutan yaklaşımlar DEM Parti seçmeninde yoğun bir kırılmaya neden oluyor.

Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tecrübe ettiğimiz en önemli şeylerden birisi, AKP’nin muhalefet cephesine adeta mayın döşemesi olmuştu. Sonradan net anlaşıldığı üzere başta İyi Parti olmak üzere CHP genel merkezinde kimi çevreler aslında Erdoğan/Bahçeli faşizmine çalışmıştı.

Muhtemelen aynı mekanizma önümüzdeki yerel seçimlerde de işleyecek. İşte bu yüzden yeni CHP yönetiminin ve özellikle İmamoğlu’nun bu konuda çok uyanık olması gerekiyor. Aksi halde yine aynı şeyler yaşanabilir.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek en uç noktada provokasyon yapıyor; fakat diğer belediye başkanları da DEM Parti ile yaşanan fiili seçim ittifakının gereğini yapmaktan kaçındılar.

Geçmişte çok özel koşullar vardı ve DEM Parti’nin devamı olduğu gelenek Türkiye demokrasisine şans vermek adına büyük bir fedakârlık yaparak hiçbir karşılık beklemeksizin yerel seçimlerde muhalefetin adayını destekledi ve bu tutum Türkiye’deki siyasal ezberi bozdu.

7 Haziran seçimlerinde sendeletilen Erdoğan iktidarı 2019’da yapılan yerel seçimlerde yenilgiye uğratılmıştı ve ilk defa seçimler yoluyla iktidar değişimi olanaklı hale gelmişti. Her ikisini de Türkiye halkları Kürt seçmene borçludur. Kürt seçmen iktidarın bütün tehditlerine rağmen doğru bildiğini yapmış, “faşizme hayır!” demiştir.

Geldiğimiz noktada Kürt seçmenin “Faşizme Hayır!” tavrında bir değişiklik yoktur; hatta bu noktada ortaya çıkan irade daha da güçlenerek devam ediyor. Fakat bu tavır kimileri tarafından bir tür zaaf olarak değerlendirilmemelidir.

DEM Parti bileşenlerinin tamamı ve Kürtler daha önceki seçimlerde zorunlu oldukları için değil; demokrasiye ve özgürlüklere olan inançlarından dolayı faşizm karşıtı bloku desteklediler. Fakat öyle anlaşılıyor ki, CHP içerisinde Muhittin Böcek gibi kimi çevreler bunu suistimal etme eğilimindedirler.

DEM Parti uzun yılların birikimine dayalı bir tecrübeye ve deneyimli kadrolara sahip bir partidir. Bu partinin bundan sonra sadece pasif destekleyen ve dışardan izleyen bir pozisyonda olması beklenmemelidir. Tıpkı Kurdistan’da olduğu gibi Türkiye’nin batısında da bizzat yönetme iddiası olan bir partidir ve bu iddia bütün Türkiye halklarının yararına olandır.

Ayrıca 21 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlerden sonra dört yıl ve hatta belki bir daha hiçbir zaman Türkiye’de gerçek anlamda bir seçim yapılmayacaktır. İşte tam da bu yüzden önümüzdeki yerel seçimlere muhalefet her zamankinden daha ciddi yaklaşmalıdır.

Muhalefet eğer güçlü bir duruş ortaya koyabilirse iktidarın bundan sonraki planlarını bozabilir ve demokrasi mücadelesine fiziki ve moral destek noktalarının oluşmasını sağlayabilir. Örneğin İstanbul, Adana, Mersin gibi belediyelerin Kürtlerin de katılımı ile yönetilmesi Türkiye’de faşizmi sadece geriletmez aynı zamanda kitlelerde mücadele azmi ve demokrasi umudunu büyütür.

Gelinen noktada sorumluluk yeni CHP yönetiminindir; DEM Parti niyetini ortaya koymuş, bu zamana kadarki pratiği ile de samimiyetini göstermiştir. Bundan sonrası yeni CHP yönetimine kalmıştır; eğer doğru davranırlarsa kazanan her şeyden önce Türkiye demokrasisi ve halklarımız olacaktır.

Türk ve Kürt aydınları da bunu teşvik edici ve kazandırıcı bir pozisyonda durmalıdır; burada söz konusu olan sadece birimizin değil, hepimizin geleceğidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.