Yıkılmayacak tek yuva dayanışma

Toplum/Yaşam Haberleri —

Antakya 8 Mart Etkinliği / Foto: Medine Mamedoğlu

Antakya 8 Mart Etkinliği / Foto: Medine Mamedoğlu

  • İslahiye'deyim. 8 Mart'ı burada karşılıyorum. İnsanlar binalardan çok yıkılıp giden anıları için yas tutuyor. Saatler, hafızalar hala 6 Şubat 04.17 ve 13.24'e takılı kalmış. Kadınların tutunabildikleri tek yuva dayanışma oluyor.
  • Bu koca enkazda tek güzel şey. Henüz yas bile tutulamayan bu büyük yıkımda insanların sığındığı tek ev dayanışma, birbirine dokunma, paylaşma... Her gittiğim yerde dayanışmaya kadınlar öncülük ediyordu desem sanırım abartmış olmam.

GÜLCAN DERELİ/ANTEP

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Antep'in İslahiye ilçesindeydim. Deprem bölgesinde beşinci durağımdı İslahiye. Güne arkadaşlarımızın 8 Mart mesajları ile başlamış, yola koyulmuştum. Bugünkü 8 Mart geçmiştekilerden çok daha farklı. Saatler, hafızalar hala 6 Şubat 04.17 ve 13.24'e takılı kalmış. Her yer biraz kıyamet sonrasını andırıyor. Anıların biriktiği sokaklar, patikalar, köşe başları, tanıdık bakkal, manav, manifaturacı yerle bir olmuş. İlk büyük deprem gece yarısı yaşandığı için hala bir kabus olmasını uman çok. Her kabusta olduğu gibi yine en çok kadınlar etkileniyor bundan. Depremin yıkıcılığı karşısında çaresizlik duygusu her yanı sarmış. Hangi kadına sorsam anlatacak kelime bulmakta zorlandığını söylüyor. "Ne söyleyelim" diyenlerin sayısı o kadar çok ki... "Bak rezilliğimize" diyen de oldu, 8 Mart'ı duyunca sıcak gülümsemesiyle sarılan da oldu, gözyaşlarını tutamayanlar da...

 

Cemile Bilekçi, kızı Çiğdem Özdemir, çocuğu ve Fatma Yüksel (Sağdan)

 

Bir ömür biriktirdikleri enkaz altında

Çok da tanımadığım, gezip görmediğim İslahiye'de dolaşıyorum. Burası da en ağır yıkımın yaşandığı yerlerden. Bildiğimiz anlamda İslahiye diye bir kent yok. Merkezi, kenar sokakları, insanın konumunu ona göre bildiği bir nokta yok. Kentin belli noktalarında kurulan çadırlara doğru gidiyorum. Bir kadın grubuna denk geliyorum. Kendimi tanıtıp sohbet etmeye başlıyoruz. Herkesin yüzüne aynı ağır keder sinmiş. Bir ömür biriktirdikleri ne varsa enkaz altında.

'Biz bu enkazlardan daha kötüyüz’

Cemile Bilekçi, "8 Mart'ı çok büyük kayıplar vererek karşıladık maalesef. Canlarımız gitti, canlarımız gitti" diye tekrar edip duruyor. Kelimeler boğazına düğümleniyor ama konuşmaya devam ediyor: "Evlerimizden bir bardak bile çıkaramadık. Çok güzel dostluklarımızı kaybettik. O kadar güzel anılarımız vardı, çok güzel dostluklar kurmuştuk, 30 yıllık anılarımız vardı, ne diyeyim çok güzel arkadaşlıkların hepsi gitti. Ve biz şu an enkaz yığını gibiyiz, biz bu enkazlardan daha kötüyüz" diyor.

Anıları depremle kayıp gitti

Herkeste bir ömür sürdüğü mahallelerin yıkımla birlikte tanımadıkları bir coğrafyaya dönüşmüş olmasının dehşeti var. Cemile gibi milyonlarca insanı etkileyen depremle birlikte anıları, hikayeleri, yaşanmışlıkları da kayıp gitmişti. Sohbetimiz sırasında Cemile'nin kızı Çiğdem Özdemir araya giriyor: "Artık bir evimiz yok..." Ev, yani yuva yaşadığımızın, dünyada olduğumuzun, biriktirdiklerimizin kanıtı... O yok artık diyor Çiğdem. O da bir çocuğu ile depremde enkazda kalmaktan son anda kurtulmuş. Cemile, devam ediyor: "İslahiye’yi görüyorsunuz hayalet kent. Burada daha çok yerliler kaldı. Devlet memurları gitti, görevliler gitti, herkes İslahiye’yi şu durumda terk etti." Söze giren Fatma Yüksel de, "Zengin olan gitti fakir olan, yoksul olan burada kaldı" diye ekliyor. Depremin yıkıcı sonuçlarının herkesi aynı etkilemediğini, sınıfsal ayrımı kederle anlatıyor.   

Cümleler, kelimeler yetmiyor...

Kime sorsak benzer cümleler işitiyoruz. “Yaşananları anlatmaya cümleler yetmiyor” diyorlar. Dehşetin büyüklüğü henüz kendine cümle bulamamış. Cemile, "Cümleler yetmiyor, anlatmaya kelimeler yetmiyor. İnsanın gözleri doluyor, benim çocuklarım bu şehirde doğdu, burada büyüdü, eşimi burada defnettim, çıkıp gitmek istiyorum gidemiyorum da... 32 yıldır ben bu memlekette oturuyorum. Ne anlatayım derler ya hiçbir kelime yetmiyor çaresizliğimizi anlatmaya. Halen evimizin başını bekliyoruz, ne zaman yıkacaklar, yıkım anını görmek istiyorum. Anılarımız yıkılacak o evde. Kendi evimdi, ağır hasarlı raporu verildi. Kendimi şanslı hissediyorum, çocuklarım, torunum yaşıyor. Birinci dereceden kayıp vermedim ama arkadaşlarımız gitti, çok güzel dostluklarımız gitti, komşularımız gitti, çok can kaybettik, canımız dediğimiz insanları kaybettik. Hiçbir kelime bu çaresizliği anlatmaya yetmiyor" diyor.

 

Antakya 8 Mart Etkinliği / Foto: Medine Mamedoğlu

 

Destan yazan kadınların mirasçısıyız

Bu tür dehşet anlarında insanların tutunabildiği tek şey dayanışma oluyor. Bu kelime sanıldığından çok daha sihirli. Bu koca enkazda tek güzel şey. Henüz yas bile tutulamayan bu büyük yıkımda insanların sığındığı tek ev dayanışma, birbirine dokunma, paylaşma... Her gittiğim yerde dayanışmaya kadınlar öncülük ediyordu desem sanırım abartmış olmam. Her türlü ihtiyacı gidermek için emek veren kadınlar, kadınlara, çocuklara, herkese biraz olsun derman olmak için çabalayıp duruyor. Cemile şöyle diyor: "Bizim kadınlarımız tarihte destan yazmış kadınlar, Şerife analarla, Kara Fatmalarla destan yazmış bir milletin torunlarıyız."

Hayattasın?

Artık yönümü Antakya'ya çeviriyorum. Antakya Otogarı’na vardığımda artık hava kararmıştı. İlk durağım koordinasyon merkezindeki gazeteci arkadaşlarım oluyor. Antakya'da 8 Mart için yapılan yürüyüşü merak ediyorum. Kadınların bu yürüyüşünü takip eden gazeteci arkadaşım Medine Mamedoğlu ile sohbet ediyoruz. "Jin Jiyan Azadî sloganlarıyla başladı” diyor. Yetişemememin burukluğunu, onun yaşadıkları dinleyerek gidermeye çalışıyorum. Haftalardır sahada çalışma yürüten Medine, şöyle anlatıyor: "Altmışı aşkın kadın vardı, her örgütten kadın bu yürüyüşte buluşmuştu. Hatta gönüller bile kadınları görünce zincire katıldı. Güzel bir dayanışma vardı. Ben deprem bölgelerinde çalıştığımdan bu yana psikolojik olarak iyi hissetmiyordum. Onlar daha heyecanlı, daha güçlü duruyorlardı, ben onların heyecanından etkilendim. Kadınlar birbirini yürüyüşte görüyordu. Her biri diğerine nasıl olduğunu soruyor, sarılıyordu. Birbirlerinin yaşadığını yürüyüşte görünce öğrenmişlerdi. Hepsi birbirine hallerini soruyor ağlıyordu. Gerçekten buradaki kadınlar çok güçlü. Ama yalnız bırakılmamalılar, evet bugün böyleler ama yarınlarda kadınların birbirine çok daha fazla ihtiyacı olacak."

Öyle, bu yıkımın etkisi kısa sürede geçmeyecek. Artçı şokları ancak bir süre sonra ortaya çıkacak. Henüz herkes dehşetin büyüklüğü karşısında şaşkın. Kıyamet sonrasını andıran kentlerin, hayatların yaralarını sarmak kolay olmayacak. Bu beton enkazından yeni bir yaşam çıkarmadan hiçbir yara sarılmayacak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.