Yine mi gurbetten...

Yurt dışındaki insanın gözü kulağı hep memlekette olur. Memlekete endekslenmiştir tüm duyargalar. Fakat her ne olursa olsun yine de memlekette olmanın tesellisi vardır. Ya gurbette olanın haberleri?
Memleket insanının gurbetten aldığı haberler yürek pareler…
„Bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir“ diyen türküler gurbetin ne yaman şey olduğunu anlatmıştır.
Öyle uzak, öyle garip, öyle acı bir sestir ki gurbet, gurbette olanın yerine memlekettekileri ağlatır. Fakat… Gurbet diye mecbur bırakıldığımız yaban ellerden „gurbet kuşları“ gibi boynu bükük bahsetmenin artık yadırgandığı zamanlara geldik. Niye mi?
Kapitalist moderniteye karşı dünyanın her yerinde sürekli bilinçlenme, örgütlenme ve eylem içinde olan ve bu özelliğiyle de küresel sosyalizm ve demokrasi mücadelesinin öncülüğünü yapan Kürt halkı ve onunla birlikte ortak zihniyeti paylaştığı emekçi Türkiye ve tüm Kürdistan halkları gurbet olayını şarkılarda bıraktı, aştı…
Öylesine özgür bir kültür inşa edildi ki tüm sınırlar o ruhla aşıldı. O ruh, demokratik modernite ruhudur. O ruh sosyalistlerin, anti-kapitalistlerin, ekolojistlerin, kadınların, dünyanın ötekilerinin binlerce yıllık özlemlerinin uyanmış ve eyleme geçmiş ruhudur. Fransa ve Sovyet Devrimi dünyada benzer etkiler yapmıştı. Şimdiki fırtınanın merkezinde bir devlet yok; daha doğrusu bir merkezi yok! Ve bir değil birçok devrim yaşanıyor.
Yerel olduğu kadar küresel, küresel olduğu kadar yerel devrimler dünyayı sarıp sarmalıyor.
Hâkim medyanın psikolojik ve sanal saldırılarını bir yana bırakırsak umut adına neredeyse neolitikten bu yana tarihin en bilinçli ve en coşkulu dönemini yaşıyoruz. Şu içinde bulunduğumuz dünya savaşının büyük gürültüleri ufkumuzu karartmasın!
Bakın en büyük örneğini daha bahar başında yaşadık: Türkiye’deki referandumdan zor bela yüzde 51 oy kaçırabildiler. Faşizm her seçimde yüzde 90 üzerinde oy almazsa kendini neyle meşru kılacak? Benzerleri yüzde 90’lara rağmen çöküp gitti. Şimdikilerin de çöküşü başlamış, bedel ödüyoruz çöküşü hızlandırıp insanlığa daha fazla zarar vermelerini önlemek için ama yakın zamanda meyveleri alınacaktır. Hiçbir güç, hiçbir dayanakları çöküşün önüne geçemeyecektir.
Faşizm çökerken gürültüsü, tozu-dumanı çok olacak elbette. Sonrası bir güzel aydınlıktır…
Gurbetten gelen haberlere bakınca faşizmin çöküşünü hızlandıracak eylemin dilini yakaladıklarını rahatlıkla söyleyebiliyor insan. Fakat ortada kalan ve aslında çok da görünmeyen, arada bir ince sızı şeklinde gelen haberler var ki, onlar da en az umut kadar, direniş kadar, yaşam kadar bizi ilgilendiriyor.
Bunların ilki yurtdışındaki gençlerimizin okumaya karşı ilgisiz oluşları; ikincisi ise gençlerimize yön vermesi gereken bazı „büyüklerimizin“ yolda yalpalamasıdır. İşi ihanete vardıranlardan bahsetmiyoruz. Dönüşü yoksa adlarını anmaya bile değmez.
İlki gençleri suçlamak için değil büyükleri uyarmak için; ikincisi ise yolda isteksiz, heyecansız, ezbere veya rastgele yürüyenlere dağ gibi hakikatleri hatırlatmak içindir.
Kendimizi sınırlara, kalıplara, ezberlere mahkûm etmeyelim. Devrimci Paradigma her gün yenilenen esnek bir zihniyet oluşturuyorken bundan nasiplenmemek „su da çürür!“ özdeyişini hatırlatıyor.
Bilgelerin sözlerine kulak verelim. İçi boş keskin sözler, dıştalamalar, kıyaslamalar, kestirmeci tutumlar, darlıklar, benmerkezcilik ve bananecilik, derin bireycilik ve bencilliğin rekabeti… İstisna da olsa hiçbir yalanın gizleyemediği yılgın gözler ve o gözlerden okunanlar…
İşte bunlar gurbet şarkılarının bile dile getirmekten hicap duyacağı anlayışlardır. Oysa her çalışmanın zafer ruhuyla yürütülmesi ve en az ikiye katlanması gereken bir zamandayız. Zamanın farkındalığıyla şekillenmiş haberlerin en acısı bile adeta kutsal pınarlar gibi çimenleri yıkayan gözyaşlarının sebebidir. Gurbete başka türlü nasıl dayanılır?
Önder Apo’nun ilk yoldaşlarından Ali Haydar Kaytan anlatıyor. 1972 yılından ve Ankara Emniyet Müdürlüğünden bahsediyor. Gözaltına alınanlar duvar dibine çömelmiş şarkı söylüyor. Onlardan biri de Önder Apo’dur ve Ali Ekber Çiçek’ten söylüyor:
„Şu yüce dağları duman kaplamış
Yine mi gurbetten kara haber var
Seher vakti bu yerde kimler ağlamış
Çimenler üstünde gözyaşları var…“
İşte böyle, polisler de kapıyı açıp sessizce dinlemiş ve alkışlamaktan kendilerini alamamışlar.
Gurbet üzerine bu güzel duygulardan öte iç karartan haberler almamak ve en yakın zamanda Önder Apo’yla birlikte memleket şarkıları söylemek umuduyla…
