Yine tabutta tahliye


Doğubeyazıt Kapalı Cezaevi’nde tutulan Mahmut Çakan, tedavi gördüğü Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dün sabah yaşamını yitirdi. 1993 yılında PKK davasından 7 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan Çakan, 2005 yılında adli bir olaydan dolayı tekrar cezaevine konulmuştu. Davası sonuçlanan ve 10 yıl hapis cezasına çarptırılan Çakan, 2 yıldır karaciğer yetmezliği nedeniyle tedavi görüyordu. Evli ve 7 çocuk babası Çakan, Ağrı’nın Diyadin İlçesi’nde toprağa verilecek.
Cezaevi koşullarında tedavisi mümkün olmayan Çakan’ın tahliye edilmesi için ailesi ve insan hakları kurumları tarafından yapılan tüm girişimler sonuçsuz kalırken, bir tutsak daha cezaevinden tabut içinde tahliye oldu. Çakan’ın Cumhurbaşkanlığı affından da yararlanması için başvuru yapıldı. Ancak Cumhurbaşkanı Gül, cezaevinde ölüme terkedilen birçok tutsak gibi Çakan ile ilgili başvuruları da görmezden geldi.
2012’de 3. ölüm
Çakan ile birlikte 2012 yılında yaşamını yitiren hasta tutsakların sayısı ise 3’e ulaştı. Bingöl Cezaevi’nde şeker hastası tutsak Mahmut Karataş 4 Nisan’da hayatını kaybetti. Ne Adalet Bakanlığı ne de af yetkisine sahip Cumhurbaşkanı, “yüksek şekerden dolayı iki gözünü kaybeden, şuurunu kaybeden ve tüm ihtiyaçları cezaevindeki tutsaklar tarafından karşılanan” Karataş’ın feryadını duymadı.
Cezaevinde 16 yıl kaldıktan sonra tahliye edilen lenf kanseri Nurettin Soysal ise tedavi gördüğü hastanede 9 Nisan’da yaşamını yitirdi.
10 yılda 917 kişi
Son 10 yılda Türkiye’deki hapishanelerde yaşamını yitiren hasta tutuklu sayısı 917’e yükselirken, 2011 yılında 31 hasta tutsak cezaevinde ölüme terkedildi.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) “Türkiye Hapishanelerinde Tutulan Ağır Hasta ve Mahpusların Durumu”na ilişkin hazırladığı rapora göre ise cezaevlerinde 256 ağır hasta tutsak bulunuyor ve 106’sı ölüm sınırında bulunuyor.
Bürokrasi eliyle cinayet
Cezaevlerinde hastalık nedeniyle yaşanan ölüm vakalarına da devlet bürokrasisi, Adli Tıp Kurumu’nun keyfi tutumları ve siyasi tutuklulara karşı takınılan tutum belirleyici oluyor. Oysa 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna göre, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yaşamı “devlet güvencesinde” bulunuyor. Söz konusu kanunun 16. maddesinde, hastalık nedeniyle hapis cezasının ertelenmesinde, Adli Tıp Kurumu tam yetkili kılınıyor. Kurum, hastanelerin raporlarını kabul etmediği gibi, kesinleşmiş ölümcül hastalık teşhislerine rağmen tutuklulara gerekli raporları vermiyor.
Anayasa’nın 103. maddesine dayanarak hasta tutuklu ve hükümlüler hakkında “özel af ilan” etme hakkı bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisine yapılan başvuruları daha çok Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu’nun tutumunu gerekçe göstererek geri çeviriyor.
DİHA/AÐRI
