ZELAL AMED: Kürdün devrimi kadın karakterli

Haberleri —

Tarih denilince genelde ilk akla gelen şey ‘geçmiş’ olur. ‘Geçmiş’ ise geride bırakılan, bitmiş olan anlamına da gelir. Bu düşünce biçimi düz-determinist anlayışa uygundur. Ama insan toplumsal gerçekliğiyle ve doğa gerçekliğiyle uyuşmaz. Tarih ne kadar geçmişin adı ise, bir o kadar da bugündür. ‘Şimdi’ bağrında özgürlük adımını barındırırken, tarihin oluşum zemini üzerinden beslenir. Bu da geleceğin ütopyalarını besler. Tarih bugünde varsa, bugün de tarihten derslerle kendini ve geleceğin ütopyalarını var eder.
28. yılında 15 Ağustos 1984 Hamlesi, Kürt ve Ortadoğu halklarının tarih-bugün ve yarını buluşturduğu bir süreçte karşılanıyor. ‘Tarihin şafak vaktinde görkemli toplumsal çıkışa’ beşiklik eden Kürt ve Ortadoğu toprakları yeni şafakları karşılıyor. Tarihin derinliklerinden gelen sesi bugünle buluşturan ve bir demokratik halklar devrim süreci aşamasına ulaşılmasını sağlayan 15 Ağustos 1984 Hamlesi, sadece Kürt Özgürlük Hareketi’ne değil, tüm Ortadoğu halklarının demokratik devrimci hamlesi olduğunu bizlere göstermektedir. Bu nedenle bitmemiş, devam eden bir hamle olarak katlanarak sürmektedir.
15 Ağustos 1984 Hamlesi’ni sadece bir gerilla hamlesi, sadece askeri bir hamle olarak ele almak, tarihsel körlük demektir. Bu hamle Kürdistan merkezli sosyal devrim gerçekliğinin çıkışıdır. Bu çıkışın anlamını, tarihsel gücünü anlamak için hangi zemin üzerinden gerçekleştiğine bakmak gerekiyor. Yine 15 Ağustos 1984 Hamlesi’nin dayandığı ideoloji, siyasal, kültürel, sosyal amaçlar nelerdir? PKK öncülüğünde yürütülen sosyal devrim içinde esas alınan kadın devriminin 15 Ağustos ile bağı nedir?
Demokratik Konfederalizm projesini insanlığa sunan, bugün bu proje temelinde sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu halklarının da Önderi olan Abdullah Öcalan, 15 Ağustos 1984 öncesi yaşanan Kürt toplumsal gerçekliğini şöyle tarif ediyor: “... Kürt sosyal gerçekliği ağır tasfiyeyi yaşayan bir gerçekliktir. Kürt gerçekliği çelişik bir konumu yaşamaktadır. Varolmakta ısrar bir direnme gerekçesi iken, homojen toplum yaratma adına tasfiye planı da bir yok etme gerekçesidir. Dolayısıyla Kürt sosyal gerçekliği herhangi normal bir sosyal gerçeklik değildir... Hedef, Kürtlükten kolektif olarak tamamen vazgeçirmek, geriye hiçbir iddiası olmayan, Kürtlüğünden utanan, Kürtlüğe bulaştı mı başına en büyük tehlikeyi alan, işsiz ve beş para etmez bir duruma indirgenmiş bir Kürtlük bırakmaktır.” PKK hareketinin dayanmak istediği zemini ele aldığımızda, kendi olmaktan vazgeçirilmiş, öz bilince sahip olma cesaretinin kırıldığı, toplum-birey olma iddiasının bırakılmadığı bir durumla karşı karşıya kalmaktayız. Böyle bir zemin üzerinden varolma ve özgürlüğünü sağlama aşamasına ulaşmanın zorluklarını anlamak büyük önem taşımaktadır.
Abdullah Öcalan, Kürt özgürlük mücadelesinin kimliksel-ilkesel karakterini oluştururken, toplumun esas kayıp noktalarını doğru tespit etmeye önem vermiştir. Yanlış tespit, yanlış çözüm arayışlarını ve pratiğini getirir çünkü. Kürt gerçekliğinde sürdürülenin devletçi-iktidarcı-şiddete dayalı uygarlık gerçeği olduğunu çözümlemek, başlatılan ‘devrimci müdahalenin’ bu egemenlikçi uygarlığa karşı olduğunu anlamak ve görmek, Kürt özgürlük mücadelesinin diğer karşı çıkışlardan farkını ortaya koymuştur. Bu hareketin karakterindeki ‘karşı çıkışta’ sadece bir halkın değil, onbinlerce yılın sessizliğine hapsedilmiş doğa, insan, toplum ve kadın isyanı ve karşı çıkışı yatmaktadır. En önemli tespit de ‘toplumların kölelik tarihi kadının köleleştirilmesiyle başlar’ olmuştur. Öcalan’ın öncülük ettiği alternatif çıkışın farkı burada yatmaktadır.
Kadın köleliğinin çözümlenmesi temelinde bir sosyal devrim ideolojisine ulaşılmıştır. Sonuçta da büyük bir cesaret ve iddia ile ‘kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez’ denilmiştir. Kadının özgürleşmediği, bunun hedeflenmediği ‘devrime’ ‘devrim’ denilemeyeceği belirlenmiştir.
Bu çıkışın ve karşı duruşun ana karakterinden bahsederken şunları belirtmek yerinde olur: İlki, ‘özgürlük iradesi esir edilmemeli ve çarpıtılmamalıdır’ ilkesi. Halkların, toplumların, kadınların özgürlük iradeleri esir edilmişse, çarpıtılmışsa, bunlara karşı gerçekleştirilecek radikal çıkış devrimci bir özelliği ifade eder. İktidar ilişkileri en başta kadın-erkek ilişkilerinden başlanarak sorgulanır ve reddedilir. Bu ilişkilerden ‘sonsuz boşanmak, sonsuz kopuş’ kadından başlayarak erkeğin ve tüm toplumun özgür yaşam ölçüsü olarak ortaya konulur. Köleliğin ölçüleriyle ‘özgür yaşanmaz’, yaşanır demek de bir çarpıtmadır. Bu ilke temelinde kadın özgürlük mücadelesi PKK’nin devrimci gerçekliğinde vücut bulur, inşa edilir.
İkincisi, özgürlük iradesinin korunmasıdır. Yine bu temelde ideolojik bağımsızlık esas alınmalı, bu temelde de örgütsel güçlenme sağlanmalıdır. Açıktır ki düşünme bağımsızlığını ve örgütselliklerini yitirenlerin özgür iradelerinden ve hakikat temelinde yaşadıklarından bahsedilemez. Tarihte egemenlerin ilk saldırdığı toplumsal değerlerin başında kadının ideolojik-düşünsel ve toplumsal örgütlülük sistemi gelmiştir. İlk toplumsallaşmanın adı olan kadın sistemi, kadının toplumsallığa özgür ve bağımsız katılımıyla insanı iradeli ve güçlü kılmıştır. İnsanı doğayla-toplumuyla ve kendisiyle barışık kılmıştır. Bu sistemin güncelleşmesi, yeniden insanla-toplumla-doğayla bağını gün yüzüne çıkarması gerekmektedir. Bu ise kadının öz ideolojisini ve örgütlülüğünü oluşturarak, topluma öz iradesi ve bağımsızlığı temelinde katılımı ile mümkün olacaktır. Kürt özgürlük hareketinde bunun adı kadın kurtuluş ideolojisi ve özgün-özerk örgütlülüğü olarak vücut bulmuştur. Kadının öz kimliği ile demokratik-özgür ve eşit toplumsallığın inşasına katılımı, bu hareketin en çarpıcı özelliği olmuştur.
Bir diğer ilke olan ‘kimliğini özgürlük temelinde savunmak, Kürt özgürlük hareketinin başardığı boyutlardan biri olmuştur. Devletçi-iktidarcı-sınıflı uygarlık, demokratik toplum güçlerine ve onların değerlerine şiddet temelinde saldırarak kendini yaşatır. Yani her an bir saldırı halindedir. Egemenliğini kaybetmek istemeyen tüm iktidar güçleri bunu yaparlar. Kadın üzerindeki egemenliğini ve iktidarını yitirmekten korkan erkek (koca-baba-sevgili vb. kimlikleriyle, ya da en kurumlaşmış haliyle devlet) kadına şiddet uygulamayı mubah, hak ve meşru görür. Bu iktidar zulmüne karşı özgür ve bağımsız iradeyi oluşturmak, bağımsız düşünceyi ve örgütlülüğü oluşturmak bir boyut iken, bunları bu şiddet dalgasına karşı savunmak da bir diğer vazgeçilmez boyut olmaktadır. Kürt özgürlük hareketi halk ve kadın bilinçlenmesi, örgütlenmesinin yolunu oluştururken, özellikle savunma sistemini de geliştirmiştir. Meşru savunma hakkını hem halkın, hem tüm ezilenlerin hem de kadının özgür temelde kullanması için kendi ilkelerini ve kararlaşmasını oluşturmuştur.
Abdullah Öcalan, yukarıda belirtmeye çalıştığımız ilkelere ulaşmak için mücadelesi boyunca 3 önemli oluşumu yarattıklarını belirtir. Birincisi, savaşan halk gerçekliğinin yaratılması. Kendisi hakkında düşünen, karar veren ve bunun için mücadele eden bir toplum gerçekliğine ulaşmak tarihsel değerdedir. Bu mücadele hem egemenlere karşıdır hem de toplumun kendi içindeki hastalıklı yanlarına karşıdır. İşte 15 Ağustos 1984 Atılımı bu temelde tarihseldir, bugünün özgürlük adımının adıdır ve geleceğin toplumsal duruşudur. Boğdurulmak istenen bir halkın, demokratik değerlerin öz savunmasıdır. ‘Bana, irademe, varlığıma, yaşamıma dokunma’ duruşudur.
Abdullah Öcalan’ın başardığı ikinci oluşum ve anlamlı çalışma, özgürlük mücadelesinin kadın ve erkek kimliğinin, ilke ve ölçülerinin yaratılmasıdır. Bu hareketin öncü kadın mücadelecilerinin ret ve kabul ölçüleri vardır. Kimden gelirse gelsin tüm iktidarcı ilişki biçim ve ölçüleri kabul etmemektir bunun adı. Kimsenin kölesi olmamaktır. Özgürlük hedefine sahip olmak, buna ne ve kim engel olursa olsun yiğitçe tavır koymaktır. Kadın olarak demokratik-özgür-eşit toplumu yaratma mücadelesine büyük bir aşkla sarılmak, buna dönük olmayan hiçbir duygu ve düşünceyi kabul etmemektir.
Üçüncü anlamlı çalışması, ‘destansı çalışmam’ dediği kadın özgürlüğüne ilişkin yürüttüğü mücadeledir. Bu mücadeleyi tüm çalışmalarının temeli yapmış, sistemin kadına biçtiği tüm rollere, duruşlara savaş açmıştır. “Kadın; gericiliğin ve köleciliğin ilk ve köklü ezilen sınıfı, ulusu, cinsidir. İnsanlığa dayatılan her tür eşitsizliğin ve köleleştirmenin ilk sınıfıdır. Zalim ve yalancı erkek, kadını düşürdükten sonra, bundan aldığı cesaretle diğer insanları ve kendi cinsini de ezmeye ve tutsak kılmaya yeltenmiştir...” belirlemesi temelinde Kürt özgürlük mücadelesinin ideolojik-felsefi çıkış farkını ortaya koymuştur.
15 Ağustos 1984 Hamlesi, zalim ve yalancı erkek egemenlikli sistemle hesaplaşmanın adı da olmaktadır. Bu sistemle hesaplaşma temelinde atılan ilk kurşun tüm köleliklere, tüm eşitsizliklere, tüm zalim politikalara sıkılmıştır. Ve bu hesap soruşun öncüleri Agîtleşerek, Zîlanlaşarak; büyük kadın özgürlük ordulaşması temelinde, kadın özgürleşmesi, kadın baharlaşmasını yaratıyorlar ve ‘özgürlük kazanacak’ diyorlar. 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.