Zincirin tutulacak halkası: Özgür Öcalan

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Başkan Apo’nun tecrit altında olması yenilenmenin önündeki en büyük engeldir.
  • Zaman kaybetmeden derlenip toplanmak ve “Öcalan’a özgürlük” mücadelesini kat be kat güçlendirmek en acil meseledir. 

Şu anda tüm politik sistem eğer demokratik devrimci bir müdahale gerçekleşirse kökten dönüşecek derecede ağır bir kriz içinde. Sistem içi bütün politik güçler iflasla karşı karşıya. İktidar ve onun “muhalefeti” objektif olarak ömrünü doldurdu. AKP-MHP iktidarı dün izlediği çizgiyi tümüyle terketti. Hiçbir programatik görüşü artık yürürlükte değil. Geçmişte kitleleri sürüklemesine imkan veren hiçbir sloganı artık yok. Lider hasta ve artık en küçük inandırıcılığı kalmadı. Muhalefet ise çöküyor. Onun omurgası CHP’nin de ne programı kaldı, ne kitleleri hareketlendiren sloganları kaldı, ne de lideri kaldı.

Eğer bu politik kriz koşullarında “Üçüncü Yol” derlenip duruma müdahale edemezse, elbette sistem kendi içinden bir alternatif çıkaracaktır. Görünen o ki, bu alternatif, muhalefetin bağrından doğmayacak. Birkaç yıl sonra büyük olasılıkla AKP’nin kendi içinden çıkacak. Türk siyasi partiler tarihi böyle olacağını gösteriyor. Osmanlı’da ilk “çok partili” sistem Meşrutiyet’te oluştu. İlk seçimlere Ahrar ve İttihat Terakki Fırkası katıldı ve seçimleri İttihatçılar kazandı. Onlar Birinci Dünya Savaşı’nda yıkıldığı zaman, yerlerine “muhalifler” geçmedi. İttihat Terakki, Cumhuriyet Halk Fırkası’nı doğurdu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra CHP kendi içinden Demokrat Parti’yi, onun içinden –kısa bir süre CHP darbecilerin müdahalesiyle iktidara gelse de- Adalet Partisi, onun da içinden bir dizi parti ve en sonunda AKP doğdu ve iktidara geldi. İktidar en son Ecevit’in kısa yükselişi dışında muhalefet tarafından hiçbir şekilde elde edilemedi, iktidar partileri çökerken, kendi içlerinden yeni iktidar partilerini doğurdu. Bu tarihsel gerçeklik, bize eğer gerçek ve sistem dışı muhalefet güçlenemezse, yaşanan kısır döngünün devam edeceğini, iktidar partisinin içinden yeni iktidar partisinin doğacağını gösteriyor.

Her iki “yolun” yani iktidar partisi ile sistem içi muhalefet partisi yollarının iflas ettiği bugünkü koşullarda “Üçüncü Yol’un” başarısı, tüm emekçi halkı, tüm ezilenleri birleştirmesi acilen Öcalan’ın üstündeki tecridin kaldırılmasına ve fiziki özgürlüğünün sağlanmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Hem sistem içi muhalefet, hem de iktidar nasıl derin bir “liderlik krizi” yaşıyorsa, üçüncü yol da, ne yazık ki “önderlik krizi” yaşıyor. Öcalan’ın susturulması Türkiye için tek kurtuluş alternatifi olan bu harekete amansız savaştan çok daha büyük zarar veriyor. Zaten böyle olması için uluslar arası komplo yapıldı ve böyle olması için Önder Apo faşist tecritle susturuldu. Ondan iki yılı aşkın bir süredir haber bile alınamıyor.

Elbette “Üçüncü Yol’un önderlik krizi” bu hareketi AKP ve CHP gibi çürütmeye yol açmıyor. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi mevcut sisteme karşı gerek parlamenter alanda ve gerekse gerilla alanlarında, her gün kendini yenileme dinamiğine sahip. Yenilenme dinamiğinin belirleyici gücü gerilla hareketidir ve savaş koşulları onu her gün kendini yenilemeye zorluyor ve bu yenilenme süreci, yozlaşmaya en açık olan parlamenter alanı da olumlu yönde etkiliyor.

Ancak Başkan Apo’nun tecrit altında olması en büyük yenilenmenin önündeki asıl engeldir. Bu yenilenmenin bir yanı Kürt ulusal birliğinin kurulması, ikinci ayağı bağrında Büyük Kurdistan’ın yer aldığı dört sömürgeci devletin Konfederal demokratik cumhuriyetler temelinde “Ortadoğululaşma” sürecinde birleşmesidir. “Türkiyelileşme, Iraklılaşma, İranlılaşma, Suriyelileşme” süreçleri temelinde Büyük Kurdistan’ın düşman kuşatmasından kurtarılması ve Üçüncü Dünya Savaşı’nda emperyalistlerin bir “savaş üssüne” dönüştürülerek Büyük Kurdistan’ın felakete sürüklenmesinin önlenmesidir. Giderek bu hareketin Avrupa Konfederalizmine ve Dünya Konfederalizmine dönüşme idealinin güçlenmesidir.

Hiç kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkının büyük çoğunluğu Abdullah Öcalan’ın önderliği etrafında bugün de kenetlenmiş ve bu “yenilenme sürecinin” başarısı için mucizevi bir mücadele yürütmektedir. Ancak İmralı tecridi bu mücadeleyi olağanüstü sancılı ve çelişkili bir sürece mahkum etmiştir. Hareket yenilmeyecek bir güçtedir. Daha şimdiden sistemi çökmenin eşiğine getirmiştir. Ancak “büyük yenilenmenin zaferi” henüz ufukta gözükmemektedir.

İşte bu krizli dönemi aşmanın ve uluslar arası yenilenmeyi zafere ulaştırmanın önündeki en büyük engel İmralı tecrit sistemidir.

Şimdi her şey İmralı kapısından Öcalan’ın Türkiye ve Kurdistan’a ayak basmasına bağlıdır. O gün geldiğinde dört parça Büyük Kurdistan ayağa kalkar, birkaç ay içinde Kürt ulusal birliği gerçekleşir. Bu muazzam güç sayesinde Türkiyelileşme süreci yine çok kısa zaman içinde son sınırına ulaşır, Türk halkı sistemden özgürleşir ve Kürt halkıyla demokratik uluslaşma sürecine girer. Türkiye, “emperyalist zincirin zayıf halkasıdır.” Bu halka Demokratik Cumhuriyet’in zaferiyle koptuğu gün Ortadoğu devrimci süreci zafere doğru ilerler, bölgesel devrimler birbirini izler.

İşte önümüzde duran perspektif budur. Zaman kaybetmeden derlenip toplanmak ve “Öcalan’a özgürlük” mücadelesini kat be kat güçlendirmek en acil meseledir. Eğer bu başarılamazsa bilelim ki, sistem kendi içinden krizi aşan bir alternatif yaratacak ve yüz yıllık kısır döngü devam edecek, Türkiye ve Ortadoğu kanlı savaşların ve diktatörlüklerin  burgacında halklar için bir zindan olmaya devam edecek.

Devrimci sürecin tüm görevlerini yerine getirmede zincirin tutulacak halkası “Öcalan’a özgürlüktür.”

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.