Zulüm sürgünü çocuktu gerilla olarak geri döndü

Haberleri —

Çocukken yakılan köyünün bulunduğu bölgeye yıllar sonra gerilla olarak geri dönen Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Eser Tekin (Andok Özgür), 7 Haziran’da Licê’ye yapılan hava bombardımanında şehit düştü. Köyünden sürüldüğünden beri mücadele etmeye göre programladığı hayatının son 11 yılını da aktif bir militan olarak geçiren Tekin, sömürgeciler arasında fark olmadığını İran zındanlarında öğrendiği gibi kurtuluşun da düşmanın üzerine gitmekle sağlanacağının farkındaydı. Zihninde davasına olan inancı, yüreğinde umudu, bedeninde gençlik ruhunu taşıyan Andok, ardında unutulmayacak 11 yıllık bir mücadelenin öyküsü ile Ali Çiçeklerin mirasını bıraktı.

Amed’in Pasur (Kulp) ilçesindeki Andok Dağı eteklerinde kurulu İnika (Kayacık) köyünde doğan Andok, 6 yaşına kadar burada yaşadı. Doğduğu ev ve köyü 1993 yılında Türk işgal güçleri tarafından yakıldı. Ailesiyle birlikte binlerce kilometre uzakta olan Manisa’nın Salihli ilçesine göç etmek zorunda kaldı. Burada ilkokula başlayan Andok, ailesine yardımcı olmak için okuldan arta kalan zamanlarda tarlalarda çalıştı. Doğduğu ve belleğinde silinmez anılar bırakan ata topraklarında halkına yapılan zulmü unutmadı. Andok, yıllar sonra ailesine ve çevresindekilere “Nasıl evimizi yaktılar niye buna müdahale etmedik. Bu zulmü yapanlardır terörist” diyordu. 


Lisede aktif çalışmalar

Andok, 2004 yılında Salihli Lisesi’nde 2. sınıfta okurken lise gençliğinde aktif çalışmalarda yer almaya başladı. Liseden 2005 yılında mezun olduktan sonra İzmir, İstanbul ve Amed’de yürütülen “Alternatif Özgür Liseliler” çalışmalarına katıldı. Bu süreçte polis takibinde olan Andok, baskı ve tehditlere maruz kaldı. Ailesine “Ben burada kalırsam ne beni ne de sizi rahat bırakırlar” diyerek yüzünü dağlara çevirdi. 


İran zulmüne tanıklık etti

İran üzerinden Medya Savunma Alanları’na geçmeye çalışırken Hazuran 2007’de İran askerleri tarafından tutuklandı. Tutulduğu 40 günlük süre boyunca ağır işkenceler gördü. İşkenceler nedeniyle yüzünün sağ tarafını hissetmeyen Andok, sırtında ise işkencenin izlerini taşıyordu. Urmiye Cezaevi’nde PJAK’lı tutsaklarla birlikte kaldı. Burada 14 Ocak 2011 tarihinde idam edilen Kürt siyasi tutsak Huseyin Xizrî ile aynı odayı paylaştı. Xizri’nin cezaevinde gördüğü işkence ve zulme tanıklık etti. Burada yaşadıkları yaşamında derin izler bıraktı. Ailesine “Gözümü her kapattığımda sürekli onlar gözlerimin önüne geliyor” diyordu. 


İran 2 yıl sonra Türkiye’ye verdi

Andok, cezaevinde baskı, işkence ve idamlara karşı açlık grevine girdiği için 6 aylık cezası 2 yıla çıkarıldı. Tebriz’deki cezaevine sürüldü. Tek kelime bilmediği Türkçeyi sürgünde öğrendiği gibi Farsçayı da İran cezaevlerinde öğrendi. Türkiye’ye teslim edilirken bile İran askerlerinin işkencesine maruz kaldı. Sahte kimlik kullandığı için gerçek kimliği ortaya çıkmayan Andok, Türkiye’de serbest bırakılarak, ailesine teslim edildi. Andok’un sahte kimlik kullandığı daha sonra devlet tarafından fark edilmesi üzerine bundan haberi olmayan annesi ve kardeşine dava açıldı. Andok hakkında ise yakalama kararı çıkarıldı. Aileye açılan dava hala devam ediyor. 


O yoluna gitmeye kararlıydı

Andok, gerillaya katılmak ve mücadelesine buradan devam etmek, davasının savaşçısı, militanı olmak istiyordu. Çevresindekilere “Ben bu yolu seçtim. Artık bu yol benim yolumdur” diyordu. Andok, 2009 yılının Eylül ayında ailesini telefonla arayarak “Bana, Hüseyin Xizri’ye ve halkıma yapılan zulmün hesabını sormaya gidiyorum. Kendinize iyi bakın” diyerek yeniden dağların yolunu tuttu. 


İnatçı ve tuttuğunu koparandı

Andok, en sıkıntılı ve mutsuz anlarda gülmeyi, espri yapmayı, umudu büyütmeyi, çevresindekilere moral vermeyi iyi bilirdi. Gerilla marşlarını söylemeyi, halay çekmeyi çok severdi. Güzel resim çizer ve şiirler de yazardı. Arkadaşları onu saygılı utangaç ama aynı zamanda inatçı ve tuttuğunu koparan bir insan olarak tanımlıyor. Okumayı, kendisini geliştirmeye çok önem veren Andok, kaldığı her yeri kütüphaneye çevirdi. 


Elbiseleri 7 yıldır öyle duruyor

Andok, çok sevdiği annesi Saniye Tekin’e hitaben Urmiye Cezaevi’nde yazdığı günlükte şunları kaleme almış: “Güzel annem, biz onurlu ve özgür bir yaşamın mücadelesini verdiğimiz için buradayız. Onurlu, özgür ve kendi rengimizle var olduğumuz bir yaşamın mücadelesini veriyoruz. Annemin dilini özgürce konuşamadığım, kendi renklerimizde yaşayamadığım bir hayatı ne yapayım… Özgür ve onurlu günlerde Amed Sur’larının önünde görüşmek umuduyla.” 

Anne ise çok sevdiği oğlu Andok’un bir gün eve geri döneceği umuduyla oğlunun bütün elbiselerini, özel eşyaları ve okuduğu kitaplarını evde yıllarca sakladı.Kimsenin bunlara dokunmasına, kullanmasına da izin vermedi. Andok’un tarlada çalışırken giydiği iş elbisesi bile 7 yıldır askıda asılı duruyor. Oğlunun Urmiye Cezaevi’nden gönderdiği günlük, kalemler, el işi boncuklar, fotoğraf albümleri de annenin sandığında duruyor.


Kuzeni de Sûr’da şehit düştü

Tarihi Sûr direnişinde şehit düşen kuzeni Erdal Tekin (Zana Andok) ile Andok’un çocuklukları birlikte geçti. Aynı okulda okumuş ve aynı mahallede büyümüşlerdi. Erdal, PKK’ye katılmadan önce ailesine yazdığı mektupta, “Benim yolum Andok’un yoludur” demişti. Yıllar sonra birbirlerini çok seven iki arkadaşın yolu zorla göç ettirildikleri Amed’de tekrar kesişti. Erdal, 24 Şubat’ta Sûr’da; Andok ise 7 Haziran’da Licê’de ölümsüzler kervanına katıldı. 


Kuzeni Fehmi anlatıyor

Tutsak kaldığı Urmiye Cezaevi’nde Eser’i ziyaret eden kuzeni Fehmi Tekin, ziyaret gününü dair bir anısını şöyle anlattı: “Tutuklanmasından kaynaklı moralimiz çok bozuktu ancak bunu Eser’e yansıtmamaya çalıştık. Ancak Eser bu ruh halimizi anladı. Gördüğü her türlü işkence ve psikolojik baskıya rağmen kendinden emin ve neşeli bir şekilde bize ‘kendinize gelin toparlayın kendinizi. Düşman sizi bu halinizle görürse zafer kazandığını zanneder’ diyerek moral verdi.” 


Bu çocuk kesinlikle gerilla olacak 

Andok’un arkadaşlarıyla birlikte köyde ceviz toplarken bir gerilla grubuyla karşılaştığını söyleyen kuzen Tekin, o gün yaşananları paylaştı: “Gerillalar şakayla karışık bizden topladıkları cevizleri istedi. Biz cevizlerimizi verdik. Andok ise ‘Hayır. Ben cevizleri kendim topladım. Bunlar benim hakkım. Kimseye vermem’ dedi. Bunun üzerine gerilla komutanı arkadaşına dönüp gülerek, ‘Bu çocuk büyüyünce haklarını almak için bize katılacak. Kesin gerilla olacak’ dedi. Ardından cebinden bir kalem çıkarıp ‘Bu kalem sana hediyem olsun’ dedi. Ardından eğilip Andok’un yanağından öpüp başını sıvazladı. Andok’un yıllarca sakladığı bu kalem de Türk askerlerinin yaktığı ev ile birlikte yanıp kül oldu.” 


Gittiği yol temiz, alnımız ak

Askerlerin 1993 yılında 2 katlı evlerini yaktığını anlatan anne Tekin, “Çocuklarımla birlikte evin yanışını ağlayarak izledik” dedi. Andok’un doğduğu toprakları çok sevdiğini ve bunu her seferinde kendisine söylediğini belirten anne Tekin, “Bu yüzden PKK’ye katılırken Andok ismini almış” dedi. Anne, “Oğlumun gittiği yol temiz, alnımız ak” diye ekledi.

Erdal Tekin’in (Zana Andok) annesi Sıttı Tekin de Andok ile Zana’nın çocukluktan beri birbirlerini çok sevdiğini belirterek, “Çocukken birlikte oynuyor, yemek yiyor ve okula gidiyordu. Salihli’de sabah simit satıyor öğleden sonra ise okula gidiyorlardı. Hangisi o gün simit satamazsa diğeri kazandığı parayı onunla bölüşüyordu. İkisi de zulmü ve zoru kabul etmedi. Merhametliydiler, ellerindeki kuru ekmeği insanlarla paylaşıyorlardı“ diye konuştu. 


 DİHA/MANİSA

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.