'Tecride atıfta bulunulmaması eleştiriye açık'

.

.

EYLÜL DENİZ YAŞAR

 

Avrupa Konseyi'nin Abdullah Öcalan'ı da içeren Gurban grubuna ilişkin kararlarının nasıl değerlendirmek gerekiyor? Karar açıklandıktan hemen sonra İHD Başkanı Türkdoğan ve HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Özsoy ilk yorumlarını Medya News ile paylaştı.

Avrupa Konseyi (AK) 30 Kasım-2 Aralık arasında gerçekleşen Bakanlar Komitesi toplantılarının kararlarını Cuma günü açıkladı. Bu toplantılar sonucunda merakla beklenenler kararlardan biri Gurban grubuna ilişkin karardı.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan Abdullah Öcalan ile tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında verilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili 26 Temmuz’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvurmuştu.

Bu başvuruyu gündemine alan Bakanlar Komitesi ise Öcalan ve diğer üç tutsağa ilişkin bu başvuruya ilişkin kararlarını Gurban Grubu kararları olarak 3 Aralık Cuma günü duyurdu.

Bu kararlarda AK, müebbet hapis cezalarının infazına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları bağlamında, Abdullah Öcalan ve diğer siyasi tutsaklara yönelik ihlallere ilişkin Türkiye'nin gerekli tedbirleri almasını gerektirdiğini belirterek, bu zamana kadar tedbirlere yönelik ilerleme kaydedilmemesinden duyduğu endişeyi dile getirdi.

Konsey Türkiye'nin bir ilerleme raporu hazırlaması için son tarihi Eylül 2022 olarak belirlerken, Konsey'in Gurban Grubu kararlarında İmralı'daki tecride atıfta bulunulmaması ve genel olarak bu kararların nasıl yorumlanması gerektiği tartışma yarattı.

İHD Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy, yaptıkları değerlendirmede Avrupa Konseyi'nin Gurban grubu kararlarının nasıl okunması gerektiği konusunda yorumlarını paylaştı.

Türkdoğan, kararda Öcalan'ın davasına ilişkin 'tecrit kavramına" atıfta bulunulmadığına dikkat çekerek şunları belirtiyor: "Bakanlar Komitesi, bireysel tedbirlerle ilgili olarak, sıklıkla Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin (CPT) İmralı adasına yaptığı ziyarete özellikle atıfta bulunuyor. Fakat bireysel tedbirlerle ilgili olarak tecrit kavramına atıfta bulunulmaması bizim tarafımızdan eleştiriye açıktır."



İmralı konusunda CPT adres gösteriliyor

Öcalan'ın 1999'dan beri tutuklu bulunduğu İmralı Cezaevi'ndeki tutukluluk koşullarının izlenmesi için CPT'nin "adres" olarak gösterilmesinin önemini vurgulayan Türkdoğan, CPT'nin bu kararla işaret edilen rolünün gerekliliklerini yerine getirmesinin aciliyet kazandığını dile getirdi.
"CPT'nin en kısa zamanda İmralı adasını ziyaret etmesi gerektiğine inanıyorum," diyen Türkdoğan, "Avukatların ve aile üyelerinin uzun süredir İmralı'yı ziyaret edememesi nedeniyle tecride ilişkin pek çok endişe var. Bu konuda CPT'nin adres gösterilmesi CPT'nin bir an önce İmralı adasını ziyaret etmesi gerektiğini gösteriyor," yorumunu paylaştı. Artık sadece Öcalan'ı değil, binlerce tutsağı ilgilendiriyor

Türkdoğan, Konsey kararıyla birlikte, bu davanın artık sadece Öcalan ve Gurban grubundaki diğer üç tutsakla ilgili olmadığını, binlerce mahkumu etkileyen bir süreç haline geldiğini söylüyor.

Avrupa Konseyi'nin bu kararı sonrası başlayan sürecin takipçisi olacaklarını belirten Türkdoğan, "Bu bir süreçtir, bunu böyle görmek gerekiyor. Bu süreç boyunca bizim gibi sivil örgütler de Türkiye'nin gerekli tedbirleri yerine getirip getirmediğini denetleyeceğiz ve Komite'yi bilgilendireceğiz. Bu karar artık sadece dört kişiyi değil, Türkiye'de yanılmıyorsam sayısı bir kaç bini bulan insanı ilgilendiren bir noktaya gelmiş durumdadır,” yorumunu paylaşıyor.


Türkiye rutin takibe alınacak

Gurban grubu kararlarının başka bir anlamı daha olduğuna dikkat çeken Türkdoğan, "Bundan sonra AİHM kararı yerine getirilinceye kadar her yıl rutin olarak izlemeye alınan bir grup kararı haline geldi," diye ekliyor.
Peki, Türkiye AK'nin önerdiği tedbirleri Eylül 2022 tarihine kadar almazsa ne olacak? Türkdoğan şöyle yanıtlıyor: "O zaman Komite bu süreci kısaltabilir. Bir yıl sonraya gün vermez, daha erkene çekebilir, üç ay sonraya tekrar isteyebilir."


Türkiye AK'ye eksik bilgi veriyor

Avrupa Konseyi'ne yapılan başvurunun ana konusunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olduğunu vurgulayan İHD eş başkanı, Konsey'in Gurban Grubu kararlarının da özellikle bu konuda Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ni eksik bilgilendirmesinin eleştirildiğine özellikle dikkat çekti: "Genel tedbirlerle ilgili olarak, Bakanlar Komitesi Türkiye'den güvenilir bilgi talep ediyor ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan hükümlülerin sayısı hakkında komiteye bilgi verilmemesini eleştiriyor."
Türkdoğan bu kararın açıklanması ile birlikte başlayan yeni sürecin etkili takip yapılırsa sonuç vereceğine inandığını söyleyerek sözlerini noktaladı.


'Geç gelmiş, ama olumlu bir gelişme'

HDP Dış İlişkileri eş-sözcüsü Hişyar Özsoy, AİHM'in 2014 kararını hatırlatarak Konsey'in bu kararının yedi yıl sonra gelen geç bir karar olduğuna dikkat çekti.
"Bu değerlendirme çok geç kaldı. İlgili AİHM kararı yedi yıl önce verildi. Türk hükümeti ve yetkilileri bu kararları uygulamayı yedi yıldır reddediyor, ki bu kararlar tüm Avrupa Konseyi üyeleri bağlayıcıdır," diyen Özsoy tüm bu gecikmeye rağmen kararı olumlu değerlendirdiklerini söyledi.
"Umuyoruz ki Bakanlar Komitesi bu kararların uygulanması konusundaki ısrarlarında tutarlı davranırlar. Bu kararları geç gelmiş, ama olumlu bir gelişme olarak görüyoruz," diyen Özsoy değerlendirmesini şöyle sürdürüyor: "Komite bu kararla birlikte Türk yetkililerin bu kararın uygulanmasına ilişkin bir rapor yazması için belirli bir süre tanımladı. Böylelikle bir denetim süreci başladı. Bakanlar Komitesi'nin mahkeme kararlarının uygulanmasını artık düzenli olarak izleyecek olmasını da olumlu buluyoruz."


Türkiye-AK ilişkilerinde yeni dönem

Özsoy ‘un paylaştığı önemli bir tespit bu kararın AK-Türkiye ilişkilerinde "yeni bir döneme" kapı aralıyor olduğu. Özsoy'a göre, Türkiye'nin Eylül 2022'ye kadar hazırlanması istenen raporun "bu kararın uygulanması için gerekli tüm adımları, uygulanabilir bir yol haritasını" içermesi gerekiyor. Eğer Türkiye bu yol haritasını gerekli sürede hazırlamazsa, Özsoy bundan sonra AK-Türkiye ilişkilerinde daha yoğun ve sıcak bir döneme girilebileceğini düşünüyor.

Bu zamana kadar AİHM kararlarına riayet etmeyen Türkiye'nin AK'nin bu yeni kararları sonrası aynı tutumu sürdürmesinin eskisinden daha farklı sonuçları olabileceğine işaret eden Özsoy sözlerini şöyle noktaladı: "Sorun şu ki Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan bir ülke olarak AİHM'in bağlayıcı kararlarını uygulamak zorunda, ancak bunu yapmıyor. Bundan sonra da bu tutumunu sürdürürse bu kabul görmeyecektir."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.