7 aydır iddianame yok

TGS avukatı Ülkü Şahin

TGS avukatı Ülkü Şahin

  • 7 aydır iddianameleri hazırlanmayan 16 gazeteci ile görüşen TGS avukatı Ülkü Şahin, "Savcılık bir şekilde çeşitli bahanelerle iddianameyi erteliyor" dedi. 

MUSTAFA DOĞAN / AMED

Avukat Ülkü Şahin, dosyanın içeriğinin boş olduğunu bilmeleri, dosyaya sanki yeni bir suç üretiliyormuş, bir şeyler ekleniyormuş kaygısı da yarattığını ama her şeye rağmen güçlü duran tutuklu gazetecilerin, yaklaşan seçim sürecinde cezaevinde olmalarına üzüldüklerini söyledi. 

Amed'de 8 Haziran 2022 günü yapılan ev baskınlarında Mezopotamya Haber Ajansı editörlerinden Aziz Oruç, Jinnews Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngör, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken ve Mazlum Güler gözaltına alındı. Yaptıkları haberler ve hazırladıkları paket programlar gerekçe gösterilerek 16 Haziran'da tutuklanan gazetecilere dair hala iddianame hazırlanmamış olması dikkat çekiyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) hukuk biriminden avukat Ülkü Şahin, Amed’de iki ayrı cezaevinde tutuklu 16 gazeteci ile yaptığı görüşmeyi anlattı. 

Bahanelerle iddianameyi erteliyor

Tutuklu gazetecilerin iddianamelerinin halen hazırlanmadığına dikkat çeken Şahin, “Bu belirsizlik ilerledikçe, yıpratıcı olmaya başlıyor. Savcılık bir şekilde çeşitli bahanelerle iddianameyi erteliyor. Tutuklu gazetecilerin dosyanın içeriğinin boş olduğunu bilmeleri, dosyaya sanki yeni bir suç üretiliyormuş, bir şeyler ekleniyormuş kaygısı da yaratıyor. Bir çoğunun çocuğu var, ailesine bakmakla yükümlü. Dolayısıyla bir an evvel artık iddianamenin hazırlanmasını ve serbest bırakılmalarını bekliyorlar. Her şeye rağmen bu belirsizlik içerisinde yine de kendilerini güçlü tutmaya çalışıyorlar” dedi. 

Dayanışma bekliyorlarlar

Gazetecilerin sağlık durumlarının iyi olduğunu ve gazetecilik yapmakta ısrarcı olduklarını kaydeden Av. Şahin, gazetecilerin dışarıdan beklentilerinin ise dayanışmanın arttırılması olduğunu vurgulayarak, kurumların, kamuoyunun, hukuksuz tutuklanmaları üzerine biraz daha eğilmelerini istediklerini söyledi. 

Tutuklamalar tamamen politik

Tutuklu gazetecilerin en büyük sıkıntılarının ise yaklaşan seçim süreci olduğunu ve bu sürede cezaevinde olmalarının kendilerini üzdüğünü belirten Av. Şahin, şöyle devam etti: "Bunun aslında seçime yönelik bir hamle olduğunun farkındalar. Bu tutuklamaların kendilerine geri adım attırmayacağını ve gazeteciliğe devam edeceklerini ifade ediyorlar. Bu aslında göz dağı vermek için bir tutuklamaydı. Hukuki bir tutuklama olmadığı, tutuklanmanın politik bir sebeple olduğu çok bariz. Bölgeden yazılmasın, çizilmesin, duyulmasın istiyorlar. Burada olan bitenler, seçim süreci iktidarın kaybetmeye yakın olduğu bir süreçte, şiddetin ve baskının dozunu arttırmayı düşünerek yaptığı bir hamledir."

Hak ihlalleri had safhada

Av. Şahin, tutuklu gazetecilerin cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerini ise şöyle sıraladı: "Gazeteciler fahiş kantin fiyatlarına maruz kalmakta. Sanayi tarifesi ile yüksek elektrik faturası ödemek zorunda kalıyorlar. 'Görüşçü' olarak yazdıkları, aralarında basın mensuplarının da olduğu isimler İdari Gözlem Kurulu'nun keyfi ve gerekçesiz kararlarıyla engelleniyor. Sohbet, sosyal aktivite ve spor gibi sosyal hakları mevzuatın gerektirdiği ölçüde tesis edilmemekte. Gazetecilerin mektupları gönderilmemekte, gelen mektupları ise teslim edilmemektedir. Hastane sevkleri geciktirilmekte, gazetecilere kelepçeli muayene yapılmaktadır. Kadın gazeteciler çift kelepçe uygulamasıyla hastaneye onur kırıcı bir muameleyle götürülmekteler. Koğuşlarda konulan kamera, kişisel mahremiyetlerini yok etmektedir."

Her şey iktidar için!

Gazeteci kadın ve erkek tutukluların kaldığı cezaevlerinde sadece idarenin belirledikleri TV kanallara izin verildiğini söyleyen Av. Şahin, ''Meclis TV dahi yasaklanmış. Daha çok iktidara yakın medya kanalları veriliyor. Yine gazetelerden de özellikle Yeni Yaşam, Evrensel ve Birgün gazetesinin verilmediği ifade edildi. Diğer gazeteler ise akşam saatlerinde teslim ediliyor" dedi.

*****

Gazetecilere 'çıplak arama' normal bulundu

Sincan Kadın Cezaevi’nde çıplak arama dayatmasına maruz kalan kadın gazetecilerin suç duyurusu, “Suç unsuru yok” iddiasıyla takipsizlikle sonuçlandırıldı. 

Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 29 Ekim’de tutuklanan ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülen 5 kadın gazeteci, cezaevi girişinde çıplak arama dayatmasına maruz kaldı. Kadın gazetecilerin uygulamaya karşı yaptıkları suç duyurusu, takipsizlikle sonuçlandı.

Kadın gazetecilerin Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusuna, 14 Aralık’ta yanıt verildi. Savcılık, “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin, Arama, Güvenlik Tatbikatı ve Sayım” yönetmeliğinin 34. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “… yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve bunun başka suretle tespiti olanaksız olması durumunda, kurumun en üst amirinin gerekli görmesi halinde, detaylı olarak veya beden çukurlarında usullere uygun yapılabilir” ifadelerine atıfta bulunarak, uygulamanın yönetmeliğe uygun olduğunu savundu.

Cezaevi kurumu ise savcılığa gazetecilerin eşyaları arasında dört adet CD bulunduğunu öne sürerek, yasak olabilecek sair eşyalarının tespiti için dışarıdan hiçbir şekilde görülemeyeceği ve görüntü kaydeden bir cihaz bulunmadığı, arama odasında “Kişinin tenine çıplak elle dokunulmadan ve giydirilen önlük üzerinden, utanma duygusunu hiçbir şekilde ihlal etmeyecek şekilde üst aramalarının yapıldığını” iddia etti.

Kurum beyanını esas alan savcılık, gazetecilere yapılan uygulamaya dair, “Herhangi bir suç/suç unsuruna rastlanılmadığı” diyerek, takipsizlik kararı verdi. Gazeteciler, takipsizlik kararına karşı Ankara Batı Sulh Ceza Hâkimliğine itirazda bulundu. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.