7 yıldır cinayeti sahiplenmedi

Anne Pijan Paksoy (sağda)

Anne Pijan Paksoy (sağda)

  • Rize L Tipi Cezaevi'nde 'intihar etti' denilen Segvan Yaman'ın katledilmesinin üzerinden 7 yıl geçti. Cezaevi idaresi, önce ‘başını demirlerin arasına sıkıştırmış’, ardından ‘gömlekle kendini boğmuş’ ve son olarak ‘iple kendini boğdu’ iddialarında bulundu. İşkence izlerine ve geçen 7 yıla rağmen cinayetin üstü kapatılmaya çalışılıyor. 

Tutulduğu Rize L Tipi Cezaevi'nde intihar ettiği ileri sürülen Segvan Yaman cinayeti, 7 yıldır aydınlatılmadı. Annesi Pijan Paksoy Yaman, oğlunun yaşamı boyunca işkenceyle karşı karşıya kaldığını belirterek, “Oğlumu devlet öldürdü” dedi. 

Cezaevlerinde baskı ve işkence uygulamalarını arttıran AKP, hasta ve infazı yakılan tutsakları tahliye etmeyerek ölüme terk ediyor. Sadece 2022'nin ilk 5 ayında 18 tutsak şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. İktidarın, 2015'te yeniden savaş başlatmasından bir yıl sonra 15 Temmuz'daki devlet içi çatışmanın gecesi, Rize L Tipi Cezaevi’nde tutulan Segvan Yaman, şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Şırnak’ın Uludere ilçesindeki evine Ocak 2016'da yapılan baskınla gözaltına alınan Yaman, “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderilen Yaman, kısa bir süre sonra Rize L Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. 15 Temmuz 2016 gecesi “intihar ettiği” ileri sürülen Yaman'ın vücudunda işkence izleri bulundu. Cinayet, geçen 7 yıla rağmen aydınlatılmadı. 

MA'ya konuşan annesi Pijan Paksoy ve eşi Lale Yaman, Segvan Yaman’ın devlet tarafından katledildiğini belirterek, adalet istedi. 
 
Hiçbir zaman taviz vermedi
 
Yaşamı boyunca devlet baskılarına maruz kaldıklarını dile getiren anne Pijan Paksoy Yaman, Segvan’ın da en büyük baskıları yaşadığını söyledi. Oğlunun küçük yaşta siyasi parti çalışmalarına katıldığını kaydeden anne Yaman, “Çocukluğunda ve gençliğinde mahallenin tüm çocuklarını toplar, onları örgütlerdi. Engel ve yasakları hiçbir zaman tanımazdı. Arkadaşlarını örgütlemek ve bilinçlendirmek için elinden ne gelirse yapardı. Herkes de çok iyi biliyor ki çocukluğundan bu yana kimliğine bağlıydı. Tüm baskı ve zulme rağmen taviz vermedi. Çocukluğundan hayatını kaybedene kadar hiçbir zaman mücadeleden geri durmadı” dedi. 
 
Hep mücadele ve direniş
 
Oğlunun, 2003 yılında Demokratik Halk Partisi’nin (DEHAP) ilçedeki kurucularından biri olduğunu belirten anne Yaman, “Devlet daha sonra evimize baskın yaparak, Segvan’ı gözaltına aldı. Ona ‘Neden partiyi açtın’ diye sordular. Oğlum daha sonra tutuklandı ve üç ay Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Hayatı hep işkence ve baskı içerisinde geçti. Sürekli gözaltına alınıp tutuklanırdı. Hiçbir zaman çalışmalarını bırakmadı. Cezaevinden çıktığında çalışmalarına kaldığı yerden devam etti. Yaşamı hep mücadele ve direniş içerisinde geçti” diye konuştu. 
 
7 kez tutuklandı
 
7 kez tutuklanan oğlunun birçok kez işkencelere maruz kaldığını dile getiren Yaman, birçok kez ajanlık ve koruculuk dayatmalarının yapıldığını söyledi. Anne Yaman, “Bir gün polisler silah getirerek oğluma korucu olmalarını söylediler. Oğlum koruculuğu kabul etmedi ve onların silahını kırdı. Oğlum koruculuğu kabul etmediği için daha sonra yine tutuklandı” dedi.
 
İntihar edecek biri değil
 
Oğlunun devlet tarafından katledildiğini ifade eden Yaman, şöyle devam etti: “Bize 'oğlunuz intihar etti’ dediler üma biz buna inanmadık. Çünkü oğlum intihar edecek biri değildi. Baskılara taviz vermeyen bir insan neden intihar etsin? Bundan kaynaklı oğlumu cezaevinde katlettiler. Cenazesini aldığımızda da işkence izleri vardı. Devlet bize yalan söylüyor. Cenazemizi getirdiğimizde de ne tabut verdiler ne de cenazeyi yıkamamıza izin verdiler. Oğlum kardeşinin cenazesini aldığında da ona ‘Kürtçe konuşma, seni de öldürürüz’ dediler. Daha sonra cenazesini getirip burada yıkadık. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen ölümü aydınlatılmadı. Adalet yerini bulmadı.” 

Cezaevinden üç ayrı açıklama
 
Yaman’ın eşi Lale Yaman da eşinin cezaevinde intihar ettiğine inanmadıklarını belirterek, şunları ifade etti: “Vücudunda intihar izi yoktu. Rize Cezaevi üç kez ifadesini değiştirdi. İlkinde ‘başını demirlerin arasına sıkıştırmış’, ikincisinde ‘gömlekle kendini boğmuş’ ve üçüncüsünde ise ‘iple kendini boğdu’ dediler. Cezaevinde katliam yaptılar ve eşimi öldürdüler. Cenazesini aldığımızda da polisler eşimi ‘terörist’ ilan etti.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.