Afganistan Dersleri

Cihan DENİZ yazdı —

  • Halk örgütlü olabilir, özgürlükçü bir paradigma yönetime hakim olabilir ama öz savunma olmadan bunların kalıcılığı ve garantisinden söz edilemez.

Yirmi yıllık işgale, sahip olduğu en gelişmiş teknolojiye ve harcadığı yüz milyarlarca dolara rağmen ABD’nin Afganistan’dan adeta kaçarcasına çekilmesi sonrasında, ABD’nin sosyal mühendislik projesinin iflası ve Afganistan’da siyasi iktidarın, ABD’nin çekilmesi ile birlikte neredeyse bir gün bile ayakta kalamaması; daha ilk günden yeni rejimin demokrasi olmayacağını açıklayan Taliban ile birlikte tüm temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması, kadınların sahip olduğu zaten olması gerekenin çok uzağında olan haklarının ellerinden alınması…

Bu benzeri sorular ışığında, Afganistan’da son birkaç haftada yaşananlar her yönüyle mutlaka en ayrıntılı bir şekilde çözümlenmeli ve gerekli dersler çıkartılmalıdır. Bunu da en başta yaşadığımız coğrafyanın ezilen halkları ve bu halklar için mücadele edenler yapmalıdır. 

Ders çıkartılmalı derken ilk olarak şunu belirtelim ki, bazı “solcuların” Kürtlere dönük söylediği “emperyalist güçlere dayanarak bir sonuç alınamaz”  bu dersler arasında değildir. Çünkü en başta Kürt siyasi aklı (tabii ki kendi siyasi varlıklarını kendi öz güçlerine değil ABD veya başka dış güçlere bağlayan siyasi aktörler değil) bunun çok iyi farkındadırlar. O nedenle bu artık çok bayatlamış konuyu bir kenara bırakıp, ezilen halklar açısından Afganistan’da yaşananların ne anlama geldiğini başlıklar halinde açıklamaya çalışalım. 

Burada asıl üzerinde durulması ve gerekli derslerin çıkartılması gereken husus, Afganistan’da yönetimin neden bu kadar çabuk yıkıldığıdır; Taliban’ın neredeyse hiç direniş olmadan tüm ülkede iktidarı nasıl ele geçirdiğidir. Kimsenin ağzını açmadan Taliban’ın her söylediğine itaat etmesidir. 

Bu sorunun bağlamında, Afganistan gerçekliği, “iktidar” veya “nasıl bir yönetim” ve “öz savunma” konularının ne kadar önemli ve üstünden atlanamaz konular olduğunu göstermiştir. 

Afganistan deneyimi, yabancı askeri güçlerin olduğu bir ülkede veya bölgede, yönetimde olanlar bu askeri güçlerin uzantısı olma dışında bir işleve sahip değilse, halkların gerçek sorunlarını çözme değil kendi ve o gücün bekasını koruma derdi ön plandaysa, böylesi bir rejimin o yabancı gücün varlığı olmadan devamı imkansızdır. Afganistan’da yaşanan tam da budur.

Tersine olması gereken ise, halkı her kademede örgütlemeyi başaran, halkların haklarını ve özgürlüğünü, halkları kendi sorunlarının çözümünün bir öznesi yapan bir demokrasiyi savunan bir yönetim anlayışıdır.

Böyle bir yönetim anlayış varsa, o dış güç gitse bile halklar başka dış güçlere veya sahip oldukları hak ve özgürlükleri ellerinden almak isteyen güçlere karşı ne pahasına olursa olsun direneceklerdir. 

Bu ise bizi öz savunma konusuna getirmektedir. Evet halk örgütlü olabilir, özgürlükçü bir paradigma yönetime hakim olabilir ama öz savunma olmadan bunların kalıcılığı ve garantisinden söz edilemez.

Yaşadıkları bölgede yabancı askeri bir güç olsun olmasın her yönetim, bir öz savunma gücü oluşturmak zorundadır. Güvenliğini başka güçlerin insafına terk eden bir yapı ancak o güçler izin verdiği sürece veya ancak onlar o bölgede bulunmaya devam ettikçe varlığını sürdürebilir. Tersi bir durumda ise, Afganistan’da olduğu gibi, neredeyse ışık hızında dağılır gider. 

Bununla birlikte öz savunma gerçeği birinci şıktan da bağımsız değildir. Gerçek bir öz savunma, yani halkların tüm kesimlerinin her türlü bedeli göze alarak savunmanın bir parçası olabilmesi ancak özgürlük, demokrasi varsa mümkün olabilir.

Dolaysıyla da, uğruna yaşamlarını bile feda edecekleri bir özgürlükleri yoksa halkların da bir parçası olduğu öz savunmadan bahsedilemez. Ama en önemlisi de kadınların kendi özgürlüklerini ve dolayısıyla da aslında tüm toplumun özgürlüğünü savunmak adına öz savunmanın bir parçası olması, gerçek bir öz savunmanın olmazsa olmaz bir koşuludur. 

Bugün Afganistan’da halklar ve en önemlisi kadınlar varlıklarını, haklarını Taliban’a karşı savunacak bir öz savunma gücünden mahrum oldukları için bu kadar çaresizlerdir ve her şeyi göze alarak kaçmayı tek çare olarak görmektedirler. 

Sonuç olarak, Afganistan’da yaşananlar, nihai bir Kürt Soykırımı için ABD’nin bölgeden çekilmesi için gün sayanların olduğu bu coğrafya için sadece Afganistan ile değil, bizzat bu bölge ile ilgilidir.

Dolayısıyla da, yarın bu coğrafyanın baskıcı, tekçi rejimleri ile baş başa kalabileceğimiz ihtimali karşısında halkların kazanımlarının en güçlü savunulması için halkların örgütlülüklerinin daha da pekiştirilmesi, bu temelde öz savunmanın daha güçlendirilmesi en acil görev olarak karşımızda durmaktadır. 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.