Aleviler yüzyılla yüzleşmelidirler

Demir ÇELİK yazdı —

  • Yüzyıllık ulus devletin pratiğinden çıkaracağımız en temel ders; devletin Aleviliği inanç olarak tanıması; Kürt Reya Heq inancını tanımasından geçeceğinin dersidir.

Türk ulus devleti yüzyıldır temel sorunları meşru ve demokratik zeminde çözmek yerine, her seferinde savaşı ve savaşçıl politikaları esas aldığından derin düzeyde siyasal ve toplumsal istikrarsızlığı yaşamakta, çoklu kriz halinin sarmalında debelenmektedir. Benzer bir durumu yaşamakta olan kapitalist- emperyalist sistem ise içine düştüğü bu dar boğazdan kaos yarat, kaosu yönet stratejisinden başka çıkış yolunu görememektedir. Bunun sonucu olarak askeri, ekonomik, biyolojik ve nükleer alanlarda sürdürülen savaş ve savaşçıl politikalar siyasi, sosyal, ekolojik ve kadın kırımında sınır tanımıyor.

Türkiye Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında her gün değişen dengeler ve oluşan yeni ittifak güçleri çerçevesinde pozisyon almakta, alt ölçekte yayılma ve güç olma arayışını sürdürürken mazlum halkların kırımı için El-Kaide, El Nusra ve DAİŞ başta olmak üzere İktidar İslam tandanslı irili ufaklı tüm hareket ve yapılar üzerinden Kürtlere ve Alevilere karşı vekâlet savaşında ısrarcıdır. Kürtlere ve Alevilere karşı vekâlet savaşını yürüten AKP, ülke içinde cemaat ve tarikatlarla bu savaşı, laik seküler toplum kesimlerine karşı örgütlemekten de geri durmuyor. Kürtler ve Aleviler karşısında yeniden dizayn edilen tekçi, inkârcı ve katliamcı devlet, din, siyaset, hukuk, eğitim, kültür, medya ve sosyal politikalarla Kürtlere fiziki ve kültürel, Alevilere ise kültürel soykırımı dayatmaktadır. 21. yüzyılda bile bu her iki toplumsal dinamiğe yaklaşımı katliam ve soykırım olan tekçi devletin, 29 Ekim 2023’te bir yüzyılı geride kaldı. İkinci yüzyılın ilk günlerini yaşamakta olduğumuz bugünlerde iktidarından muhalefete hiç kimsenin devletin bu katliamcı soykırımcı zihniyetle yüzleşme ve hesap sorma niyeti de takati de yok gibi görünüyor.

Türk ulus devleti, Alevilere karşı yeni hamlesini Eylül 2022’de geliştirdi. Devlet ve iktidar sahipleri, Alevilerin meşru demokratik taleplerini karşılamak ve Anayasal güvenceye almak yerine, inkârda ısrar etmiş, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkalığını kurmuş, bu başkanlığı da Kültür Bakanlığı’na bağlamış bulunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı Kobanê kumpas davasına müdahil olmuş, ÇEDES projesi üzerinden topluma dinleştirilmiş eğitimi dayatmıştır. Tüm bu hamleler, adım adım Alevileri başkalaştırma ve kendi hakikatine yabancılaştırma hamleleridir. Art arda uygulamaya alınan bu gelişmelerin temel amacı:

1-Uzun vadede Aleviliği bitirmektir. Alevi inkârını sürdürmek, Aleviliğin kendine özgü bir inanç olmadığına, kültürel bir faaliyet olduğuna toplumu iknâ etmek, cem evini ibadethane olmaktan çıkarmak, devletin uygun gördüğü içerik ve kapsamda kültürel faaliyetin icra edileceği mekâna dönüştürmek.                                                                                                     

2-Maaş, yetki ve mevki vererek Alevi inancının toplumsal omurgasını oluşturan Ocaxlar sistemini ve Alevi örgütlülüğünü dağıtmak, Pîr-Talib ilişkisini kesintiye uğratmaktır. Dilsel, kimliksel, inançsal ve kültürel değerlerini ortadan kaldırmak.                                                                                                                                                                    

3-Şark Islahat Planı’nın, “Herkes Sünni Hanefi Müslüman ve Türk’tür” zihniyetini güncelleyerek Kürtleri Türk, Alevileri Sünni İslam yapmaktır.                                                                                                                                                

4-Kanunla sınırını ve çerçevesini çizdiği kültürel öğenin dışında kalan, mevcuda itiraz eden, Alevilik ve Alevi inancını savunanları suçlu ilan ederek, gayri yasal görüp soruşturma ve kovuşturmaya tabii tutmak, itiraz edenleri hain, bölücü ilan etmek.                                                                                                                                                                                    

5-Hain, bölücü yaftasını yapıştırdığı Alevi kurumlarına, dernek ve vakıflarına, cem evlerine HDP belediyelerine atadıkları gibi kayyumlar atamak, mal ve mülklerine el koymak, Alevileri seçeneksiz, alternatifsiz ve örgütsüz bırakmaktır.                                                                                                                                                                              

6-Devletin Alevisi olmayan, devleti ve iktidarı muhatap almayan, denetimine girmeyi ret edenleri yasadışı ilan etmekle kalmayıp, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne, dini birliğine kastedenler diye ‘uluslararası terör’ listesine dahil etmeye çalışmaktır.                                                                                                                                                 

Bütün bunlardan çıkarmamız gereken sonuç; çok tehlikeli, inanç ve toplumsal kırım potansiyeli taşıyan bir süreç olduğu gerçeğidir. Elbetteki bu sürecin bölgesel ve dünyadaki gelişmelerle, demokrasi ve Kürt sorunuyla da direk bağı ve ilişkisi vardır. Kürtlere dönük fiziki ve kültürel soykırımı ile Alevilere dönük kültürel soykırımı bu olay ve olgularla beraber ele almalı, bu anlamda dostları çoğaltan yaklaşım içinde olmalıyız. Demokratik ulus paradigması ile bu sürece yaklaşmalı, demokratik yol ve yöntemlerle sürdüreceğimiz mücadeleye ezilenleri, yoksulları, emekçileri ve demokrasi güçlerini ortak etmeliyiz.

Bu zorlu süreci demokrasi güçleri ve her sürekten Alevilerle karşılayamazsak, Alevi inancının tanınması ve Anayasal güvenceye tabii tutulması mümkün değildir. Çünkü bu devlet Kürt, Kurdistan, Alevilerin ve halkların inkârı üzerine kuruldu. Devletin inanç, kültür ve kimlikleri inkâr edip yok etmesinin tüm dayanakları, Kürt inkârı ve imhası üzerinedir. Ulus devletin inkâr ve asimilasyonundan etkilenmiş Aleviler, önce kendileri ile yüzleşir, sonrasında da kendileri gibi aynı katliamlara maruz kalmış halklara ve inançlara dost elini uzatırsa özgür yaşam mümkün olur. Yüzyıllık ulus devletin pratiğinden çıkaracağımız en temel ders; devletin Aleviliği inanç olarak tanıması; Kürt Reya Heq inancını tanımasından geçeceğinin dersidir. Çünkü Rêya Heq süreği, Mezopotamya kökenli, Aleviliğin ana süreği, ana kaynağıdır. Bu nedenle devlet yüzyıl boyunca Kürt Alevi süreğine karşı hep katliam ve soykırım anlayışıyla yaklaşmıştır. Alevi tarihsel hakikatinin ana damarı ve çizgisi olan Kürt Raa (Reya) Heq inanç değerlerine sahip çıkmak ve toplumsallaştıran çalışmalar içinde olmak bu anlamda hayati önemde konu olmaktadır. Tüm Alevi sürekleri Kürt Alevilerin dilleri ve kültürleri kabul edildiğinde, Alevilerin inanç değerlerinin de kabul edileceği bilinci ile sürece yaklaşırlarsa hep beraber kazanmış oluruz. Kürt inkârı ve soykırımı devam ettiği sürece, devletin Alevi hak ve hakikatini tanımasının mümkün olmayacağını hep beraber görmek durumundayız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.