Bilimin evrimi -2-

Forum Haberleri —

Evren

Evren

  • Tüm varlıklar, çoktan kaybolmuş yıldızların kalplerinde şekillenen atomlardan doğmuştur. Tüm evren, karmaşık bağlantılarla ve hayal gücümüzü aşan gizemli bir güzellikle titreşiyor. Ve biz, bu titreşimle farkındalık içinde bütünleşerek varlık kazanabiliriz.

ELİF AKGÜL ATEŞ

20. yüzyılda bilimde yeni bir devir açılıyordu. Newton Mekaniğinin görünür dünyadaki işleyiş yasalarını aşan ve atomaltı seviyede başka fizik kurallarının geçerli olduğu keşfediliyordu. Einstein'in izafiyet teorisi, Kuantum Teorisi o güne kadarki Evren algısını bambaşka bir evreye çeviriyordu. Yeni bir evren modeli doğuyordu. Bilim, felsefe, sosyoloji ve psikoloji alanlarında yeni bir paradigma oluşuyordu. Bu Kuantum paradigmasıydı.

Kuantum mekaniği, evreni oluşturan atomları, atomaltı parçacıkları yöneten yasaları içermektedir. Kuantum çok küçük enerji paketi anlamına gelir. Atomaltı dünyada saklı, farklı kuvvetlerin etkisiyle yaşam bulan nötron, elektron ve proton, kuarklar, nötrinolar, mezonlar ve leptonlar gibi birçok parçacıklardan oluşmaktadır. Bu parçacıklar enerji temelli dalga boyları ve titreşimleriyle varlık göstermektedir. Onları bir arada tutan, elektromanyetik etkileşimler, güçlü nükleer ve zayıf nükleer etkileşimlerdir.

 

Kuantum Vakum

Kuantum Vakum, zamanın, alanın, sonsuzluğun ötesinde bir “uzay-zaman köpüğü” dizisi olarak tanımlanmakta. Buna göre bu alan kozmik olarak genişler ve boş uzay yerine, enerji dolu bir yapıdadır. Uzay-zaman kesikli kauntum alanlardan oluşur. Bu alanlar parçacıkların ve sistemlerin bulunduğu bilinçli bir enerji alanıdır. Evrensel uzay-zamanın herhangi bir yerinde oluşabilecek tüm olasılıkların toplamıdır.

Higgs alanı bir kuantum alanıdır. Kuantum alanlar parçacıkları üretir. Büyük patlamadan sonra evren çok sıcaktı ve bu yüksek sıcaklıkta Higgs alanının minimum enerjisi 0’dı. Higgs alanı aniden büyüyerek tüm evreni sardı. Bu alanla etkileşime giren tüm parçacıklar kütle kazandı. Parçacıklar kuantum alanlarında belirsizlik ilkesi gereği rastgele salınır. Elektromanyetik alanın salınımları ise elektron–foton etkileşimlerini oluşturur. Madde bu alanda etkileşim sonucu varlık kazanır. Bu anlamda maddesellik enerji alanında üretilen bir olgudur. Nitekim 2013 tarihinde İsviçre'nin CERN laboratuvarında, Peter Higgs ve François Englert, dev bir fizikçi grubuyla Higgs bozonunun varlığını tespit ettiler.   

Fizikçi Alexis Karpouzos’a göre yaşamın ve zihnin açığa çıkması ile Vakum yaklaşımı arasında nedensel ilişki vardır. Madde ve akıl ortak bir kozmik kuantum vakumun enerji alanı olarak gelişir. Maddenin, vakumun sıfır nokta alanıyla birlikte evrimi sırasında hayat, zihin ve bilinç yaşamın daha üst düzey alanlarında ortaya çıkar. Bunlar kuantum vakumun enerji alanı olarak varlık kazanır. Zihin ve bilinçliliğimizin kuantum vakumuyla olan etkileşimi bizi çevremizdeki diğer zihinlerle ve gezegenin biyosferiyle bağlar. Zihnimizde devam eden her şey, dalga izlerini kuantum boşluğuna bırakabilir. Zihnimizi toplum, tabiat ve evrene ‘açar’.

 

Kuantum dünyasıyla insan psikolojisi

1935 yılında Schrödinger tarafından ortaya atılan Kuantum Dolanıklık teorisi, atomaltı parçacıkların birbirlerine olan sonsuz fiziksel uzaklıklarından bağımsız, eş zamanlı olarak etkileşebileceğini, haberleşebileceğini ifade eder. Bu teoriye göre Evrende tüm parçacıklar, atomlar, elektronlar, fotonlar uzay ve zaman sınırlamalarına maruz kalmadan birbirleriyle iletişim kurabiliyorlar. Tek bir elektron bile evrenin farklı noktalarındaki elektronlarla haberleştiğinden tüm evrenin bilgisini taşır. Bu teoriye göre Evren dolanık parçacıklardan oluşan bir balık ağı gibidir. Bu ağsı kuantum alanlar parçacıklarla etkileşim içinde devinir. Parçacıkları ölçtüğümüz ya da çevreyle etkileşime geçtikleri zaman nesnel gerçeklik kazanır.  

1963'te geliştirdiği atom çekirdeği teorisiyle, temel parçacıkların davranışlarını açıklama çalışmaları ve temel simetri ilkelerini keşfiyle Nobel Fizik Ödülü kazanan Eugene Wigner, Kuantum dünyasıyla insan psikolojisi arasında büyük bağlantı olduğunu savunur. Wigner, şeyleri değiştirme olarak tanımladığı bilincin, kuantum mekaniği ile açıklanabileceğini düşünüyordu. Farkındalık olarak tanımladığımız bilincimizin, kendimiz ve çevremiz üzerindeki etkisinin ölçümde kilit rol oynadığını savunuyordu. Bu tespiti Kopenhag Yorumunu destekliyordu.

Nobel ödüllü fizikçi Roger Penrose 1989’da bilinci açıklamak için klasik fizik yasalarının yeterli olamayacağını, kuantum fiziğinin bilincin ortaya çıkmasında kilit rol oynadığını ileri sürmüştü. Daha sonra Stuart Hameroff ile birlikte bilinçte kuantum mekaniğinin rolü üzerine bir kuram geliştirdiler.

2022’de Nobel fizik ödülü alan Alain Aspect, John Clauser ve Anton Zeilinger Kuantum Dolanıklık teorisini deneysel olarak kanıtladılar. Bu teori Kuantum Telepati olarakta adlandırılmaktadır.

 

Kabına sığmayan atomaltı parçacıklar ve yaşam

Ünlü fizikçi Nikola Tesla, "Eğer evrenin sırlarını bulmayı arzuluyorsanız enerjiyi frekans ve titreşimler üzerinden düşünün. Evren kocaman bir titreşim. Bu nedenle her şey birbiriyle kesinlikle iletişim halindedir. Bizler de aynı şekilde o parçacıklardan biriyiz ve kafamızda oluşturduğumuz olumlu ya da olumsuz herhangi bir düşünceyle en başta kendimizi etkilediğimizin yanı sıra çevremizdekileri etkileriz’’ der. 

Kuantum felsefesinden doğru bakınca birey, bir parçacık veya daha küçük bir sistem olarak ancak Kuantum alan olarak tanımlayabileceğimiz, toplum sisteminin içinde anlamlandırılabilir. Birey bu kozmik alanda tıpkı Higgs bozonu gibi varlık kazanır. Diğer parçacıklarla etkileşerek kozmik ağ içinde varlığını sürdürür. 

Toplumlarda böylesi bir Evrenin birer parçalarıdır. Bu kozmik laboratuvarda, farklı etnik kimlikler kendine özgü kültür, inanç, dillerle varlıklarını sürdürürler. Bu evrenin hakikatidir. 

Tüm varlıklar, çoktan kaybolmuş yıldızların kalplerinde şekillenen atomlardan doğmuştur. Tüm evren, karmaşık bağlantılarla ve hayal gücümüzü aşan gizemli bir güzellikle titreşiyor. Ve biz, bu titreşimle farkındalık içinde bütünleşerek varlık kazanabiliriz.

Nihayetinde atomaltı dünyada cereyan eden o gizemli işleyiş yaşamın kaynağıdır. Kabına sığmayan atomaltı parçacıklar, zamansal ve konumsal boyutta büyülü bir döngü içinde sürekli hareket halindeler. Bu hareket yaşam enerjisidir. Ve bizim bilinçli gözlemciler olarak, yaşamın akışına yön vermemiz mümkün.

Evreni Newtonun Determinist paradigmasını aşan, Kuantum paradigması ışığında algılayarak, yaşamı yeniden anlamlandırabiliriz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.