Birlikte karşı durmalıyız

Berin Sarı

Berin Sarı

  • İdare ve Gözlem Kurulu tarafından tahliyesi, infazının bitimine kadar engellenen Berin Sarı, “Bu zulme birlikte ses çıkarmalıyız. Zindan direnişine hep birlikte sahip çıkmalıyız” dedi. 

Mêrdîn/Nisêbînli olan Berin Sarı, 11 Mayıs 2016’da Bitlis Eren Üniversitesi’nde öğrenciyken tutuklanarak “Örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla 7 buçuk yıl hapis cezası verildi. Bitlis ve Sincan cezaevlerinde kaldı. 8 Kasım 2018’de Kürt siyasetçi Leyla Güven’in başlattığı açlık grevine destek vererek, tecridin kaldırılması için 90 gün açlık grevinde kaldı. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde cezasını bitirdiği halde İdare ve Gözlem Kurulu raporları gerekçe gösterilerek tahliyesi engellenen tutsaklardan biri olan Berin Sarı, infazının tamamını bitirerek 4 Kasım 2023’te tahliye oldu. JINNEWS’ten Öznur Değer’in sorularını yanıtlayan Sarı, kendisi için 7,5 yılın direnişle geçtiğini belirterek, “Mevcut sistemi daha yakından tanıdım, çünkü dört tarafımız sistemle sarılıydı. Orada direnişin anlamını daha iyi kavradım” dedi.

Tecridin hukuk dışı, ahlak dışı, vicdan dışı bir uygulama olduğunu kaydeden Sarı, Sincan’da da özelde salgın sürecinde tecridin çok daha yoğun hissedilmeye başlandığını söyledi.  Açıkçası şu anda cezaevinde hasta olmayan tutsak görmenin mümkün olmadığını kaydeden Sarı, “Hem cezaevi koşulları sağlık sorunlarının oluşması için çok müsait, hem mevcut rejimin baskı politikaları kendisiyle sağlık sorunlarını doğuruyor hem de manevi anlamda tecrit politikaları, tahliye etmeme politikaları gibi birçok politika sağlık sorunlarını getiriyor. Sincan’da da 60’ın üzerinde kadın tutsak var. Her kadının muhakkak bir hastalığı var. Ancak bunlardan ağır olan tutsaklar da var. Selver Yıldırım, Özge Özbek, Pınar Tikit, Nedime Yaklav bunlardan” diye konuştu.

Hareketlenmeye ihtiyaç var

Kendisinin de 2019’da 90 gün açlık grevinde kaldığını hatırlatan Sarı, devam eden açlık grevleriyle ilgili şunları söyledi: “Grevdeki duygu ve düşünceler çok farklı. Direnişin içinde olmak farklı duygular yaratıyor, ancak dışarıdan bakmak çok daha farklı. Orada kendini vicdanen rahat hissetmiyorsun ve ‘ne yaparsam az kalır’ düşüncesindesin. Orada tutsaklar benim, senin, onun yaşam hakkı için bedenini, yaşamını ortaya koyuyor. Bu büyük bir sorumluluktur. Tutsaklar orada yaşam hakkını bize armağan ediyor. ‘Ben senin için yaşamımı ortaya koyuyorum. Dışarıdaki yaşamın güzelleşmesi için ben canımı da verebilirim’ diyor ama biz dışardakilerin de bunu vicdanen kabul etmemesi gerekiyor. Herkesin açlık grevlerinden çok etkilendiğini ve cezaevlerinin açlık grevine girmelerini istemediklerini görebiliyorum. Vicdanen rahatsız olduklarını da görebiliyorum ama bu duygusal durumlar yeterli değil. Fiili olarak hareketlenmeye ihtiyacımız var. Direniş cezaevlerinin üzerinde kalmamalı sadece. Tutsaklar, toplumsal sorunların çözülmesini istiyor. Toplumsal sorunlar çözülene kadar açlık grevini devam ettirecekler. Tecridin kalkmasını istiyorlar. Tecridin kaldırılması için de her birimizin yaşam felsefesini öğrenmemiz lazım. Yine direniş kültürüne sahip çıkmamız lazım. Bizi bugüne kadar getiren değerlerimize sahip çıkmamız gerekir. İrademize yönelik saldırılara karşı durmamız gerekiyor. Bu zulme birlikte ses çıkarmalıyız. Zindan direnişine hep birlikte sahip çıkmalıyız.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.