Demokrasi hiç olmadı

Prof. Dr. Levent Köker

Prof. Dr. Levent Köker

  •   Siyaset bilimci ve kamu hukuku profesörü Levent Köker, Türkiye'deki sistemin hiçbir zaman demokrasi olmadığını belirterek, "Her zaman sorunluydu ve bu sorunların temelinde cumhuriyetin kendisini tekçi, monolitik bir devlet ve millet yapılanmasıyla inşa etmesi vardı" dedi. 
  •  Geçmişle eleştirel bir hesaplaşma yapmadan bugünün de doğru değerlendirilemeyeceğini kaydeden Köker, tüm farklılıkları tek potada eritme çabasına dikkat çekti. Köker, 'Türk' kelimesinin, nötr ve herkesi kapsayan bir bağ olmadığını belirterek, şunları söyledi:
  •  "Asıl problemimiz, çoğulcu bir halklar topluluğu olarak Türkiye'nin ulusal yapısını yeniden koordine etmek. Bunu formüle etmediğimiz sürece Türkiye’deki otoriter devlet yapısının demokratik bir biçimde yeniden inşa edilmesi mümkün değil. 6'lı masa da buradan ısrarla kaçıyor.."

Prof. Dr. Levent Köker, "Sistem değişsin sonra bakarız" yaklaşımının yanlış olduğunu ve otoriter rejimden çıkışın, temel meseleleri konuşmaktan geçtiğini belirtti. 

CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi genel başkanları, son olarak 21 Ağustos’ta toplandı. Toplantının ardından paylaşılan deklarasyonda, seçimler için "ortak aday" vurgusu yer aldı, en yakıcı sorunlarının başında gelen Kürt sorununun çözümüne dair herhangi bir ibareye yer verilmedi. Siyaset bilimci ve kamu hukuku profesörü Hüseyin Levent Köker, 6’lı masanın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı sunduğu “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” vaadinin çözüm noktasında yetersiz olduğunu belirtti. MA'ya konuşan Köker, "Bu sistemden kurtulup parlamenter sistem kurmayı hedefliyorlar ve sistemi geçmişteki kırılganlıklarını içermeyecek ‘güçlendirilmiş’ sıfatıyla ifade ediyorlar. Dolayısıyla sistemi değiştirerek, sorunlarını çözmenin yolunu açmış olacaklarını düşünüyorlar. Yargı bağımsızlığı nasıl olacak, parlamentoda iç tüzük nasıl düzenlenecek, muhalefete nasıl yer verilecek gibi temel ilke ve görüşleri de var" dedi. 

Sistem hep sorunluydu

Köker, Türkiye’nin geçmişinin çok partili siyasi hayat ve parlamenter sistem olmasının yanıltıcı çıkarımına dikkat çekerek, "Sistem hiçbir zaman bir demokrasi olmadı. Her zaman sorunluydu ve bu sorunların temelinde cumhuriyetin kendisini tekçi, monolitik bir devlet ve millet yapılanması ile inşa etmesi vardı" diye konuştu.

Geçmişle eleştirel hesaplaşma

Türkiye'nin milliyetçi bir devlet olarak kurulduğunu; 1961 Anayasası'nın çok demokratik kurumlar ve ilkeler koyan iyi bir anayasa gibi göründüğünü ama başlangıç bölümünde Türk milliyetçiliğinden ilham aldığının yazıldığını hatırlatan Köker, şöyle devam etti: "1982 Anayasası, dini unsuru da abartarak telaffuz eden ve Atatürk milliyetçiliği kavramını hem başlangıç bölümünde hem de değiştirilemez ikinci maddede kullanmış. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk milliyetçiliğine bağlı bir devlet olarak tasavvur edilmesi gibi bir durum söz konusu. Dolayısıyla bugün, geçmişle eleştirel bir hesaplaşma yapmadan da değerlendirilemez. 6'lı masanın da aslında bunun farkında olması lazım." 

Tek potada eritme çabası

Sorunun, siyasi yapı olarak devlet ile kültürel yapı olarak milletin birliğinin sağlanmasını hedefleyen ideoloji olduğunu belirten Köker, "İdeoloji, böyle bir siyasi programa dönüştüğü zaman toplumdaki farklılıklarla yüz yüze geliyor ve onunla çatışıyor. Toplumda farklılıklar var. Millet kavramı bu farklılıkları tek potada eritmek istiyor ki Cumhuriyet de bunun üzerine kurulu” şeklinde konuştu. 

Herkes 'Türk' değil

Cumhuriyet teorisine göre Türkiye toplumunun sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle ve meslek zümrelerinden meydana geldiğini, ancak bunlar arasında bir çatışma değil, dayanışma görüldüğünü; Bunun sınıfsal tarafı olduğunu söyleyen Köker, bir de her ne kadar etnik olmadığı söylense de etnik kimliklerin bastırılmasına dikkat çekti. Köker, şunları söyledi: "Anayasamızdaki Türk milliyetçiliği ve Türk kelimesinin hukuki bağlamı, devletle birey arasındaki hukuki bağı nötr ve herkesi kapsayan bir bağ değil. Türkiye, bir yer adıdır ama Türk kelimesi, bu yerde yaşayan insanlardan çoğunluğun mensup olduğu etnik kavim adı olabilir. Asıl problemimiz, çoğulcu bir halklar topluluğu olarak Türkiye'nin ulusal yapısını yeniden koordine etmek. Bunu formüle etmediğimiz sürece Türkiye’deki otoriter devlet yapısının demokratik bir biçimde yeniden inşa edilmesi mümkün değil. 6'lı masa da buradan ısrarla kaçıyor."

Cevap vermesi gereken soru 

Dönemin Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Süleyman Demirel'in 1991 seçimlerinde “Kürt realitesini tanıyacağız” ve “Türkiye’de herkes birinci sınıf vatandaş olacak” sözlerini hatırlatan Köker, aradan 30 yıl geçmesine rağmen Kürt realitesinin tanınmadığını belirtti. Köker, şunları dile getirdi: "Herkes birinci sınıf vatandaş olmak bakımından kendisini eşit hissediyor mu? Bu soruya evet cevabı veremiyoruz. 6'lı masanın cevap bulması gereken soru bu. Koyulaşan bir otoriter rejim var ve bundan çıkabilmemizin yolu, temel meseleleri konuşmamızdan geçiyor. Son zamanlarda kimlik siyaseti yerine sınıf siyaseti yapalım türünden bir yaklaşım dile getiriliyor. Sınıf meselesini konuşmayalım demiyorum ama bunlar tamamen Kürt meselesinden kaçmak için bulunan bir takım yan yollar. Alevilerin de sorunları var. Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi mümkün olmuyor. Bir inanç grubu, devlet nezdinde ve hukuk önünde diğer yurttaşlar ile eşit muamele görecek şekilde saygıdeğer bir varlık olarak kabul edilmiyor." 

Eşit vatandaşlık sağlanmadan olmaz

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'in gerçek gücünün, vatandaşların bu sistemi sahiplenmesinden geçeceğini kaydeden Köker, "İnsanları bu sistem içinde eşit vatandaşlar olarak bir araya getiremezsiniz, bazıları bu sistemi sahiplenir, bazıları sahiplenmez. Sorunlar da geçmişte olduğu gibi devam eder. Bu sorunu 91’den bu yana çözemediğimiz gibi 1923’den beri de çözemedik. Bugün gelinen noktada özellikle bu sorunla cebelleşen insanlarının eğitim seviyelerinin, siyasal bilincin ne kadar yükseldiğini görüyoruz. Seçim süreçleri de buna tanıklık ediyor. Dolayısıyla siyasal bilinci bu kadar yüksek bir kitleyle bu sorunları konuşmadan seçimlere gitmenin pratik bir faydası yok" dedi.  

6'lı masa HDP blokuyla konuşsun

"Sistemin değişmesi sağlansın sonra bakarız" yaklaşımının eksik ve hatalı bir yaklaşım olduğunu kaydeden Köker, şöyle devam etti: "6'lı masa, HDP’nin içinde yer aldığı muhalefet bloku olan Emek ve Özgürlük İttifakı ile oturup bu meseleleri konuşabilecek bir siyasi platforma yönelmeli. Bu yönde bir çaba gösterilmesi, Türkiye’yi 2023 sonrasında çok başka bir yöne çevirecektir. Çok daha demokratik ve bu sefer gerçekten demokrasiyi yakalayabilecek bir yöne doğru gidebileceğimizi düşünüyorum."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.