Ekonomisi kriz sarmalında debeleniyor

Yoksulluk

Yoksulluk

  • Kürt düşmanlığına dayalı savaşı sürdüren ve her alanı buna göre düzenleyen AKP-MHP iktidarı, savaş ve seçim denklemindeki bütçe tercihi nedeniyle kriz sarmalına soktuğu ekonomideki çöküntünün önü alınamıyor.

“Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele” vaatleriyle iktidara gelen AKP, 21 yıl boyunca demokratik çözüm yerine savaş politikalarındaki ısrarıyla ekonomiyi çöküş noktasında getirdi. 2013’te başlatılan ‘diyalog süreci’nin savaş konseptine geri dönülmesiyle son bulduğu 2015’ten sonra uluslararası sermaye hareketlerindeki yavaşlama ve çıkan sermayedeki artış nedeniyle iflas etme noktasına gelen Türkiye ekonomisinde, zamanla ödemeler dengesi, döviz krizi, özel sektör ve hane halkı borç krizinin yanı sıra bankacılık krizi riskleri kendisini gösterdi. Ekonomistlere göre 2023’te ise tam bir ekonomik kaos hali hakim oldu. Bu yıl ekonomi büyümesini sürdürmüş olsa da gelir dağılımındaki adaletsizliğin artması nedeniyle emekçilerin ‘milli gelir’den aldığı pay üçte birin altına düştü. Bu pay Kuzey Kurdistan’da ise daha çok azaldı. Üç haneli gerçek enflasyon, yüksek işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yüksek hane halkı borçlanmaları ile yurttaşlar, 2023’te bir ekonomik kırım kıskacına alınarak mülksüzleştirildi, yoksullaştırıldı. Yoksulluk giderek toplumun daha fazla kesimini içine aldı ve özellikle emekçiler, emekliler, işsizler, kadınlar, gençler ve çocuklar açısından “derin yoksulluğa” dönüştü.

Cumhuriyetin 100. yılında yüzde 8 enflasyon hedefi tutmadığı gibi, coştuğu yıl oldu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre 2022 yıl sonu enflasyonu yüzde 64,27; Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise bu oranı yüzde 137,55 olarak hesaplamıştı. TÜİK’e göre 2023 yılının başından bu yana fiyatlarda yüzde 55 artış kaydedildi. Ancak ENAG’ın verileri ise TÜİK’in iki katından fazla olarak kaydedildi. ENAG’a göre yılbaşından bu yana fiyatlarda yaşanan artış oranı yüzde 129,27 olarak gerçekleşti. Böylece 2023’teki yüksek enflasyon ile reel ücretler enflasyonun çok gerisinde kalmış oldu. Hanelerin bütçesi içinde en az yüzde 25 paya sahip olan (Kürt illerinde bu yüzde 35’i buluyor) gıda enflasyonu ise, manşet enflasyonun ortalama 15- 20 puan üzerinde seyretti.

Gelir adaletsizliği

Emeğin örgütlü pazarlık gücünün kalmadığı Türkiye’de, gelir adaletsizliği de arttı. 2022 yılının sonu itibarıyla ekonomideki 17 özel sektörün toplam aktif büyüklüğü, yıllık bazda yüzde 69 artışla 26,4 trilyon liraya, öz kaynak toplamı yüzde 93 artışla 7,6 trilyon liraya, net satışları yüzde 113 artışla 31,5 trilyon liraya, toplam net dönem karları ise yüzde 423 artışla 1,5 trilyon liraya ulaşmıştı. Bu yılın Eylül ayı itibarıyla bankaların toplam net kârı ise yüzde 54 artışla 440 milyar lira oldu. Buna karşın bölüşüm ilişkileri açısından bakıldığında, geçen yılın kaybedeninin işçiler olduğu açıkça ortaya konuldu. Verilere göre katma değer içinde ücretlerin payı yüzde 33 ile en düşük seviyeye inerken, karların payı yüzde 50’nin üzerine çıktı.

Yoksulluk yayıldı

Pro. Steve Hanke'nin 18 Mayıs 2023’te kaleme aldığı makalesinde yer verdiği Yıllık Sefalet Endeksi'ne göre Türkiye, dünya genelinde 10. sırada yer alıyor. 157 ülkenin yer aldığı listede Türkiye, sefaletin en yüksek olduğu 10’uncu ülke olarak sıralandı. Türkiye’deki yoksulluğu gösteren temel parametrelerden biri de artan hayat pahalılığının etkisiyle açlık ve yoksulluk sınırındaki dev artışlar oldu. Eylül ayı itibarıyla 11 bin 402 TL olan asgari ücret, açlık sınırının yaklaşık 2 bin TL altında kalırken; yoksulluk sınırı ise asgari ücretin yaklaşık dört katı (3,8) olarak gerçekleşti. Yine Türkiye Gençlik Araştırması 2023 verilerine göre, her iki gençten birinin yaşadığı en büyük zorluğun beslenme olduğu ortaya çıktı. Yüksek enflasyon karşısında son derece düşük düzeydeki emek gelirleri ve tüm bunlara karşılık devlet desteğinin olmaması, aksine adaletsiz ve yükü emekçinin omuzlarına bindiren vergi sistemi nedeniyle  yoksulluk çok ciddi boyutlara ulaştı.

Yardım alanlar ordusu

Strateji ve Bütçe Başkanlığının yıllık programlarından ve Sosyal Dayanışma ve Yardım Vakfı’ndan alınan verilere göre, sosyal yardım (Yoksulluk yardımı) alan kişi sayısı 30 milyona ulaştı. Son 5 yılda sosyal yardım alan kişi sayısında 8 milyon artış kaydedildi. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında 30 milyon insan sosyal yardımlarla ayakta duruyor.

Halk borç batağında

Haneler, son yıllarda yüksek enflasyon ortamında her gün düşen satın alma güçlerini biraz olsun düzeltmek için kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kullanımına yöneldi. Farklı kaynaklardan elde edilen verilere göre, Türkiye’de hane halkı borçlarının toplamı Mart 2018-Eylül 2023 arasında yüzde 337 artış gösterdi ve borç tutarı 2,5 trilyon lirayı geçti. Yine Merkez Bankası’nın verilerine göre, 2019 sonunda 16,6 milyon kişi tüketici kredisi kullanırken, bu sayı Eylül 2023’te 19,7 milyon kişiye çıktı.

Bireysel krediye hücum

Merkez Bankası verilerine göre, yine bireysel kredi kullanımında ücretli kesimin payı da her geçen yıl arttı. Buna göre kredi kartlarının yüzde 60 kadarı ihtiyaç kredisi, bu kredilerinin yaklaşık yüzde 73’ü ise maaş ve ücretle geçinenlere ait. MB’nin en son yayınladığı Finansal İstikrar Raporu’nda; bireysel kredi kartı aktif kullanıcı sayısı ve kişi başı borç tutarında da artış kaydedildi. Verilere göre kredi kartı kullanan kişilerin sayısındaki değişim dikkat çekti. 2019 sonunda 20 milyon kişiyi geçen kişi sayısı, Eylül 2023’te 27 milyona yaklaştı. Böylece kredi kartı kullananların oranı, dört yılda yüzde 30 artış gösterdi. Dikkat çeken ve önemli olan bir diğer veri ise ihtiyaç kredisi ile kredi kartlarının toplamındaki artış oldu. Buna göre ihtiyaç ve kredi kartlarının toplamı 2018’de yüzde 56 iken, şimdi nüfusun üçte ikisi olan yüzde 74’e ulaştı. 

Halka daha sık fatura

Ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 2023’ün bıraktığı ekonomik enkazın önümüzdeki yıla etkileri üzerine MA’dan Selman Güzelyüz’e konuştu. Durmuş, 2024 ve 2025 ekonomik krizin faturasının halka çok daha ağır biçimde ödetileceği yıllar olacağına dikkat çekti. Durmuş, 2023’ü seçimlerle geçiren ve son seçimi de Mart 2024’te yapacak olan iktidar blokunun, ağır iktisadi bunalımını seçimleri kaybetmemek adına popülist genişletici para ve maliye politikalarıyla ötelemeyi başardığını, ancak krizi sadece öteleyebildiğini söyledi. Durmuş, “Bu arada ekonominin döviz ihtiyacı sürdüğünden, yabancı kaynak girişlerini artırmak için MB faiz oranlarını da yüzde 8,5’tan yüzde 40’a kadar yükseltti. Tüm bunlara rağmen yeterince yabancı sermaye girişi olmuyor, iktidar kısa vadede çevirmesi gereken 270 milyar dolarlık finansmanı bir türlü sağlayamıyor. Gri Listede olması ve şeffaflığını kaybetmesi yüzünden destek için IMF’ye de gidemiyor” diye konuştu.

Enflasyon ve işsizlik

Yüksek enflasyon ve işsizliğinin 2024’te de süreceğinin altını çizen Durmuş, şunları söyledi: “Faiz oranlarının artırılması ekonomik daralmaya neden olacak, yani büyüme hızı da düşecek. Tüm bunlar yüksek enflasyon-düşük büyüme ve yüksek işsizliğin bir arada yaşandığı ve adına ‘stagflasyon’ denilen bir kriz biçiminin önümüzdeki yıl hakim olacağını gösteriyor. İktidar buradan çıkış için ihracata yönelimi artırmayı planlıyor ki bu da reel ücretlerin daha da düşürülmesi ve halkların daha da yoksullaşması demek. Bu durum beraberinde ülkede siyasal İslamcı otoriter rejimin daha da sertleşmesine neden olacak. Diğer yandan bu gelişmeler halklardaki ve emekçi sınıflardaki huzursuzluğu ve isyanı da körükleyecektir. Nitekim son aylarda patlayan işçi grevleri bunun habercisi. Bu da önümüzdeki süreçte emek, demokrasi ve barış güçlerinin bütünleşik bir mücadeleye hazır olması gerektiğini gösteriyor.” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.