Hafıza: Unutturmama borcu

.

.

 

MIHEME PORGEBOL

Hafıza Merkezi'nin düzenlediği "Türkiye'de Geçiş Dönemi Adaleti: Dönüşen Özneler, Yöntemler, Araçlar" başlıklı sempozyum ikinci gününde de iki farklı oturumla devam etti. Cumartesi günü yapılan oturumların ilkinde "Çatışan Hafızalar ve Hakikat Anlatıları" başlığı ele alındı.

Gazeteci Mehveş Evin moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda "Bir Karşı-Anıt Olarak 10 Ekim Anıt Ağaçları" başlıklı tebliğini sunan Hanife Kardelen Işık, 10 Ekim Anıt Ağaçlar projesi üzerinden travmatik mirasla ilgilenmek, unutturmama borcu ve dayanışmayla iyileşme çabasını ele aldı. İkinci tebliği "Bir Hafızalaştırma Örneği Olarak Ulucanlar Cezaevi Müzesi: Kimin Hafızası, Hangi Geçmişle Yüzleşme?" başlığıyla yapan Esin Gülsen ise Ulucanlar Cezaevi'nin müzeleştirilmesi sürecini irdeledi. Gülsen, müzenin bu haliyle mağdurların adalet beklentisine ve sonraki kuşakların eğitilmesi ihtiyacına ne kadar hizmet ettiğini sorguladı. İlk oturumun son tebliğini ise "Tarih ve Hafıza Arasında Gençlik: Geçmişle Kurulan İlişkilere Kavramsal Bir Sorgulama" başlığıyla Elif Can yaptı. Can, Türkiye tarihindeki savaş, isyan, polis şiddeti ve darbe gibi olayların tarih ve hafızayla ilişkisini ele aldı.

"Tunceli Müzesi hegemonya kurgusunu devam ettiren bir yer oldu"

Şiddet, mekan, hafıza

Sempozyumun ikinci günündeki ikinci oturumu ise gazeteci Işın Eliçin modere etti. "Mekan, Şiddet ve Hafıza" başlıklı oturumda geçmişte yaşanan şiddet hafızasının toplumsal bellekte nasıl muhafaza edildiği  ve nasıl dönüştürüldüğü ele alındı. Şiddetin mekan üzerinden irdelendiği bu oturumda ilk tebliği "Toplumsal Belleği 'Restore' Etmek: Dersim Askeri Kışlasının Müzeye Dönüşümü" başlığıyla Mehtap Tosun yaptı. Tosun tebliğinde, tarihsel belge ve resmi kayıtlarından alıntı ve örneklerle 'Dersim Harekatı'nın esasında bölgede devlet otoritesinin sağlanması amacıyla yapıldığını ifade etti. Celal Bayar'ın 1936 tarihli Şark Raporundaki "Doğu illeri bizim rejimimize gelinceye kadar kati bir tarzda hakimiyetimiz altına girmemiştir. Doğuda bugün için dahi tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz. Dayanacağımız en mühim kuvvet ordumuz ve jandarmamızdır"  ifadelerini hatırlatan Tosun, "Devletin bütün resmi söylemleri göstermektedir ki Dersim'in yurt toprağına katılması ve orada daimi hakimiyetin tesis edilmesi için ıslah etme politikaları uygulanmış ve bu politikalar 1938 katliamına yol açmıştır. Müze, ulusal devlet imgesini vurgulayan ve ideolojik sınırlara hapsolmuş hegemonya kurgusunu devam ettiren bir yer oldu" dedi.

Sur'un öncesi ve sonrası

Oturumdaki ikinci tebliği "İki Şehrin Hikayesi: Sur'un Öncesi ve Sonrası" başlığıyla gerçekleştiren İdil Önen ise Özyönetim Direnişleri sırasında devletin saldırıları sonucu yıkılan Sur'daki mekânsal ve insani yıkımı ele aldı. Devletin uyguladığı restorasyon politikaları ve Sur sakinlerinin yaşadıkları mekanla kurdukları ilişkiyi ele alan Önen, yaşanan süreçte 24 bin insanın yerinden edildiğini hatırlattı. Önen, Sur'da yaşananın hem kente hem de halka yapılan bir devlet şiddeti olduğunu vurguladı.

Kamusal alan ve çatışma belleği

"Kamu yapıları resmi tarih anlatısına göre isimlendiriliyor"

İdil Önen'den sonra son tebliği yapmak üzere söz alan Serdar Değirmencioğlu ise "Kamusal Alanın Çatışma Belleği Olmaktan Çıkarılması ve Okul Adlarını Barışçıl Kılınması" başlığı altında konuştu. Değirmencioğlu, Kamu yapılarının çatışmacı dili benimseyen bir resmi tarih anlatısına uygun olarak isimlendirildiğini belirterek bunun çok farklı coğrafyalarda gözlemlenebilen yaygın ve sürekli bir pratik olduğunu belirtti.  "Türkiye'de sokaklara, alanlara, okullara işlenmiş olan şiddet ve çatışma öğelerinin geçiş döneminde güçlenecek olan hakikat, adalet ve onarım arayışlarına yanıt verecek şekilde kamusal alandan temizlenmesi büyük önem taşımaktadır" diyen Değirmencioğlu bu temizliğin ancak uzun süreli ve kapsamlı bir çaba ile gerçekleşebileceğini belirtti. Değirmencioğlu sunumunu "Okullara özel ilgi gösterilmesi; barışçıl, insancıl, kapsayıcı, çeşitliliği kucaklayan, çocuk haklarına dayalı ve öğrenmeye davet eden okulların kurulması için büyük emek verilmesi gerekir. Okul adlarının ve genel olarak öğrenme ortamlarının çatışma öğelerinden temizlenmesi barışın kurulmasında önemli bir rol oynayacaktır" sözleriyle sonlandırdı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.