Hakikat anladığı kadar anlaşılmak ister

Forum Haberleri —

Öcalan'ı okuma günleri

Öcalan'ı okuma günleri

  • Bu yaşamda "Savunmalar" özgürlüğün epistemolojisi için birer rapordur. Kendini daha da anlaşılır kılmanın, aydınlatmanın raporları. Tarih zaten en temel referanstır. Tarih bizzatihi biz’iz. Burada kendini anlamak apayrı bir tutkudur. 

SOYDAN AKAY

Kendi olmayanlar kendini nasıl anlayabilirler? Kendini tanımak, kendini anlamak "Kendi" olanların işidir. Hayatı bir cümleye bile sığmayan bir varlığın anlama düzeyi ne olabilir? Binlerce kitap okusa bile ne işe yarar? Hep başkalarının kafasıyla düşünmek başkası olmaktır. Ama burada bilgi kendini anlamanın, anlaşılır kılmanın en önemli aracıdır. Yorumlamak, bir düşünce sistematiğiniz varsa kıymetlidir. İşte Prens ( Machiavelli) Modern Prens ( GRAMCİ), Post Modern Prens ( Sonbanmatsu) kitapları da toplumsal probleme birer cevaptırlar. Birincisi Modern Devlet’in, iktidarın filozofu, ikincisi sınıf-parti devletinin sosyalist önderi olarak Prens’i kendi toplumsal gerçekliğine uyarlar, üçüncüsü her ikisini de aşarak önemli bilgiler sunarak muhalif toplumsal kesimleri ortak özne adı altında formülleştirir. Biri diğerini aşmamaktadır. Aşma iddiasında olan ise bir sistem önerememektedir. Varlık hem anlamak hem de anlaşılmak ister ya, Kürt Halk Önderliği kendi farkını ortaya koyar: "Demokratik Modernite’nin prensi/prensesi" der. Bilgiyi günceller. Bir sistem sunar. Karşılaştırmalar farkı anlamak için iyidir. Bunu sık sık yapar. Farkını ortaya koyar.

Karşılaştırmayı Hegel’le de yapar. Hegel’in bilinci (teoriası) uzun bir serüvenden sonra yeryüzüne devlet olarak iner. Tinin, bilincin formu devlettir. Bu aynı zamanda hem özgürlük hem de Tarihin Sonu’dur. Sağ Hegelciler bu teoriayı ulus-devlet biçiminde, sol Hegelciler de sınıf-devleti biçiminde formüle edip pratikleştirirler. Her ikisi de, niyetleri farklı olsa da büyük toplumsal problemlere yol açarlar. Bunun yerine Kürt Halk Önderliği, toplumsal bilincin formu olarak Konfederalizmi formülleştirir. Bunun tarihsel ve toplumsal temellerini -Hegel’in deyimiyle Geist’in yolculuğunu- ortaya koyar. Bir çok eser inceler, faydalanır. Kapsamlı bir paradigmayla iyi, doğru, güzel, toplumsal olan her şeyi alıp kendi sistemini, alternatifini sunar. Böylece Hegel de, Marx da paradigmasal olarak aşılırlar. Toplumsal özgürlük şimdi’dedir. Onun inşası şimdi’de mümkündür. Kendini örgütleyen insan en büyük kuvvetse onun toplumsal-kurumsal ifadesi niye şimdiden olmasın? Ütopik, hayali, platonik anlayışlara yer yoktur burada.

Kitaplar burada böyle okunur, felsefi derinlik, anlam derinliği bu şekilde geliştirilir. Demokratik Modernite Paradigması ve onun kurucusunun yaşam diyalektiği ile bağı kurulmayan okumalar sıradan entelektüel anlayışı aşamaz. Kurucunun yaşam diyalektiği ile birlikte her özgür özne kendi yaşamıyla kıyaslayarak da bunu yapmalıdır. Kendi birey oluşumuzu da anlamlandırmak, der buna Kürt Halk Önderliği. Her hayat, özgürlük yolundaki her hayat bu anlama ve anlaşılma serüveninin en güzel yolcusu ve varoluşudur. Kendini de tanımlayabilmeli. Kendi Sosyolojisini kurmalıdır. Dünyanın en kıymetli ve insanlığın kurtuluşu için olanak olan bir hayatın sahipleri olmak… O yüzden de kendini özgürce tanımlamak, birbirini daha iyi anlamak, yaşamak ve bu gerçekleşmeye tanık olmak… Sistemin TİK TOK’larına karşılık bir saat olarak benim kalbimin TİK TOK’ları bu mutlulukla çarpar…

Bizim de olsaydı bir Dostoyevskimiz

Büyük insanları çoğunlukla insani niteliklerinden soyutlayarak ele almak Ortadoğu geleneğinde oldukça katmerli bir problemdir. Hurri kültürünün ikinci evrensel halkası olan Zerdüşt’ün başına gelen de budur. Özellikle de Pers iktidar elitinin onun öğretisini dinselleştirmesi en büyük darbedir. Bilge olan bunun farkındadır. Hz. Muhammed için söyler ya, soyutun soyutu haline getirildi, diye. İnsan olarak peygamber ve öğretisine öyle anlamsızlıklar yüklendi ki, hiç kimse bir peygamberin iç dünyasına yanaşmadı, anlamadı. Oysa bilgelerin, rehberlerin, peygamberlerin de iç dünyalarına inmek, büyük bir edebi, sanatsal duyarlılıkla anlamaya çalışmak, zamanın ötesine, toplumun ötesine yerleştirmeden bir insan olarak sevebilmek; Ortadoğu kültürüne hakim olan dinselleştirmeyi aşmak açısından önemlidir. Lotte kitabı da buna dikkat çeker bir bakıma. “İnsanı sevindirir, böyle büyük bir adamın insani yanını fark etmek…” Bizi yakınlaştırır. Sevmek ve anlamak bizi yakın kılar. Fikirlerinin arkasındaki dünyayı anlamak önemlidir. O’nun da acı çeken, seven, hüzünlenen, özlemleri olan bir insan olduğunu anlamaya çalışmak…

Örneğin Şemzinanlı Esra’nın, tecavüze uğradıktan sonra serbest bırakılan tecavüzcüleriyle yüzleşmemek için intihar ettiğini öğrendiğinde ruhundaki fırtınayı, öfkeyi kim tarif edebilir? Kürt Halk Önderliği bunu duyumsayabilir. Ve şu sesi duyabilirsiniz ruhunuzda: "Bir çocuk bile tecavüzle bir arada yaşamaya dayanamazken siz nasıl olur da nefes alabilirsiniz? Nasıl olur da kendinize demokratik siyasetçi diyebilir ve halk kavramını ağzınıza alabilirsiniz?" O’nun gözlerinin nasıl buğulandığını, yaşadığı öfkeyi, yaptığı yorumları, çektiği acıyı tahmin edebilir misiniz? Daha somut örneği: NOTLAR’da var. Babası tarafından pencereden atılmak istenen bir çocuğun ruh halini, gözlerini gördüğünde ne demişti: “O çocuğu hiç bir zaman unutmayacağım.” Neydi acaba yaşanan? Neydi o çocuğun gözlerinde gördüğü? Neydi yaşadığı yürek ürpermesi?

Ya bir şahinin avlamaya çalıştığı serçenin can havliyle hücreye dalmasında yaşadığı hüzün? Daha büyüğünü söylemeli: Yoldaşı SARA’nın Paris sokaklarında vurulmasını bir televizyon haberinde öğrendiğinde? Düşman bakışları altında o büyük acıyla “görüşme”ye giderken neler hissettiğini? Herbirinizin tek tek ölümünden yaşadığı büyük acıyı, ızdırabı? Ölümü değil, her daim yaşamayı, yaşamı, özgür, onurlu yaşamayı yüceltmişken; bunca yaşatılanları, yaşattıklarınızı niye O’nun insani özellikleri üzerinden, yaşadıkları üzerinden anlamaya çalışmıyorsunuz? Hep politik, sosyolojik düşünceleriyle kendini ifade ediyor diye O’nu acı çekmeyen, hissetmeyen, her şeyi normal karşılayan biri olarak mı tasavvur ediyorsunuz? O zamanın ötesinde değil mi?

Ah, benim burada gördüğüm varlık nasıl da İNSAN ve sadece insan… Buradaki nesnelerin bile yaşamının, düşünce ve duygularının parçası olarak nasıl kıymetlendirdiğini, hassasiyetle yaklaştığını bir bilseniz… Zamanın ruhunda varlığını sürdüren bir saat olarak söylüyorum ve soruyorum: Neredesiniz ey sanatçılar, edebiyatçılar, sinemacılar, şairler ve müzisyenler: Gelin inin bu Bilge insanın dünyasına. Bütün hayatının dünyasına. Böylesi büyük bir insanın tutsak düşmesi nedir acaba? Neden kendini yaşamak durumunda bıraktı? Kendini nasıl yendi bu konuda ve kendisiyle neler yaşadı, neler konuştu?

Sadece politik olarak anlaşılmamak değil mesele, gerçekten insanidir de. Sevilmediğini söylemek de özünde insani bir tutumdur. Buna rağmen herkes O’ndan istiyor, ondan bekliyor; hem de bir çarmıhta olandan! Daha başka neyini versin canından başka? Analar ve çocuklar anlıyor bence. O’nu bir aşk gibi, bir dost gibi, yardımcıları ve oğulları gibi karşılıksız özlüyor ve seviyorlar. Ya siyasetçi? “Acaba görüşme var mı? Yeni bir süreç başlar mı? Biraz rahatlar mıyız?” Araçsalcı yaklaşım sadece muarızdan mı geliyor? Tabii bazıları da hallerinden memnun. Yalan mı? Bunların burada düşünülmediğini, görülmediğini mi sanıyorsunuz?

Varolmak, anlamak ve anlaşılmak içindir. Böyledir hayatın hakikati. Böyle değilse yaşamın bir anlamı yoktur. Bu anlamda anlaşılmamak yok sayılmaktır. Hakikat anladığı kadar anlaşılmak ister. Her yönüyle. Kendiniz için, özgürlüğünüz için. Dostoyevski’yi vurgulaması, bizim de olsaydı bir Dostoyevskimiz demesi acaba neden?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.