Harro ve Libertas

Forum Haberleri —

(Naziler çağında iki hayatın öyküsü)

  • 1942’de Harro’nun telsiz görüşmelerinin şifreleri Gestapo tarafından kırılıyor. Operasyon başlıyor. İlkin Harro, ardından da Libertas’ı ve çok sayıda arkadaşlarını tutukluyorlar. Birbirlerine özgürlük, direnişle bağlı olan iki aşık.

SOYDAN AKAY

-Hakan Aslan’ın anısına-

Yıl 1933. Almanya.

Burjuva demokrasisinin basamaklarını hızlı bir şekilde tırmanan Hitler, pes peşe geliştirdiği darbe ve komplolarla iktidarını pekiştirir. Bu darbe ve komplolardan en çok bilineni 27 Şubat 1933’teki Reichtag (Meclis) yangınıdır. İddia odur ki işsiz bir Hollandalı KPD’nin (Alman Komünist Partisi) talimatıyla meclis binasını ateşe vermişti. Oysa henüz şafak sökmeden on bine yakın insan gözaltına alınmıştı. Hemen ertesi gün dönemin İŞİD’i Naziler “Milletin ve Devletin Korunması için Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi“ vasıtasıyla tüm yurttaşlık haklarını askıya aldılar. Nazilerin yayın organı Wolkische Beobachter “Artık Aman Verilmeyecek” manşetini atmıştı. Seyahat serbestisi, düşünce ve ifade özgürlüğü, dernek faaliyeti, toplanma ve haberleşme özgürlüğü kelimenin tam anlamıyla komplo ile yakılan parlementonun ateşinde yanıp kül olmuştu. Nazilerin hazırladığı listeler devreye konuluyor; komünistler, sosyal demokratlar, entelektüeller, otonom gruplar bir bir tutuklanıyordu.

O dönem tutuklanan biri de Gegner (Karşıt) adlı derginin yazı işlerinden Harro Schulze-Boysen’dir. Harro 1933’ten itibaren faşizme teslim olmayan Alman aydınlarından biridir. Dergi üzerinden bir tartışma platformu oluşturuyor, böylece Alman toplumunu aydınlatmaya çalışıyordu. Yazdığı bir makalede yaptığı şu tespit günümüz açısından da oldukça aydınlatıcıdır: “Esas düşman, daima Alman Konformistidir, o her yere yapar yuvasını ve hapishaneleri dolduranlar arasında hiç bulunmayan da odur.“ Faşizmin dayandığı orta sınıf gerçekliği tam da budur.

5 Mart 1933.

Reichtag seçimleri yapılır. Ortaya çıkan tablo Harro’yu siyaset yapma olanağı açısından umutlandırır. Sosyal Demokratlar (SPD) ve Komünist Parti (KPD) oyların %53’ünü alarak hükümet kurma hakkını kazanırlar. Hitler’in partisi ise %31 oy almıştır. Henüz hükümet olan Naziler kısa sürede komünist milletvekillerini tutuklatıyor. Böylece çoğunluğu ele geçiriyor. Bununla da yetinmiyor. “Salahiyet Kanunu“nu meclise getirip burjuva partilerin desteğiyle çıkartıyor. Bu yöntemle üçte iki çoğunluğu elde ediyor. Yaptığı ilk iş bütün partilerin kapatılmasıdır. Kapatıyor. Burası önemli! Muhalif, entelektüel kesimler ülkeden kaçmaya başlıyor. Hitler’le ilgili fıkra anlatmak bile suç kapsamına alınıyor. Muhbirlik ağı yaygınlaştırılıyor, binlerce insan rejim tarafından toplatılıp Naziler için eğitiliyor. Bütün bu işleri propagandadan sorumlu bakan olarak Göbels yürütüyor.

Harro siyaset yapma olanağı umudunu yitiriyor ama ülkesinden kaçmıyor. Hava yolları merkezinde pilot yüzbaşı öğrencisi olarak faaliyetlerini gizlice yürütüyor. Rotte Kapelle (Kızıl Orkestra) adlı, tüzüğü ve programı olmayan bir örgütlenmeye gider. Örgüt muhafazakar, komünist, sosyal demokrat, eski Naziler, Katolik, protestan, hatta Yahudilerden, yoksullardan ve öğrencilerden oluşmaktadır. 100 kişiyi geçmeyen bu gizli yapının çoğu kadınlardan meydana geliyor. Amaçları kurumlara sızarak Nazilerin faaliyetleri hakkında bilgi toplamak, bazı bilgileri Sovyetlere aktararak yardımda bulunmaktır. Başlangıçta Gegner (Karşıt) adlı illegal dergi etrafında toplanan grup romancı Werner Kraus tarafından “Azimkâr Yaşam Sevinci Birliği“ olarak tanımlanmıştır.

Libertas işte bu örgütlenme içinde Harro ile tanışır. Ona aşık olur. Prens Philiph’in torunu olan Libertas, Harro ile evlenerek Nazilerin kadına biçtiği “evinin hanımı“ rolünü red ediyor. Harro, Libertas’ın entelektüel bilgi açlığını gidermek ve onu tamamlamak gibi bir rol üstleniyor. Libertas ailesinden gelen konumunu da kullanarak Göbbels’in bakanlığında arşiv bölümünde iş bulmayı başarır. Tanıştıklarında (1934) Harro 25, Libertas ise 21 yaşındadır.

Harro 1935’te Wille zum Reich (Reich Arzusu) isimli yeni bir dergi çıkarır. Herkes kod isim kullanır. Hitler aynı dönemde öğretmeninin Atatürk olduğunu öne sürerken Harro bir direnişçi olarak “Türk” ismini kullanır dergide. Nazilerin bütün faaliyetleri Rotte Kapelle’nin takibi altındadır. Polisle partinin nasıl iç içe geçtiğini, olay çıkarıp sivil görünümlü olan saldırganlar ertesi gün resmi üniforma giyerek olaylara müdahale ederler. O kadar içlerine sızmışlardır. Toplama kamplarına götürülenler sadece Yahudiler değildir. “Ari ırkını kirlettikleri“ için cinsel yönelimleri farklı olanları da Yahudilerle gönderirler. Bu bilgilerin tüm listeleri, katliam fotoğrafları Libertas’ın bulunduğu arşiv bölümüne gelmektedir. Harro ise başka üyelerle daha çok askeri istihbarat toplayıp şifreleyerek Sovyetlere iletiyor. 1 Eylül 1939’da Hitler’in Suriye, pardon Polonya’ya girmesi gibi gelişmeler yanında, 1939 Sovyet-Alman Saldırmazlık Paktı’nın bir hile olduğunu da Harro Stalin’e iletiyor. Ne yazık ki Stalin bunun Almanya’nın oyunu, kandırmacası olduğu gibi uydurma bilgiler olarak yorumluyor.

1942’de Harro’nun telsiz görüşmelerinin şifreleri Gestapo tarafından kırılıyor. Operasyon başlıyor. İlkin Harro, ardından da Libertas’ı ve çok sayıda arkadaşlarını tutukluyorlar. Birbirlerine özgürlük, direnişle bağlı olan iki aşık. Gestapo’nun merkezine, Yahudi soykırımının organize edildiği merkeze götürülüp sorgulanırlar. Ve orada haps edilirler. Direnirler. 22 Aralık 1942’de toplam sekiz arkadaş asılarak idam edilir. Askeri kanuna göre kurşunla infaz edilmesi gereken Harro’ya da asılarak öldürülme cezası verilir. İşledikleri suç Yahudi olmaktan daha kötü! Irkçılık! Alman, Ari ırkçılığı yasasını çiğnemekten büyük bir suç olabilir mi?

Direnişçilerin naaşları ailelerine verilmez. Harro’nun babasına Nazilerin verdiği şu cevap nasıl da tanıdıktır: “Oğlunuzun adının insanların hafızasından ebediyen silinmesi gerekiyor. Bu da ilave cezadır.” Naaşlar tabutlara konulup kamyonlarla Berlin’in en eski hastanesi, Avrupa’nın da en büyük kliniklerinden biri olan Charit’e götürülür. Oradaki anatomi uzmanı Hermann öncelikle kadınların doku örneklerini alıp araştırmalarda kullanır. Erkeklerin naaşları ise öğrenciler için otopside kullanılacaktır. Doku örnekleri alınıp otopside kullanılan bedenler Yahudilerin yıkıldığı krematoryumlarda yakılır.

Harro’nun 1942 hapishanede yazdığı “Gestapo Hücre-2” adlı şiiri, 1945’te kaldığı hücrenin döşeme çatlağında bulunur. İşte o şiirden birkaç dize:

“Sorulur bize ciddiyet vakti:

Değdi mi, peki?

Sana diyeceğim ki: Tabi!

Doğru taraftaydık çünkü.

(…)

Öleceksek de,

Biliyoruz ki: tohum yeşerecektir.

Kelleler gitse bile,

Ruh, devleti alt edecektir. (1)“*

Aynen öyle olur. O ruh, o özgürlük ruhu sadece Nazileri yenmez, alt etmez; dünyanın her yerindeki Naziler edilir ve öyle olmaya da devam ediyor.

Libertas da o tutsaklıkta aşkı Harro’ya şöyle bir şiirle karşılık verecektir:

“Hayattan daha çok sevdim seni

Bunun için ödüyorum en yüksek bedeli,

Daha fazla verecek bir şeyim yok ki-

İşte sana delili.

Artık bir daha gerekmeyecek ayrılmamız,

Ne müthiş ne iyi!

Gururla adına özgürlük diyelim biz bunun

Ruhumuz payidar olsun. (2)“*

Evet, o özgür ruh sadece faşizmi yenmez, payidar da olur. Tıpkı 73 yıl sonra, 2015’te Amed Sur’daki direnişte yaşamını kaybeden Hakan Aslan’ın ruhunda olduğu gibi. Yedi yıl bekletilen cenazesi kim bilir hangi hastahanenin hangi otopsi birimlerinde dolaştırıldı, çürütüldü. Ve yedi yıl sonra Amed’in ortasında Hakan’ın babasının eline bir kutu içinde birkaç kemik parçası tutuşturuldu. “Al git, bu da sana ekten bir ceza olsun” denildi. Hitler’in “öğretmenim” dedi proto İsrail faşizmi “ustalığını“ sergiliyordu.

Harro, Libertas ve Hakan; ruhunuz payidar olsun.

*(1),(2) Kaynak: Harro ile Libertas- Bir Aşk ve Direniş Hikayesi, Norman Ohler, Çeviren: Tanıl Bora, İletişim Yayınları 2021 adlı eserinden faydalanılmıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.