İktidar, BM’nin kararına uymuyor

Cengiz Yürekli

Cengiz Yürekli

  • BM İnsan Hakları Komitesi’nin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile derhal ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın bir avukatın erişim sağlanması talebini 6 Eylül 2022’de ilettiği Türk hükümeti, aradan geçen süreye rağmen herhangi bir adım atmadı.
  • BM’nin Abdullah Öcalan’a dair verdiği “tedbir” kararının bağlayıcı olduğuna dikkati çeken Av. Cengiz Yürekli, kararın uygulanmasının demokrasi ve özgürlükler noktasında kritik önemde olduğunu vurguladı. 

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 32 aydır haber alınamıyor. “Hava muhalefeti” ve “koster bozuk” gerekçesiyle başlayan avukat ve aile görüş engelleri, “disiplin cezaları” ile sürdürülüyor. Görüş yasaklarının yanı sıra telefon ve diğer iletişim haklarından da yararlanamayan Abdullah Öcalan, 27 Temmuz 2011’den sonra avukatları ile en son 7 Ağustos 2019’da görüş gerçekleştirebildi. 

Avukatları, Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit ve haber alınamama halini iç hukuk yollarının yanı sıra uluslararası hukuk ve kuruluşların gündemine de taşıdı. Bu konuda farklı tarihlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT)  ve Birleşmiş Milletler’in (BM) çeşitli birimlerine başvurular yapıldı. Bu başvurulardan biri de BM İnsan Hakları Komitesi’ne 29 Temmuz 2022’de yapılan başvuru oldu. Hem Abdullah Öcalan hem de İmralı’da tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için BM’nin bu birimine avukatlar ilk kez başvurdu. Avukatlar, “incommunicado (dış dünyadan tamamen iletişimsiz halde)” haline son verilerek, ziyaret hakkının sağlanması için tedbir kararı alınmasını istedi. Komite, bu talebi kabul ederek, başvurucuların kendi seçecekleri bir avukata derhal ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın erişim sağlanması talebini 6 Eylül 2022’de Türk hükümetine iletti. Aradan geçen süreye rağmen Türkiye herhangi bir adım atmadı.  

Ne olup bittiği bilmiyoruz

MA’dan İbrahim Irmak’a konuşan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, İmralı’daki mevcut durumu tanımlamada tecrit kavramının da yetersiz kaldığını, mutlak iletişimsizlik haline dönüştürüldüğünü söyledi. Yürekli,  “Sayın Öcalan’ın dış dünya ile hiçbir teması, ailesine, avukatlarına, arkadaşlarına veya başka muhataplarına erişimi söz konusu değildir. Orada ne olup yaşandığını, orada nasıl bir muameleye maruz bırakıldığını bilmiyoruz” dedi. 

AYM tedbir talebini reddetti

Mevcut iletişimsizlik haline karşılık yaptıkları tüm itiraz ve suç duyurularının sonuçsuz kalmasının ardından iç hukukta son olarak AYM’ye yaptıkları tedbir talepli başvuruyu hatırlatan Yürekli, “Dosya üç yılı aşkın bir süredir durmakla beraber AYM tedbir talebini reddetti. Tedbir talebini reddetmesinin bir gerekçesi bize iletilmedi. İşkence durumunda mağdur işkence gördüğünü iddia ediyorsa ve bunu geçerli bir şekilde ortaya koyuyorsa ispat külfeti artık karşı tarafa geçer. AYM bunu neden kabul etmediğinin gerekçelerini bildirmek durumundaydı, ancak bildirmedi” diye konuştu.

Komite kararını tekrar hatırlattı

AYM’nin “tedbir” talebini reddetmesi ve müvekkillerinden haber alamama halinin devam etmesi nedeniyle 22 Temmuz 2022’de BM İnsan Hakları Komitesi’ne tedbir talepli başvurduklarını anımsatan Yürekli, şöyle devam etti: “Komite, taleplerimizi Türk hükümetine Eylül’de iletti ve bunu yaparken de 6 Eylül’de kendi iç tüzüğünün ilgili maddesi gereğince kararın görüşme esnasında başvurucuların yani Sayın Öcalan ve yanında tutulan diğer müvekkillerimizin kendi istedikleri avukatları ile derhal görüşmelerinin gerçekleştirilmesini talep etti. Komite, bu konuda bir gelişme olmaması üzerine kararını 19 Ocak 2023’te hükümete tekrardan aktardı. Bu tedbir talebine rağmen herhangi bir gelişme olmazken mevcut tutulma hali hala devam ediyor.” 

Komite nihai kararı verecek

Komite’nin vermiş olduğu bu karar kesin ve nihai değil, tedbir amaçlı olduğuna işaret eden Yürekli, şunları ifade etti: “Tedbir kararı kolay kolay her durumda verilen bir karar değil. Çok istisnai ve risk teşkil eden durumlarda veriliyor. Karar görüşülürken telafisi imkansız zararlar, yani geçmişe dönük onaramayacağınız durumlar söz konusuysa tedbir kararı veriyor. Yani böylesi bir aciliyeti ve önemi söz konusudur. En büyük önemi de mevcut insan haklarını, yasaları ve sözleşmeleri istismar eden hükümetlere karşı kamusal tazyiki harekete geçirmek olarak değerlendirebiliriz. Özellikle uluslararası ve ulusal muhalefetin insan haklarından yana bir pratik geliştirmesinin önünü açarken var olan işkenceyi tespit edip bunu uluslararası düzeyde teşhir ediyor.” 

Türkiye açısından bağlayıcıdır

Yürekli, kararın Türkiye açısından bağlayıcılık arz ettiğine işaret ederek, şöyle konuştu: “Çünkü Türkiye BM’nin bu sözleşmelerine taraf olmuştur. Komite’nin bireysel başvuru alma hakkını kabul etmiştir. Anayasa’nın 90. maddesi de bunu iç hukukta bağlayıcı hale getirmiştir. Bu karar AİHM kadar yetkin ve etkili bir karar olmasa da aynı nitelikte bağlayıcılığı olan ve aynı yetkinlikte tespit ve teşhir gücüne sahip bir karardır. Türkiye, karara uymak zorunda.”

İmralı’dan sonra yayılıyor

Türkiye infaz hukukundaki hukuksuzlukların İmralı’da hayata geçirilerek gerçekleştiğini ve bugün bütün Türkiye infaz hukukunun İmralı’ya göre şekillendiğini kaydeden Yürekli,  “İlk uygulanmayan AİHM kararı Sayın Öcalan şahsında gerçekleşmiştir ve bugün herkesin şikayet ettiği temel konu AİHM kararlarının Türkiye tarafından şu ya da bu gerekçeyle uygulanmamasıdır. AYM kararları yine benzer şekilde gerçekleşti. Sayın Öcalan yararlanmasın diye görmezden gelinen bütün pratikler gün geliyor bütün Türkiye hukukunu kapsamına alıyor ve otoriter bir hukuk anlayışını inşa ediyor” dedi.

Yeni tehlikeler getirir

BM İnsan Hakları Komitesi’nin tedbir kararının Türkiye için bir ilk olduğuna işaret eden Yürekli, şunları ekledi: “Bu kararın uygulanmaması ve mevcut tecrit durumunun devam etmesi, bütün Türkiye infaz sistemi için beraberinde yeni tehlikeler, potansiyel riskler getirecektir. Bu yönüyle herkesin bir anayasal hak ve demokratik talep olarak İmralı sisteminin lağvedilmesini, buradaki tecrit sisteminin ortadan kalkmasını yüksek sesle haykırması gerekmektedir. Bu, insan haklarının, adaletin, barışın yeniden tesis edilmesi için gerekli bir ihtiyaçtır.” İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.