İmralı'daki oğlunu 8 yıldır göremiyor

Veysi Aktaş’ın annesi Faike Aktaş

Veysi Aktaş’ın annesi Faike Aktaş

  • İmralı’da Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’la birlikte ağır tecrit altında tutulan 28 yıllık tutsak Veysi Aktaş’ın annesi Faike Aktaş, oğlunu 8 yıldır göremiyor.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’tan 22 aydır haber alınamıyor. Ailelerin görüşme için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvurular ya yanıtsız bırakılıyor ya da “görüş yasağı” cezası gerekçe gösterilerek reddediliyor.  

Tecrit altında olan Veysi Ataş’ın annesi Faike Aktaş, 8 yıldır göremediği oğlunun yaşayıp yaşamadığını bile bilmediğini söyledi. Avrupa’nın 7 farklı ülkesinden gelen 36 kişilik Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon ile bir araya gelen Faike Aktaş, şunları söyledi: “Oğlum 28 yıldır cezaevinde ve 8 yıldır da görmüyorum. Telefon yoluyla bile kendisiyle irtibat kuramıyoruz.

Babasının cenazesine getirilmedi

Babasını iki ay önce kaybetti ve cenazesine katılmasına izin verilmedi. Veysi hakkında bize hiçbir bilgi vermiyorlar. İmralı Adası'na götürülmeden ünce telefon ediyordu, ben de 2- 3 ayda bir gidip görebiliyordum. İmralı Adası'na gittikten sonra hiç göremedim. 

Hiçbir bilgi verilmiyor

Şu anda oğlum hakkında hiçbir bilgim yok, bana bilgi verilmiyor. Veysi’yi görmek için çok sayıda başvuru yapmamıza rağmen hepsi reddediliyor. Tecrit uyguluyorlar. Ölü ya da sağ olduğunu bile bilmiyoruz. "

Anne Aktaş, artık oğlunu görmek istediğini söyledi. AMED

*****

Vekillerin nöbeti bir ayı tamamladı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin, Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesi için başlattığı Adalet Nöbeti, 30. gününe girdi. 

Milletvekilleri Kemal Peköz, Fatma Kurtulan, Feleknas Uca, Muazzez Orhan, Abdullah Koç, Ayşe Sürücü, Murat Çepni, Sait Dede, Şevin Coşkun ve Erdal Aydemir, dün “İmralı’da hukuk uygulansın”, “Tecrit insanlık suçudur” yazılı dövizlerle birlikte Meclis bahçesinde açıklama yaptı. HDP Riha Milletvekili Ayşe Sürücü, Abdullah Öcalan’ın 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulduğunu, yaklaşık iki yıldır kendisinden haber alınamadığını belirterek, “Türkiye’de bütün cezaevlerinde uygulanan yasalar, İmralı’da uygulanmıyor. İmralı Adası nereye bağlı?” diye sordu.

Kürtlerin "imha konseptiyle" karşı karşıya olduğunu söyleyen Sürücü, şunları ifade etti: “Bu ülkenin en büyük bütçesi savaşa ayrılıyor. Sayın Öcalan bir şahıs değil, çözüm rolü herkesçe biliniyor. Sayın Öcalan yıllardır barış için büyük bir çaba harcıyor. Başvuruda bulunduk ancak Adalet Bakanlığı yanıt vermedi. 29 gündür Adalet Nöbeti’ndeyiz, sesimiz duyulmuyor. Tecrit devam ettiği sürece mücadelemiz sürecek. Adalet Bakanlığına sesleniyoruz; tecritten vazgeçin, İmralı’nın kapılarını açın. Avukat ve ailesi Sayın Öcalan ile bir an önce görüşmeli.” ANKARA

*****

Avukatlar yine başvurdu

Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 22 aydır haber alamadıkları müvekkilleri ile görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi Müdürlüğüne başvurdu.

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca, Raziye Öztürk, Emran Emekçi ve Faik Özgür Erol, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan ve 22 aydan fazladır haber alınamayan Öcalan ile görüşmek için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne başvurdu.

Öcalan'ın avukatlarından Rezan Sarıca ve Nevroz Uysal, müvekkilleriyle 8 yıl aradan sonra en son 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019'da görüşebilmişti. Avukatlar o tarihten bu yana müvekkilleriyle görüştürülmüyor.

*****

İmralı, sadece Türkiye'nin değil

İmralı Cezaevi’nin, “gizli protokolle” yönetilmesi, görüş ve iletişim yasağını nedeniyle dünyada bir benzeri bulunmuyor. 

Kürt Halk Önderi Öcalan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında rehin tutuluyor. NATO öncülüğünde 1998'de Suriye’den çıkarılması için Uluslararası Komplo'nun ilk adımı atıldı. Öcalan 9 Ekim 1998’de Suriye’den ayrılmak zorunda kaldı. Yunanistan, Rusya ve İtalya başta olmak üzere birçok ülkenin kapılarını kapatması üzerine Öcalan, 15 Şubat 1999’da bulunduğu Yunanistan’ın Kenya’daki büyükelçiliğinden zorla kaçırılarak Türkiye’ye teslim edildi. Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle o döneme kadar yarı açık cezaevi olarak adli hükümlülerin kaldığı İmralı Cezaevi gündeme geldi. Öcalan’ın konulduğu cezaevinin ismi de İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi olarak değiştirildi. 

İmralı Adası tarihi

Marmara Denizi’nde, Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı olan İmralı Adası, Bozburun'un 1.28 mil açığında, Mudanya'ya 22 mil uzaklıkta, kuzey-güney doğrultusunda çekiç biçiminde uzanıyor. Kuzey bölümü denize dik kayalıklarla inerken, güney bölümü ise daha az engebeli. Ormanla kaplı olan İmralı Adası, keşfedilmesinden sonra coğrafyacı ve tarihçiler tarafından "Besbicus" adıyla anıldı. Adaya ilk toplu yerleşme tarihçi Theophanes'in öncülüğünde 7. yüzyılda gerçekleşti. Bu tarihten sonra adanın adı, "Kalolimnos" (Limanköy) olarak metinlerde yer almaya başladı. Dönemin bazı kaynaklarında "Galios/Galyos" olarak da anılırken, Roma ve Bizans dönemlerinde İmralı'da manastır ve kilise gibi yapıtlar inşa edildi. Osmanlı himayesine 1308'den sonra geçen ada, I. Dünya Savaşı’yla tamamen boşaltıldı, savaş sırasında çıkarılan Rumlar, 1923'te  Girit'teki Türklerle mübadeleye tutularak Yunanistan'a gönderildi. Ada, 1934'e kadar boş kaldı, I935'te bir yarı açık cezaevi kuruldu. Harabe halindeki bir kilisenin duvarları tamamlanarak koğuşa çevrilmesiyle 11 Ağustos 1935'te faaliyete geçen İmralı Cezaevi'nin ilk tutukluları, İstanbul ve Bursa cezaevlerinde yatan adli suçlardan ceza alan 50 hükümlü oldu.

Sadece Öcalan için

Öcalan, Türkiye’ye getirilmeden önce İmralı Adası’ndaki tüm hükümlüler ile personeller tahliye edildi. 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen Öcalan’ın götürüldüğü İmralı Adası, 'özel güvenlik bölgesi' ilan edildi. Özel olarak seçilen cezaevi müdürü, müdür yardımcıları, gardiyanlar ile bine yakın özel askeri birlik bulunan İmralı Adası’na, sivil gemilerin 3 milden fazla yaklaşması ile ada üzerinden sivil helikopterin geçişi de yasak. 

Türkiye yasaları işlemiyor

Resmi olarak Adalet Bakanlığına bağlı olması gereken İmralı Cezaevi’nde, “gizli protokolle” yönetim biçimi ve kapsamı belirlendiği için 24 yıldır Türkiye yasaları ve uluslararası hukuk işlemiyor. Cezaevinin eski sistemde Başbakanlığa, yeni sistemde ise Cumhurbaşkanlığına bağlı. Yasaların İmralı Adası’nda işlememesi konusunda da Öcalan’ın kaçırılması ve cezaevi sisteminin oluşmasında rol alan ABD gibi uluslararası güçler, Türkiye ile hemfikir oldu. 

Dünyada benzeri yok

İmralı Cezaevi’nin dünyada başka bir örneği bulunmuyor. Öcalan, daha önceki görüşmelerde İmralı Cezaevi’ne dair birçok değerlendirme yaptı. Öcalan, “üç ayaklı” bir sistemle yönetildiğini, bir ayağının ABD, bir ayağının Avrupa, bir ayağının da Türkiye olduğunu belirtti. Öcalan, İmralı’ya ilişkin tespitleri şöyle: “İmralı Cezaevi, Türkiye’deki cezaevleri sisteminden çok farklıdır. Diğer cezaevlerinin statüsü burada uygulanmıyor. Buranın statüsü ve yapısı gizli bir anlaşmayla olmuştur. Bunu yaparken AB’nin de fikri ve onayı alınmış ve buranın yapısı ve koşullarının da ne olması gerektiğini belirlemişler. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) sıradan yaklaşmamak gerekir, arada bir gelip giden bir heyet olarak görmemek gerekir, burada olup bitenlerden haberleri vardır. Avrupa Konseyi'ne bağlıdır, dolayısıyla bir bütün olarak Avrupa Konseyi’nin de bilgisi var. Burayı Başbakanlığa bağlı 'kriz merkezi' yönetiyor diyorlar ama değil, burası direkt ABD’ye bağlı. 

Siyasi bir rehineyim 

Beni kapitalist dünya sistemi tutsak etmiştir, devlet de beni bir koz, bir rehine olarak elinde tutuyor. Burada siyasi bir rehineyim. Konumum böyle bilinmelidir. Bunu şöyle bir benzetmeyle de açıklayabilirim: Solunum cihazına bağlı birisi gibiyim, istedikleri zaman fişi çekebilirler. Tecrit durumunun ağırlaştırılması zaten idam anlamına gelmektedir. Bir tek ölmediğim kaldı.” İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.