İşgal bitene kadar mücadele
- YPG komutanlığı, Efrîn ve işgal altındaki tüm bölgeler özgürleştirilene kadar mücadele edeceklerini vurguladı. Demokratik Suriye Meclisi (MSD) de uluslararası topluma çağrıda bulundu.
Türk devletinin, Efrîn’i işgal etmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Uluslararası hukuku hiçe sayan işgalci Türk devleti, 20 Ocak 2018’de, 72 savaş uçağıyla toplam yüzölçümü 3 bin 850 kilometrekare gibi küçük bir alan olan Efrîn’e saldırdı. 58 gün süren Çağın Direnişi’nin ardından 18 Mart 2018’de Efrîn resmen işgal edildi. Êfrin’in işgal edildiği 6 yıllık süre zarfında 350 binden fazla yurttaş yerlerinden edilerek göçe zorlandı, bini aşkın yurttaş işkencelerde katledildi, bin 200 kadın ve 600 çocuğun da aralarında bulunduğu 8 binden fazla sivil kaçırıldı. Ayrıca bölgenin demografisini değiştirmek için 500 binden fazla Türkmen, Arap ve HAMAS'lı Filistinli bölgeye yerleştirildi.
Türk devleti, 30 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında toplu imhaları, şehirlerin yıkılmasını, toplu göçertmeleri, yaygın tutuklama ve gözaltı kararlarını içeren ‘Çöktürme Planı’nı kabul edip inkar ve soykırım politikalarını AKP öncülüğünde sürdürmeye karar verdi. Buna göre önce Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmeye çalışılacak daha sonra Rojava işgaline girişilecekti. Rojava’da gelişen farklılıkların birliğine dayalı halk yönetimini kendi bekası için tehlike olarak gören Türk iktidarı, Rusya’ya verdiği tavizler sonunda 20 Ocak 2018’de Efrîn’e saldırdı. 58 gün süren Çağın Direnişi’nin ardından 18 Mart 2018’de Efrîn resmen işgal edildi.
İşgalden beklenenler
Türk iktidarının işgal saldırısı, çoklu amaçlıydı ama dört temel beklentisi vardı;
* Türk devleti, DAİŞ ve El-Nusra artığı çetelerle Efrîn’i işgal edip bölgede hem varlığını sabitleştirme hem de işgalini yaymayı amaçladı.
* Dönemin siyasal konjonktürü içinde içeride yaşadığı tıkanma ve çöküntüyü dışa dönük militarist bir saldırganlık ve manipülasyonla örtmeye çalıştı. Örneğin bu işgalin geliştiği koşullarda 24 Haziran 2018’deki baskın genel seçimlerinin hazırlığını yaptı. Dolayısıyla seçimlere savaş ortamında girmeyi, toplumu manipüle etmenin en elverişli yolu haline getirdi.
* Demografik yapıyı değiştirmek amacıyla Efrîn halkını yerinden yurdundan eden Türk devleti, boşalttığı yerlere Şam bölgesindeki çeteleri, aileleri ve en son HAMAS'lıları sistematik olarak yerleştirdi.
* Efrîn’nin tarihi ve kültürel dokusu tahrip edilerek bir tür tarihi ve kültürel belleksizleştirme geliştirilmeye çalışıldı. Efrîn’de DAİŞ tipi bir yaşam biçimi dayatılarak, özgürlükçü yaşam arayışları bitirilmek istendi.
Kirli savaş rutinleşti
İşgal saldırısının başladığı günden itibaren her türlü kirli savaş yöntemi, bir savaş strateji biçiminde sistematik olarak Efrîn’de pratikleştirildi. İnsan kaçırma, kaybettirme, işkence, oldukça sıradanlaştırılarak sürdürülüyor. Halkın mal ve mülküne el konuldu, kimileri ev ve topraklarını satmaya zorlandı, kentteki hastane ve okullar istihbarat merkezi ve işkencehaneye çevrildi, okullarda resmi dil, Türkçe ve Arapça yapıldı.
Bini aşkın sivil katledildi
Resmi rakamlara göre; Efrîn işgalinin ardından gelişen son 6 yıl içinde 8 bini aşkın sivil kaçırıldı. Kaçırılanların bir kısmı para karşılığı bırakılırken büyük bir kısmının hala akıbeti bilinmiyor. Yine yaklaşık bini aşkın sivil katledildi. Halkın milyonlarca dolarlık malı ve mülküne el konuldu, çalındı, talan edildi. Efrîn’deki okullar halkı katleden, kaçıran, tecavüz edilen üstlere dönüştürüldü.
Demografik yapı değiştirildi
Efrîn demografyasını değiştirmeye çalışan Türk devletine Katar ve hatta Almanya gibi devletler de yardım etti. Suriye-Efrîn İnsan Hakları Örgütü, işgalcilerin Efrîn’in köy ve ilçelerine 400 binden fazla kişiyi yerleştirdiğini, bu kişilerin çoğunun Suriye bölgelerinden, özellikle de İdlib’in güneyi, Halep ve Şam’ın Doğu Guta bölgesinden getirildiğini ifade etti. Türk devletinin Efrîn’de planlı bir şekilde yürüttüğü demografik değişim politikalarına dikkat çeken örgüt, sokak, köy ve kamu alanlarının isimlerinin değiştirildiğini ve resmi kurumlara Türk bayraklarının asıldığını kaydetti.
HAMAS'lılar da eklendi
ANHA’nın haberine göre; Cindirês ilçesine bağlı Celemê köyünde MİT denetiminde HAMAS'lılar için kurulan kampa 4 binden fazla çadır ve konut inşa edildi.
Dini, kültürel ve çevresel yağma
Efrîn’de çoğu işgalciler tarafından tahrip edilmiş ve yağmalanmış 78 tepelik tarihi alan bulunuyor. Rojavayê Kürdistan Tarihi Eserler Dairesi Başkanlığının bilançosuna göre; Efrîn’deki 59 tarihi eser hırsızlık sonrası tahrip edildi. 6 yıl içinde bölgenin 28 tapınak ve farklı dinlere ait türbeler tahrip edildi. Êzîdîlerin kutsal yerleri, türbe ve ibadet merkezleri de talan edildi. Öyle ki bir mezarlık hayvan alım satımı için kullanıldı.
İsimler Türkçeleştirildi
Stratejik Kürt bölgelerine de Osmanlı isimleri verildi. Türk bayrakları ve Erdoğan fotoğrafları asıldı. İşgalci Türk devleti, Efrîn merkezinde bulunan Azadî Meydanı’nın ismini Atatürk Meydanı, Newoz Kavşağı’nı Selahattin Kavşağı, Wetani Kavşağı’nı 18 Mart Kavşağı ve Kawayê Hesinkar Kavşağı’nı ise Zeytin Dalı olarak değiştirdi. Bununla birlikte Qestela Miqdad köyünü Selçuk Obası, Kotana köyünü Zafer Obası ve Kurzêlê köyünü de Cafer Obası olarak değiştirdi. Dükkan ve sokaklarda Türkçe afişler asıldı. İşgal edilen her yerde yurttaşlar, Türk kimliği çıkarmaya zorlandı.
500 bin zeytin ağacı
Zeytinleri ile tanın Efrîn’de yaklaşık 18 milyon zeytin ağacı bulunuyordu. Bu zeytinlerden her yıl yaklaşık 270 bin ton zeytin yağı elde ediliyordu. İşgalci Türk devleti, son 6 yıl içinde 500 bini aşkın zeytin ağacını kökünden söktü, yaklaşık 20 bin zeytin ağacı yakıldı. Zeytin ve zeytinyağı da Türkiye üzerinden pazarlanıyor.
Êfrin Kurtuluş Güçleri
Efrîn’in 18 Mart’ta resmen işgal edilmesinin ardından Efrîn Kurtuluş Güçleri (HRE) kuruldu. Efrîn Kurtuluş Güçleri son 6 yıllık süre zarfında işgalci Türk devleti ve çetelerine yönelik çok güçlü eylemler gerçekleştirdi. HRE, Efrîn’in özgürleştirilmesinde; onurlu Efrîn halkı da bir gün topraklarına dönmekte ısrarlı.
Efrîn halkı hala direniyor
6 yıldır evlerini ve topraklarını terk etmek zorunda bırakılan Efrînliler, hala göç ettikleri diğer kentlerde en zor koşullarda, yerleştikleri kamplarda ise bulaşıcı hastalıklar ve toprağa döşeli mayınların tehdidi altında yaşamaya ve direnmeye devam ediyor. Efrînliler, içerisinde bulundukları tüm olumsuz koşullara rağmen direnişlerinden geri adım atmayarak, kentlerine yeniden geri dönecekleri günü inanç ve umutla bekliyor. Efrîn’in özgürleştirilmesi mücadelesi işgalci Türk devleti ve uluslararası güçlerin tüm çabalarına rağmen aralıksız devam ediyor.
Kürt varlığı hep hedeftir
YPG Komutanlığı, Efrîn’in işgalinin 6. yıl dönümüne ilişkin yazılı açıklama yaptı. “Geçtiğimiz yüz yılda Kürt halkı korkunç bir fiziki ve kültürel soykırımın pençesine düşmüş ve bu baskıcı sistem uluslararası güçler tarafından da onaylanmıştır” vurgusu yapılan açıklamada, “20. yüzyılın başlarından itibaren, Kürt varlığını hedef alan bu soykırım sistemi devlet güçleri arasında yaygınlaşmış ve işgalci Türk devleti de bu sistemin sistematik işlenmesi için özel olarak görevlendirilmiştir. Kürt halkının kazanımları her zaman bu sistemin hedefinde yer aldı" denildi.
Özgürlük mücadelesini büyüteceğiz
Efrîn'e yönelik işgal saldırısının, Kürt halkının kendi topraklarında özgür iradesiyle yaşamasını engellemeyi amaçlayan sömürgeciliğin yeni adımı olduğuna işaret eden YPG Komutanlığı, Rojavayê Kurdistan ve Suriye'de nüfuz sahibi uluslararası güçlerin onayıyla gerçekleştirildiğini belirtti. Türk devleti ve çetelerinin Efrîn'de 6 yılda gerçekleştirdiği insanlık dışı uygulamalara yer verilen açıklamada, şunların altı çizildi: "YPG olarak Efrîn ve işgal altındaki tüm bölgeler özgürleştirilene kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Efrîn şehitlerinin izinden özgürlük mücadelesini büyüteceğimizin sözünü bir kez daha yineliyoruz."
Etnik soykırıma karşı çıkın
Demokratik Suriye Meclisi (MSD) de yaptığı yazılı açıklamada, Türk devletinin Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî ile işgal altındaki diğer bölgelerde soykırım suçları işlemeye devam ettiğini belirterek, "İşgalci Türk devleti, uluslararası toplumun gözü önünde açıkça toplumsal ve etnik soykırım gerçekleştiriyor" dedi. MSD, BM Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği ve Arap devletleri ile uluslararası topluma Türk işgaline karşı çıkmaları çağrısında bulundu. ŞEHBA