Kadın devrimi an be an yenilenmeli

Kadın Haberleri —

❏

  • Biz 9 yıl içerisinde büyük sonuçlar elde ettik, ancak devrim hala büyük tehlike altındadır. İşte bu yüzden biz kadınlar, kendimizi ve toplumumuzu savunmak için hazır olmalıyız. Eğer her gün devrimi yenilemezsek, kendimizi çağcıl hale getirmez ve irade oluşturmazsak tehlikeleri göğüsleyemeyiz. Devrimin kalıcılaşması için feraset, örgütlülük ve savunma ekmek ve su kadar gereklidir.

 

19 Temmuz Devrimi 9’uncu yılına giriyor. Bu yıllar içerisinde toplumsal anlamda büyük değişim ve dönüşümler yaşandı. Özellikle savunma, kültürel, siyasal, eğitim öğretim, ekonomi ve toplumsal alanlarda kadınların katılımı devrime damgasını vurdu. Kadınların kahramanlık ve fedakarlığını dünya kadınları şaşkınlıkla karşıladı, özgürlük umudu yarattı.
Rojava Devrimi ve mücadelesinin bu kadar etkilemesinin ve dünyanın ilgisini çekmesinin bir nedeni de şüphesiz kadının aktif rolüydü.
Kürt kadınlar, özgünlükleriyle modern bir toplum, devrim içinde devrim yarattı. Bu sebeple denilebilir ki duruşu, tutumu ve mücadelesiyle Ortadoğu Rönesansına öncülük etti. Bu, yaşamın her alanını etkiledi.
Rojava’da kadın sadece anne değildir, savunucudur, siyasetçidir, öğretmendir, eşbaşkandır, ekonomisttir. Kadın nesne olmaktan çıkıp özne oldu. Toplumun bütün ağlarında kadının parmak izlerini, rengini, güzelliğini görmek mümkün. Kara ve mat renkler, artık gökkuşağı rengini almıştır ve her yere ışık saçıyor.
Kadın canlı, bilinçli ve ferasetli olursa yaşamın ve toplumun da canlı kalmasına yol açar. Bu, toplumu hastalıklardan korur. Ancak kadın nesne olursa bütün değerler de nesneleşir ve kanserojen hastalıkların önünü açar. Tabii ki bunları söylememiz, kadın devrimini başardığımız ve özgürlüğü kesinleştirdiğimiz anlamına gelmiyor. Kadın devrimi öyle bir şey ki, her gün geliştirmeyi, örgütlemeyi, hafıza oluşturmayı gerektirir. Çünkü egemen sistem, kadının irade sahibi olmasını asla istemez. Bu nedenle de kendisi için tehdit olarak görür. Bu nedenle an be an mücadeleyi güçlendirip, sistemimizi ilerletmemiz ve özgürlük bilincimizi derinleştirmemiz gerekir.

Kurtuluş gücü olmamızı istemiyorlar

Kapitalist modernite, kadın devrimini her zamankinden daha fazla düşmanı olarak görüyor, bu devrimin yaşam ve kültüre dönüşmemesi için elinden geleni yapacaktır. Bunu bazen açık açık savaş şeklinde, bazen de sonuna kadar sinsi ve örtük yapıyor. Efrînli kadınlara yönelik saldırılarında bu açıkça görülebiliyor. Faşist Türk devleti, burada kadın özgürlüğünden intikam alıyor. Katletme, tecavüz, kaçırma ve işkence gibi en vahşi yöntemlerle kadınlara saldırarak, kadın devrimine öfkesini kusuyor. Efrîn’deki uygulamalar, Amed zindanlarındaki ve yıllardır Kürt kadın gerillalara yönelik uygulamaların devamıdır.
Faşist Türk devleti, halklar düşmanı olduğu kadar kadın düşmanıdır da. Dünyayı etkileyen Kürt kadınların mücadelesini boşa çıkarmak için vahşi saldırıyor. Şu da açıktır ki kapitalist modernite güçleri bunu görmüyor, üç maymunları oynuyor. Bu bilinçli bir politikadır. Kadınları kurtuluş gücü olmasını istemiyorlar. Kadınları çıkarları temelinde kullanmak, emek ve güçlerini bir köle gibi istismar etmek için Türk devletinin faşizmine göz yumuyorlar, kadın kırımının önünü açıyorlar. Bu çok tehlikelidir. Kadınları bu şekilde kendilerine muhtaç hale getirmek istiyorlar. Kadına karşı kirli bir savaş yürütüyorlar. İyi biliyorlar ki toplumun temeli kadındır; kadını ele geçirirlerse işgalin kapıları kendiliğinden açılır.

Fetva çıkarmak için 40 camiden su taşıyorlar

Bunun yanında kadına karşı psikolojik ve gizli savaş da yürütülüyor. Medya yoluyla ve toplum hassasiyetlerini gözetme adı altında kadınlar katlediliyor, fiziki şiddete maruz bırakılıyor, hakları bu şekilde yok ediliyor. Örneğin; Cizîr Özerk Yönetimi tarafından onaylanan kadın yasasına karşı büyük bir psikolojik savaş yürütülüyor. Erkekler fetva çıkarmak için adeta 40 camiden su taşıyor. Psikolojik savaş yoluyla ailelerin tehditleriyle kadınları esir almaya, gerici yasaları uygulamaya koymaya çalışıyorlar. Bu konuda büyük bir direniş yaşanıyor. Hatta erkeklerin bu çabalarına destek veren bazı kadınlar var. Buna karşı kadın bilincini, örgütlülüğünü, toplumsal hafızayı oluşturmayı, gece gündüz demeden olmazsa olmaz bir çalışma olarak önümüze koymamız gerektiği açıktır. Eğitim, bilinç, dönüşüm, özgürlüğe doğru atılacak en önemli adımlardır. Özgür fikirlere sahip olanlar ancak yaşamı ve ilişkileri değiştirebilir, Bu yüzden düşünce önemlidir.

Mücadele örgütlülükle mümkündür

Önemli gördüğüm bir konu da örgütlülüktür. Bilinç yanında örgütlülük çok önemlidir. Kadının örgütlü olduğu ve kendisini savunabildiği yer de örgütlenme sahalarıdır. Bu yerlerde kadınlar kendilerine güvenebilir ve mücadeleyi yükseltebilir. Örgütlülük, erkek üzerinde de büyük etki yaratır ve baskı oluşturur. Binlerce kadın katılımı olduğu zaman, bu diğer kadınlara da güç verir, erkeklerde de dönüşümün yolunu açar.
Devrimin başlangıç dönemlerinde YPJ (Kadın Savunma Birlikleri), HPC (Toplum Savunma Güçleri) çok kabul görmüyordu. Ancak binlerce kadın katıldığında toplumda büyük değişimin önü açıldı, yaklaşımları değiştirdi. Kadınları cesaretlendirdi, yaşamlarını değiştirdi, devrime katılmalarını sağladı.
Kurumlaşma, örgütlenmenin bir parçası olarak çok önemli. Kadın evleri, kadın köyü, erkek şiddetine maruz kadınları korumak için oluşturulan yaşam alanları, kadın merkezleri, adalet meclisleri gibi özgün kadın alanları oluşturuldu. Bütün bunların hepsi kadınların erkek sistemine mahkum olmaması, kendi sorunlarını konuşup çözmeleri için yeni bir yol açtı. Unutulmamalı ki erkek örgütlülüğü ve kurumlaşması çok güçlüdür. Erkek, gericiliğini yaşamın bütün alanlarında hakim kılmış, insanın bunun karşısında savaşması zordur. Ancak her alanda verilecek mücadeleyle erkek hakimiyetinin önü alınabilir. Bu nedenle kadın örgütlülüğü, mücadelede sonuç almak açısından esastır.

Savunmasız olmaz

Savunma da her zaman güçlendirilip modernleştirilmesi gereken önemli hususlardan biridir. Toprağın, kültürün, bedenin, psikolojinin, hukukun savunulması olmazsa olmaz kabilindedir. Ülke olmadan özgürlük savunulamayacağını Efrîn örneğinde gördük. Ne kadın ne de erkek işgal altındayken özgür yaşayabilir. Çünkü düşman her şeyi ele geçiriyor. Bu nedenle toprağı, ülkeyi savunmak, özgürlüğü savunmaktır. Kadın savunmanın bilincinde olmalıdır. Kadın savunma gücünü güçlendirdiği oranda özgürlüğünü koruyabilir. Kadınlar, vücudu mikroplardan temizleyen akyuvarlar gibidir. O duvar zayıf olursa, toplum ağır hastalıklarla karşı karşıya kalır. Çünkü kadınlar, yeni nesli yetiştiren ve eğitendir. Özgürleştiği oranda özgür bir insan yaratabilir. Ama geri kadın, geri ve savunmasız bir toplum yaratır.
Kadının savunmadaki rolü DAİŞ’e karşı verilen savaşta açıkça gözler önüne serdi. Aynı zamanda aktif yer alması, tüm zorluklar karşısında Rojava Devrimi’nin savunulmasına yol açtı. Bu konuda şehit anneleri devrimin en büyük gücüydü.
Denilebilir ki kadının rolü en belirgin şekilde 19 Temmuz Devrimi ile ortaya çıktı. Kadının öncülük yapmadığı bir devrim, kalıcı olmaz. Biz bu kısa yıllar içerisinde büyük sonuçlar elde ettik, ancak devrim hala büyük tehlike altındadır. İşte bu yüzden biz kadınlar, kendimizi ve toplumumuzu savunmak için hazır olmalıyız. Eğer her gün devrimi yenilemezsek, kendimizi çağcıl hale getirmez ve irade oluşturmazsak tehlikeleri göğüsleyemeyiz. Devrimin kalıcılaşması için feraset, örgütlülük ve savunma ekmek ve su kadar gereklidir.

* PYD (Demokratik Birlik Partisi) Eşbaşkanlık Konseyi üyesi

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.