AKP’li belediye Azrak ailesini parçaladı

Toplum/Yaşam Haberleri —

  • Kozluk Belediyesi’nin hiçbir fizibilite çalışması yapmadan gerekçekleştirdiği yol çalışması sonucu Azrak ailesinin evi yıkıldı; baba İbrahim Azrak öldü, eşi Herdem Azrak ölümden döndü, diğer aile fertleri de hala o günün yaralarıyla yaşamaya çalışıyor. Gulan, teyzesi Herdem ve ailesinin yaşadığı trajediyi anlattı.

MIHEME PORGEBOL

Bir aile trajedisi anlatacağım… Uzun zaman sonra Amed’e geldim. Arkadaş buluşmalarında sohbet konularımız malum olduğu üzere yerel yönetimler ve seçimler oldu. Günlük yaşamda bir yandan seçim hareketliliğinin diğer yandan da rejimin yarattığı krizlerden ötürü kendi derdine düşmüş insanların telaşesi var kentte. Her ne kadar seçimler ve siyasi gündem herkesi bıktırmış olsa da bütün olumsuzlukların temelinde bir yönetim problemi olduğunun farkında herkes. Haliyle ne seçim gündeminden çıkabiliyor insanlar ne de bu gündemden memnunlar.

Sonda söylenecek olanı başta söylemek gerekirse: Hali hazırda egemen rejimin baskısı altında inleyen, ancak bu baskıyı artık ortadan kaldırmaya sonuna kadar kararlı bir kent Amed. Şehir suçlarından bahsediyor sohbet ettiğimiz arkadaşlardan biri. Diğeri kayyumun bireysel yaşamına dolaylı etkilerinden bahsetti. Bir diğeri sorumsuz belediyeciliğe işaret ederek, “Bir aileyi parçaladı” diye girdi söze. “Ne oldu dedim?” Açtı, iktidarın yayın organlarından biri olan Yeni Şafak’ın internet sitesinden 19.11.2017 tarihli bir haber gösterdi: “Batman’da 2 katlı ev çöktü: 1 ölü, 6 yaralı.”

Bir yuva yıkıldı

Haberde geçen bilgilere göre Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Tepecik Mahallesi’nde etkili olan yoğun yağışlardan dolayı iki katlı kerpiç ev çöktü, göçüğün altında kalan İbrahim Azrak yaşamını yitirirken evde bulunan diğer 6 kişi de yaralandı. Bu kısa, geçiştirilmiş ajans haberini okuduktan sonra “Tamam, yağmurda yıkıldı ama yağmurda yıkılmasının sebebi o gün orada belediyenin herhangi bir fizibilite çalışması yapmadan yol çalışması yapmasıydı” diyor arkadaşım Gulan.

Aktardığına göre, 19 Kasım 2017 tarihinde Kozluk Belediyesi’ne bağlı ekipler Tepecik Mahallesi’nde yol çalışması yürüttü. Yol çalışması sırasında Azrak ailesinin yaşadığı iki katlı kerpiç evin dibinde ağır iş makineleri ve ekskavatör hiltiler çalıştırıldı. Daha önce hiçbir fizibilite incelemesi yapılmadan gerçekleşen bu yol çalışması sonucu Azrak ailesinin evinin duvarlarında geniş çatlaklar oluştu. Bundan sonrasını aynı zamanda Azrak ailesinin akrabası da olan Gulan şöyle anlatıyor: “O çatlakların üzerine bir de akşam yağmur yağınca, ev birkaç saniye içerisinde ailenin üzerine çöktü. Ev, çatlağın olduğu yerden yola doğru kayıyor. Eniştem (İbrahim Azrak), o akşam odanın yola bakan kısmında oturuyor. Evin bütün yıkıntısı onun üzerine çöküyor ve olay yerinde anında vefat ediyor. Teyzem de enişteme yakın bir yerde dizleri üzerinde oturuyorken evin çökmesiyle birlikte kaçmaya çalışıyor. Tam kalkacağı sırada evin tavanı üzerine düşüyor. Olaydan sonra sırtının röntgen filmlerini göstermişti teyzem. Neredeyse bütün sırtına platin takmışlardı. Platinden bir iskelet yapmışlardı adeta. Teyzem hala doğrulamaz, öne doğru eğik yürür, bacağına basamaz.

Yetmedi, varlıklı saydılar

Evi tarif etmesini istiyorum, “Ev iki katlı gibi bir şeydi aslında. Alt katın yarısı zeminin üstünde, yarısı da bodrum gibi yer altındaydı. Alt katı ahır niyetine kullanıyorlardı. Hayvanları orada kalıyordu. Hayvanları da öldü. Ben o evde çok kaldım, evin yapısını çok iyi hatırlıyorum” diyor. “Peki bunun bir davası veya yasal süreci oldu mu?” diye soruyorum, “Yok” diyor. “Ne yapabilirlerdi ki? Yağış dediler, kerpiçtir bu ev, göçmesi normaldir dediler. Zaten ana akım medya da bu şekilde yazdı. Dava mava hak getire.”

Gulan’ın anlattığına göre aile, geçimini evin önündeki tarla gibi boş alana ektikleri tütünden sağlıyordu. Bu küçük arsa, göçükte yaşamını yitiren İbrahim Azrak’ın adına olduğu için bütün hayatı kararan aile “varlıklı” sayıldı. Bu yüzden de ne aileye bir destek yapıldı ne de hukuki bir süreç başlatılabildi.

Ailenin dağılan hayatını şu sözlerle özetliyor Gulan: “Teyzem (Herdem Azrak), o günden beri oraya gitmiyor ki. Eşi ölmüş. Çocukların babası ölmüş. Nasıl gitsinler ki. Göçükten sonra yıllarca kirada kaldılar. Kaldıkları evin de kirası arttırıldığı için başka bir mahalleye taşınmak zorunda kaldılar. Özetle paramparça olmuş bir aile var ortada. Sadece bu da değil, tüm fertlerin bedeninde kalıcı fiziki hasarlar var.”

Kime, ne oldu?

Mehmet (O gün 23 yaşındaydı): “Mehmet fizyoterapistti. KPSS’ye hazırlanıyordu. Ama o günden beri kolunu açamıyor. Kolu sürekli dirsekten bükük duruyor. 

Yunus Emre (O gün 10 yaşındaydı): Yunus Emre çok küçüktü. 10 yaşındaydı daha. Şu an Fen Lisesi’nde okuyor. O hiç fiziki yara almadı. Ev çökerken belki de bir refleksle çalışma masasının altına kaçıyor korkudan. Evin yıkıntıları masanın, masa da olduğu gibi onun üzerine çöküyor. Bu sayede yara almaktan kurtuluyor. 

Herdem Azrak (O gün 61 yaşındaydı): En ağır yaraları o aldı. O akşam, eşinin hemen yanında oturuyordu. Herdem, ölümden son anda döndü. Ona platinden bir iskelet yaptılar deyim yerindeyse. Kadının belini büktüler. 

Hülya, (O gün 26 yaşındaydı): Evin genç kızı Hülya’nın da bacağında platin var.

Nazlı (O gün 12 yaşındaydı): Nazlı’nın kulağı parçalanmıştı. Kolunda da birçok yara vardı. Göçük altından çıkarılırken etraftakilerin konuşmalarından babasının öldüğünü duyuyor. Olay sonrasında hastaneye götürüldü ve sürekli ağlıyordu. Etraftakiler “geçecek” deyip onu teselli etmeye çalışıyorlardı ama onu teselli etmeye çalışan herkese “Babam nerede?” diye çıkışıyordu. O yaralı haliyle babasına gitmek istiyordu, yerinde durmuyordu. Babasının ölümünü bildiğini de söylemiyordu kimseye. Onu görmek istediğini söylüyordu sadece.

Ferhat (O gün 17 yaşındaydı): Tıbbi açıklamasını bilmiyorum ama Ferhat el parmaklarını geremiyor. Parmaklarını oynatabilmek için uzun süre bir cihaza bağlı kaldı. Ama bence Ferhat en büyük darbeyi psikolojik olarak aldı. Eğitim hayatında çok başarılı bir çocuktu. Babası da bu yüzden onun tıp okuyacağını söylüyordu her yerde, onunla övünüyordu. Bu olaydan sonra Ferhat’ın eğitim hayatı da alt üst oldu. O başarılı çocuk sıradan bir bölüme bile giremiyor. Yine de üniversitelere hazırlanmaktan vazgeçmiyor. Tıp kazanmak için ısrar ediyor. Aile onu sıradan bir bölüm okuması için ikna etmeye çalışıyor ama o reddediyor. Tıp okuyacağını söylüyor. Aile de onu kırmamak için her sene dersanelere gönderiyor. Babası ölmezse belki de tıp okumakta ısrar etmeyecekti. Belki daha çok sevdiği bir şeyler yapabilecekti.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.