Önce ölüm, sonra hayat ıskaladı Burhanımızı

Forum Haberleri —

Burhan Karadeniz

Burhan Karadeniz

  • Burhan, ilk vurulduğunda ölümü; yalnız yaşadığı dar soğuk odasında sandalyesinden yere düştüğünde ise yaşamı ıskalayarak aramızdan ayrıldı. Bu yüzdendir ki; küçüğümüzün bir başına günlerce yerde kalması, bizleri hep üşütür.

BAKİ KARADENİZ

İnsanın sevdiklerinin ölümü, kendisi için her zaman erkendir ama Burhan'ın ölümü gerçekten çok erkendi. Burhan, bizim en küçüğümüzdü. Ölümünü kabullenemiyorduk. İyi bir gazeteci, devrimci ve entellektüeldi. Dost canlısıydı, ortamına keyifli, kalıcı etkiler bırakıyordu. Daha çok uzun yıllar bu mücadeleye verecek emeği vardı. Tüm bunlardan dolayı ölümü erkendi. Kabullenilmesi, alışılması çok zor. Daha çok gençti.

Gözlerindeki hüzün bulutları, içtiği sigaranın dumanından daha fazlaydı son çektiği resimlerde. Onlardan biri hala Amed'deki ofisimde durur. En çok da gözlerindeki hüznüne derman olamadık. Bu, içimizdeki uktedir, hiçbir zaman ruhumuzda silinmeyecek.

Çocukluğu, benim tutulduğum Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi kapılarında geçti. Cezaevi kapılarında, cezaevi içindeki vahşetin fısıltılarını işitti. Kulak kabartarak direnişlerimizi öğrendi. Ruhi şekillenmesi böyle başladı. Bir sohbetimizde, 'sizin yaşadıklarınız Diyarbakır kuçelerinde yankılanıyordu ama kimseden çıt çıkmıyordu; çocuktum, nedenini çözemiyordum' demişti.

Ortaokulun son sınıfından itibaren Burhan’ın politikleşme süreci başladı. Bursa Cezaevi'nde kaldığım yıllarda mektuplaşıyorduk. Mektuplaşma dönemi, yeni yeni kendini bulma, siyaseti anlama ve okuma dönemleriydi. Okuduğu kitapları anlatıyordu. Kitaplardaki kahramanlardan söz ediyordu. Sevdiği yazarları paylaşıyordu.

Siyasi kişiliği şekilleniyordu

Edebiyata ilgisi yoğundu. En sevdiği şairler Atilla İlhan, Cemal Süreya, Nazım Hikmet ve Ahmed Arif'ti. Attila İlhan’ın şiirlerinden ve şiir tarzından çok etkilenmişti. Romanlarını da severdi. Yaşar Kemal’ın romanlarını çok severdi. Mesala o dönem çok popüler olan İnce Memed'i çok sevmişti. İnce Memed karekteri; başkaldırışı ve direnişi etkilemişti. Dolayısıyla hem bizim cezaevinde olmamız hem de okuduğu kitaplar, siyasal kişiliğini şekillendiriyordu.

Başkaldıran, araştıran ve tartışan

Cezaevinden çıkmam, gençlik/ergenlik dönemine denk geldi. Ben gazeteciliğe başladım. Kürt sorununa dair haberlerimizi okuyor, okulda da tartışmalarını yürütüyordu. Okuldaki öğretmenleri, başkaldıran, araştıran ve tartışan kişiliğini önemsiyordu. Gazeteci olarak çalışmaya gittiğim Ağrı’da öğretmenlerinden biriyle karşılaştım. O anlatıyordu. Kardeş olduğumuzu da bilmiyordu, vurulduğundan da haberi yoktu. Burhan’ın devrimci ve direnişçi kişiliğini; entellektüel yanını ve edebiyat sevgisini anlatıyordu.

Cezaevi ve devrimci tarzda gazetecilik serüvenimizi örnek aldı. Lisede direnişlere katılıyordu. Deyim yerindeyse ateşten günlerdi. Burhanlar ateşin ve güneşin çocukları kuşağıydı. Ölüme meydan okuyan direnişlerde gözü karaydılar. Bir grup arkadaşı vardı; Ümit, Süleyman, gerillaya katılan Mehmet ve  Ayfer. Okul direnişlerinde ve sokak eylemlerinde etkin rol alan bir gruptu. Arkadaşlarının bir kısmı gerillaya katılınca daha da etkilendi. Mücadele katılma, Kürt halkı için bir şeyler yapma çabası arttı. Sürekli onun sancılarını yaşıyordu; nasıl ve ne yaparım diye bir arayışın içindeydi. Bir ara gerillaya katılma girişimi de oldu. Benimle paylaştı. Kendisine “mücadele sadece gerillaya katılmakla sınırlı değil. Gitmek istersen ne ben ne de başka bir güç seni engeller ama sivil ve demokratik alanda da yapılacak çok şey var. Senin kalemin iyi, yazma becerin de. Yazabilirsin, fotoğraf çekebilirsin, gazetecilik yapabilirsin, kararını ona göre ver" dedim.

Gazetecilik serüveni başladı

Sonra gazetede çalışmaya karar verdi. Ofis elemanı olarak başladı. ama kabuğuna sığmıyordu. Gazetecilik yapmak istiyordu. Zaman zaman kimsenini gitmeye cesaret etmediği haberlere gidiyordu. Koşa koşa fotoğraf çekmeye gidiyordu. Mesela kırsala çok gidiyordu. Oradaki eylem ve etkinlikleri izliyordu. Köylerde, kasabalarda ve kent merkezlerindeki her kesimden insanların serhildanlara katılması, mesleğine olan bağlılığını arttırıyordu. Vurulduktan sonra Ankara'da gazetecilere verilen bir ödül töreninde 'Bu ödülü mücadeleyi ve gazeteciliği ölümüne sevenlere adıyorum' demişti.

Rol modeli Hafız'dı

Ben daha sonra Adana Büro'ya geçtim. Burhan, Hafız (Akdemir) ve diğerleri Amed'de kaldı. Gazeteciliğe devam etti. En çok etkilendiği kişi Hafız’dı. Hafız’ın tarzını duruşunu, mesleğe yaklaşımını, mesleki çabasını çok önemsiyordu. Dolayısıyla kendine rol model olarak alıyordu. Hafız da sahadaydı. Sahada haber yapıyordu. Burhan da öyle, onun için iyi anlaşıyorlardı. Hafız’ın gazeteciliği, halkçı ve devrimci bir gazetecilikti. Burhan da bunu esas alıyordu. Sürekli direnişin, serhildanların ve halka yapılan saldırların haberlerini yapıyorlardı. İnsan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı bölgelere gözü kara gidiyordu. Fotoğraf çekiyordu, haber yazıyordu.

İki haberi gündem oldu

İstabul'da yönetici arkadaşların anlattığına göre; iki önemli haberi ön plana çıkmıştı. Biri; Almanya'nın Türkiye’ye toplumsal olaylarda kullanılmamak koşuluyla verdiği tankların halka karşı kullanıldığına dair haberiydi. Tankların halka karşı kullanıldığının fotoğrafını çekmişti Burhan. Bir gösteri sırasında bu tankların kullanıldığını fotoğraflamıştı. Bu haber, Türkiye ve Almanya arasında krizede yol açmıştı. Diğeri ise sanırım Silvan’da bir kadına askerlerin tecavüz etmesine dairdi. O haberin de uluslararası kamuoyunda önemi bir etkisi olmuştu.

Vurulması tam bir pusuydu

Ondan sonraki dönem, zaten kontra saldırılarının arttığı günlerdi ve Burhan gazetecilik yapmaya devam etti. Vurulması tam bir pusuydu. O dönemde güvenlik gerekçesiyle evinde kalmıyordu. Kaldığı evden kendi evine gece geliyor, sabah çıkıyor ve vuruluyor. Bu sıkı bir takibin olduğunu gösteriyor. Günlerdir ev gelmeyen birine eve geldiği gün pusu kuruluyor. Bu iş için ciddi bir takip ve istibarat gerekir. Bir JİTEM organizasyonuydu.

Vurulduğunda Adana Büro’da çalışıyordum. Arkadaşlarımızın vurulma haberini ben hap Adana’da öğrendim. Musa Anter’in, Hüseyin Deniz’in, Hafız’ın ve Cengiz’in vurulmasını da. Hemen Amed'e geldim. Hastanedeydi; morali iyiydi, sadece yaralı kalmak zoruna gidiyordu. Hastanedeyken kontra saldırları, JİTEM saldıları devam ediyordu. Çok yoğun önlem almamıza rağmen hastaneye sızmalar oluyordu. Polis kontrolü sırasında sorun yaşamamamız için annem bizden habersiz üzerinde silah taşıyordu. Burhan’ın yanı başındaydı sürekli. Ben tesedüfen annemde silah olduğunu öğrendim.

Ankara'dan sonra Almanya'ya

Bir süre sonra Ankara’ya sevk edildi. Orada da insanların yoğun ilgisi vardı. Kürt yurtsever öğrenciler, siyasetçiler, Kürt meselesinde duyarlık gösteren herkes, desteğini sürdürdü. Hem aileye hem de Burhan’a. Ankara’da bir süre tedavi gördükten sonra Medico İnternational aracılığıyla tedavi için Almanya’ya gönderildi. Bir süre Almanya’da kaldı, tekrar döndü ama tedavisi devam etti. Tedavi sonuç vermeyince bir daha Almanya’ya gitti.

Özgür Politika ve Med TV

Önce Özgür Politika’da yazdı, sonra Med TV'de program yamaya başladı. O zaman ben İstanbul’daydım ve Özgür Ülke Genel Yayın Yönetmeni'ydim. Sık sık telefonla görüşüyorduk. Med TV’deki programı çok beğeniliyordu. Mavi Vazo, bir kitap ve kültür programıydı. Farklı bir tarz programcılığı vardı. Normal habercilik yapma koşulları yoktu. Sanat, edebiyat, toplum haberciliği ağırlıklı Mavi Vazo’yu ve Haber Arası isimili programları yaptı.

Yaşamdan ve üretimden kopmadı

Üretimden ve yaşamdan kopuk bir hayatı kendine yediremiyordu. Tekerlekli sandalyeda olmasına rağmen üretmeye devam etti. Mücadelesinde ve mesleğinde ısrar etti. Arkadaşları ile zaman zaman karşılaştığımda hem meslekteki başarısına hem de devrimci mücadeledeki ısrarıyla anıyorlar. Ne kavgasından vazgeçti ne de sevdasından. Üretken bir dönemindeyri, daha çok şey yapabilirdi. Gazetecilik ve televizyonculuğunu daha da geliştirebilirdi. İyi bir yazar olabilirdi.

Başımıza gelen her şeyi; bir arkadaşımızın ölümnü, gazetenin bombalanmasını, Burhan’ın vurulma haberini bir telefonla duyuyordum. İşte Burhan’ın vefatı da öyle oldu. Bundan dolayı telefon sesi bende hala bir kabus gibidir, her çalındığında mutlaka kötü bir haber alacğım hisine kapılıyorum.

Kardeşimi anlatmak zor geliyor

Kardeşi, ebedi vedasından sonra anlatmak zor geliyor insana. Tanıdık bir arkadaşı anlatmak başka ama kardeşi anlatmak çok zor. Erken yaşta devrimci oldu, entellektüel birikim edindi. Hatırladığım şeyler, hep edebilatla ilgili, çünkü devrimci çalışmarından söz etmez, gizlerdi. Ben ve bir küçüğüm İdris, çok erken saatlerde kalkar tatlı almaya giderdik. Sıra bize gelene kadar saat 05.00'i bulurdu. Amed'in dar küçelerinde tatlı satardık. Öğlen su, ayran satardık. Burhan, küçüğümüzdü; hep kıyımızda köşemizdeydi. O sokakların sesiyla büyüdü. 

Burhan, ilk vurulduğunda ölümü; yalnız yaşadığı dar soğuk odasında sandalyesinden yere düştüğünde ise yaşamı ıskalayarak aramızdan ayrıldı. Hüzünlü gözleri Amed'in küçelerine asılı kaldı. Bu yüzdendir ki; küçüğümüzün bir başına günlerce yerde kalması, bizleri hep üşütür. Önce ölüm, sonra hayat ıskaladı Burhanımızı.

paylaş

İlginizi çekebilir

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.