Özgür Newrozlar özlemiyle
Aryana BARAN yazdı —
- Bir yanım ömrü tutsak geçirmiş biri olarak benim de en çok özgür katılmak ve kutlamak istediğim gün Newroz’dur. Newroz’u özgür kutlamak ise, açık ki genel özgürlükle ilgilidir.
Şimdilerde Kürt olan da olmayan da biliyor Newroz’u. Tanımasa da sevmese de biliyor. Nereden nereye geldik, ne mutlu bize! Birkaç gün sonra Newroz. Nice özgür Newrozlara!
Newroz adını ne zaman duydum hatırlamıyorum. Ama çocukluğumun en küçük yaşlarında da bir Newroz ve Kürtlükle bağlantısı gibi bir algı ve duyuş olduğunu hatırlıyorum. Yetiştiğim çevrede Newroz kutlama geleneği yoktu. Geçmişte var idiyse- iki öyle olması gerekir- unutulmuştu. Yetiştiğim bölgede böylesi bir geleneği canlı tutan, kutlayan var idiyse de ben hiç şahit olmadım.
Newroz kutlamasınana dair ilk canlı anım 1977, tahminen 78’dedir. Köyde yaşamıyorduk, ama çok sıkı bağımız vardı. Köylerimiz Kurdistan devrimcileri ile ilk buluşan köylerdendir. “Talebeler" derdi köylülerimiz. Yeğenim köyden gelmişti. Köyde yapılan kutlamayı heyecanla anlatıyordu. "Talebeler tekerleri topladı. Kocaman bir ateş yakıldı. Hepimiz el ele tutuşup çevresinde halay çektik. ‘Biji Azadi, Kahrolsun Süpürgecilik’ dedik" dedi. Sömürgecilik yerine ‘süpürgecilik’ deyişine çok güldük ve Newroz sıcaklığını uzaktan da olsa duyumsadık.
1990 lara gelindiğinde Newroz bir ulusal simge, direniş sembolü ve eylem günü haline geldi. Ben de bir çok insan gibi ancak yıllar sonra ve araştırma-inceleme imkanı bulunca Newroz'un salt Kürtlere ait olmadığını, gece ve gündüzün eşitlendiği, yaşamın kendini yeniden üretip yarattığı, çoğu ilksel toplumun yeni yılı, bayramı olduğunu öğrenecektim. Demirci Kawa bunun Kürdi rengiydi. Ulusal dirilişi hedefleyerek yola çıkanlar erkenden bu idrake varmış, bunun öncülüğünü üstlenmişlerdi. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan bu bilinç ve iddia ile Newroz'a doğmuştu.
Biz yarı metropol şehirlerde yaşayanlar için Newroz'un rengi Botaniydi. Her yıl Newroz için Botan’a gidenler anlata anlata bitiremezdi. Orada halk nasıl Newrozlaşırdı, o dağlara ateşle neler yazılırdı... 1991 Newroz’unda tam da bu görüntülere konuk olmayı tasarlarken arkadaşlarımın kendilerini erkenden Botan'a atmaları üzerine Newroz'u ancak bir parti binasında küçük bir grupla halay çekerek kutladım. Polisler binanın etrafını sardığında sabaha kadar binada kaldık.
1992 Newroz’u tüm ülke için olduğu gibi benim için de özgündü. Halep'te Kürt halkıyla beraber on binlerin doldurduğu meydanda kutladık. Ağırlığını Efrînliler ve Kobanêlilerin oluşturduğu Halep’teki Kürtler aylarca önceden başlıyorlardı Newroz hazırlığına. Kürdili giysiler rengarenkti. Efrîn’in çok uğraş ve emek isteyen fistanları kendine özgüydü. Aileler siyasal bir faaliyetin yanı sıra panayıra hazırlanır gibi hazırlanıyorlardı. Folklor, koro gibi etkinlikler çok önceden, uzun provalarla hazırlanıyordu. Batı Asya'nın en iyi denge politikacılarından olan Hafız Esat, Kürtlere ait gördüğü Newroz'un çatışma konusu olmaması ve bir hak talebine dayanak yapılmaması için 21 Mart'ı Anneler Günü olarak ilan etmiş, resmi tatil yapmıştı. Newroz Meydanı'nın bir girişinde Newroz Bilgesi’nin, diğer girişinde Hafız Esad'ın resmi vardı. Meydanda çok sayıda ateş yakılmıştı ve çok sayıda sahne kurulmuştu. PDK'den komünist partiye her grup ve partinin kendi sahnesi, ateşi vardı. O yıl Koma Amed’den, Koma Agirî’ye bir çok müzik grubunun yeni Newroz ve direniş stranları eşliğinde halay çektik. 1992 Newroz’u aynı zamanda Botan’ın Bêrivan renginde Newrozlaştığı ve kana bulandığı bir yıldı. Hezex, Kerboran, Cizîr, Şirnex adını bir de böyle yazdırdı tarihe. O yıl aynı zamanda Kadifekale burçlarının Rahşanlaştığı yıl oldu.
1993 Newroz’unda ben de bir çok arkadaş gibi artık bir tutsaktım. Tutululduğumuz cezaevi siyasi kadınlara henüz açıldığından havalandırmada halen birkaç ağaç vardı. Newroz ateşini naylon kapkacak ve eski giysilerle yaktık. Tutuşturmak için aldığımız kuru nar ağacı kırıntıları için idare “bunlar devletindir, yakamazsınız" dedi. O yıl ailelerin getirdiği ulusal giysilerle folklor, koro etkinlikleri hazırlanmıştık. Kaldığım yıllar boyunca şunu hep gözlemledim. Kadın ve erkek arkadaşların etkinliklerinde ortak program olsa bile uygulama farklı olurdu. Erkek arkadaşlar etkinliklerini belirledikleri birkaç çalışma ile ve belli saatlerde yaparlardı. Kadın arkadaşların ise etkinlikleri de saatleri de sınırsız olurdu. Aylarca süren yoğun hazırlıktan sonra Newroz günü gece geç saatlere kadar süren etkinlikle herkes bitap düşerdi. Sonraki yıllarda günün yarısını kutlama ile geçirirken diğer yarısını temizlikle geçirirdik. Çünkü yaktığımız eski ayakkabı, naylon kaplar ve giysiler her tarafı is yapardı.
Etkinlikler, özellikle de Newrozlar herkesin kendi yeteneklerinin sınırlarını zorladığı, potansiyelini ortaya çıkardığı zamanlardı da. Sesini şarkıda, sözünü şiirde deneyen, mesaj yazan, ailelere mektup yazan, resim yapan, anı anlatan, deneme yazan hemen herkes yeteneğini buralarda tanımış ve ortaya çıkarmıştır. Bir toplum için tarihsel, kültürel sembolleri yenileyerek, güncelleştirerek ve yeniden inşa ederek yaşatmanın önemini bu Newrozlarla öğrendik. Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin ve Gazi Muhammed'in anısı olarak sadece Newrozlarda “Ey Raqip "marşını okuduk. Son on yılda bu marşı bir de 19 Temmuz'da okuduk. Şüphesiz olumlu anlamdaki her çaba, her yaratım ulusal özgürlüğe hizmet eder. Ama Newroz gibi, Rojava gibi hakikatler de komple temsillerdir.
İmkanın olduğu yerlerde erkek arkadaşlarla yan yana gelmek de etkinliğin bir parçası olurdu. Ama bu imkan genelde çok nadir olurdu. 1998 Newroz’unda bu yönlü sınırlı da olsa, imkanın olduğu bir cezaevindeydik. İki eski döşeğimizi üst üste koyup eski giysi, leğen ve sandalyelerimizi yüklemiştik. Oluşturduğumuz folklor ekibinin yarısı kadın kıyafeti giymişken, yarısı erkek arkadaşlardan temin ettiğimiz, Botan’ın geleneksel kıyafetini giymişti. Göz kalemiyle bıyıklar yapılmış, kaşlar birleştirilmişti. Misafir olarak gelen küçük erkek arkadaş grubu şaşkınlık içinde "bunlar kimdir" diye soruyordu.
İlk yıllarda biraz da gençliğin, acemiliğin verdiği sınırsız enerjiyle ateşleri büyütür, her şeyimizi Newroz ateşine atardık. Sonrasında hem biz olgunlaşıp biraz durulduk hem de müdahaleler çoğaldı. Kadın gardiyanlar, sistemin sahibi olmamanın psikolojisi ile her zaman erkek gardiyanlardan daha çok müdahale ederdi. Her yıl "bayanlar bunu niye yapıyorsunuz?" derlerdi, ilk kez görüyormuş gibi.
Hepimizin hayalinde özgür Newrozlarda Amed’de buluşmak vardı. Newroz ve Amed bu kadar iç içe hakikatlerdi her birimizin zihninde, ruhunda. Sadece bizim için değil, tüm Kürtler için böyledir. Barış grubunda Habur’dan genç bir arkadaş ilk kez şahit olduğu Amed Newroz'undan öyle etkilenmişti ki kalp krizi geçirmişti. Bir yanım ömrü tutsak geçirmiş biri olarak benim de en çok özgür katılmak ve kutlamak istediğim gün Newroz’dur. Newroz’u özgür kutlamak ise, açık ki genel özgürlükle ilgilidir.
Şimdiden nice özgür Newrozlara! Newroz piroz be!