Sahipsiz sanılan bir kente saldırılar ve Kırklar Dağı

Forum Haberleri —

KIRKLARDAGI

KIRKLARDAGI

  • Kadim zamanlardan bu yana yılın belirli günlerinde Kırklar Dağı'na çıkılır ve bir kutsallık atfı olduğundan kurbanlar kesilir, etkinlikler düzenlenirdi; dosta yaralar burada gösterilir, düşmana intikam yeminleri burada edilirdi. 

*A. Samet UCAMAN

Son dönemlerde kentin gündeminden düşmeyen kırklar Dağı ile ilgili yalan yanlış değerlendirmeler olmaktadır. Kentin 'sahibi' kim? gibi tartışmalar yoğunca yaşanmaktadır.

Yaşananların ve yaşananlar özelinde yapılan tüm bu tartışmaların (halk ve kent bileşenleri hariç) aslında bu kadim kentin sahipsiz bırakılmak istenmesinden kaynaklı olduğu aşikardır.

Peki, böyle midir; bu kadim kent sahipsiz ve dahi hafızasız mıdır? Böyle olmadığını tarih çok kez kanıtlamıştır. Bu kentin ve üzerinde yaşayanların bir hafızası var ve bu hafıza asla yok edilemeyecek denli güçlüdür.

"Kırklar Dağı'nın düzü"

İsmini bir zamanlar hemen yanı başında bulunan Süryanilere ait Kırklar Kilisesi’nden alan Kırklar Dağı, Osmanlı döneminde Süryani Kilisesi’nin tasarrufundadır. 1915 ve sonrasında Süryanilerin göç ettirilmesinden sonra kentin bazı 'ileri gelenleri' tarafından sahiplenilir.

Ancak bu sahiplenme! kağıt üzerinde kalır; zira kent halkı burayı kendisi ile bir görmüş; dün olduğu gibi bugün de acısını, sevincini, neşe ve hüznünü burada yaşamaya, burada gidermeye devam etmiş.

Kadim zamanlardan bu yana yılın belirli günlerinde Kırklar Dağına çıkılır ve bir kutsallık atfı olduğundan kurbanlar kesilir, etkinlikler düzenlenirdi; dosta yaralar burada gösterilir, düşmana intikam yeminleri burada edilirdi. Yavukluya mektuplar burada yazılır; şiirler ve stranlar burada söylenirdi…

Kuşkusuz ki, bir coğrafi alana anlam biçmek sadece mevcut topoğrafyasından kaynaklı değildir; Bu, mazisiyle bütünleşme, onunla bir olma, hafızasını diri tutma çabası ve eskiyi unutturma değil, anı koruma bilincidir; bir toplumsallaşma halidir. Zaten kültür dediğimiz şey de böyle oluşmuyor mu?

Peki, eskiden beri oluşan bu zihniyet bu şehirde yaşayan ya da bu şehre yerleşenlerden niye böyle bir sahiplenme ve bilinç oluşturmak istiyor? Bu kadim şehrin efsunu da bu olsa gerek. Tüm baskılara ve bunun oluşturduğu travmalara rağmen kentin halkını sahiplendiğini, halkın da kentini sahiplendiğini her dönem görmekteyiz…

Kentin kültürel ve tarihi değerlerinin etkilenmemesi için on bin yıldır neredeyse çivi bile çakılmadığı bir alan Kırklar Dağı.

Ancak bu kadim alan 2010 yılında imara açılıyor. Hemen sonrasında Dicle Vadisi’nin bağrına sokulmuş bir hançer gibi, kırklar Dağında dikilen binalar hızla yükseliyor. (5 bin kişilik sergi ve kongre merkezi projesi, 200 konut, alışveriş merkezi ve 27 katlı lüks bir otel). O dönemlerde müteahhitlerin, devletin, bürokratların hatta istihbaratın bile işin içine karıştığını ilgili gazete manşetlerinden okuyorduk, duyuyorduk.

Konu ile ilgili o dönemlerde tarihsel-toplumsal ve tarımsal vasfı nedeni ile valilik bünyesinde toplanan Toprak Koruma Kurulunda TMMOB’un gündem oluşturması ve sonrası müfettişlerin incelemeleri olmuş. Ancak ısrarla sonucu açıklanmamıştı.

Uzun uğraşlar sonrasında yıkım kararı alındı ve oradaki binalar yıktırıldı. Ancak geriye birçok soru ve sorun bırakıldı. Aslında o dönemlerde sadece kırklar Dağı ile ilgili düzenlemeler yapılmıyordu. Hemen yanı başında Dicle vadisi ve Hevsel bahçeleri de konut rezerv alan olarak değerlendirildi.

Kent bileşenlerinin buna itirazı sonrası mahkeme kararı ile rezerv alanından çıkarıldığı biliniyor. Daha sonrasında formatını değiştirerek rekreasyon alanı olarak ve 'kamu yararı' denilerek, konu yeniden gündeme getirildi. Karar alel acele 'toprak koruma kurulu’ndan geçirildi.

Bu karara karşı, TMMOB, dönemin Büyükşehir Belediyesi (Kayyum öncesi) ve TEMA vakfının şerhi sonrası yürütmeyi durdurma için dava açıldı ve yürütme durdurma kararı alındı.

Fakat yaşananlar sadece Kırklar Dağı ile sınırlı değildi; kente karşı adeta bir saldırı vardı; aynı dönemlerde Girê Mastfroş (Talay tepe) da konut rezerv alanı ilan edilmişti.

Daha yakın zamanda Dicle nehrinin bir bölümünde DSİ’nin nehrin her iki yakasında taş tahkimatları yaparken kamuoyuna yansıyan görüntüler, bu peşkeşin boyutunu ve kente karşı girişilen saldırının devamlılığını göstermektedir.

Sadece Kırklar Dağı değil; aslında bölgenin bir bütün olarak rantçılara peşkeş çekildiği ve bu konuda ısrarcı olunduğu görülmektedir.

Bu yüzden sadece mevcut durum üzerinden konuşulması hakikati görmemek olacaktır. Fakat bugün itibarıyla Amed ve Kırklar Dağı özelinde yapılmak istenenler, halk ve kent bileşenleri olarak bizlerin de ne yapması ve nasıl davranması gerektiğini açık biçimde göstermektedir. Uzun ve tumturaklı cümlelere gerek olmadığını düşünüyoruz; kendimizi, tarihimizi, kültürümüzü korumak için kentimizi korumalıyız…

Sonuç yerine 

Hafıza-i beşer nisyan ile malul olsa da, bu kentte hiçbir kötülüğün unutulmadığını bilmiyorlar. Bu kadim şehir tarihte olduğu gibi, bugün de tüm kötülüklere inat kendisini ayakta tutacaktır. Tarih binlerce kez bunun tanıklık etmiştir…

*Ziraat Mühendisleri odası AMED şube Eşbaşkanı

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.