Savaş ekonomisi seçimi etkiledi

İzzettin Önder

İzzettin Önder

  • Kürt sorununda savaş dayatmasının ekonomiyi doğrudan etkilediğini, bunun da yerel seçim sonuçlarına yansıdığını belirten Prof. İzzettin Önder, iktidarın "beka sorunu" söyleminin karşılık bulmadığını savundu.

Seçimlerde ortaya çıkan tablonun halklar açısından önemli bir gelişme olduğunu, ancak kısa vadede büyük bir değişiklik beklenmeyeceğini belirten ekonomist İzettin Önder, "AKP, bugün iki önemli damarı tutturmuştur; dincilik ve Türk-İslam sentezidir. Oyüzden MHP ile yan yana gelebildi. Bunlar, Osmanlı’dan arta kalan ve hala çok güçlü akımlardır. Yerel seçimlerde ortaya çıkan sonuç güzel bir işaretti ama kısa vadede bir şeyleri değiştireceğine inanmıyorum” dedi.

Yerel seçimlerin ardından gözler bir kez daha ekonomiye çevrildi. Mevcut tabloda ekonomik krizle beraber zam, işsizlik, yüksek enflasyon dalga dalga yayılırken AKP-MHP iktidarı ise sürdürdüğü savaş politikasıyla toplumdaki yoksulluğu arttırmaya devam ediyor. Ekonomist İzzettin Önder, 31 Mart yerel seçimleri ve seçim sonrası ekonomik tabloya dair MA'dan İbrahim Irmak'a konuştu.

Ekonominin rolü birinci derece

Ekonomik krizin artarak devam ettiğini; halkta büyük bir tepkiye yol açtığını; yerel seçimlere doğrudan belirleyici bir rolü olduğunu belirten Önder, “Ekonominin çok ince sorunları halk katmanlarında çok fazla ses getirmez ama anlık ekonomik politikalar ve anlık geçim meseleleri, çok büyük ses getirir. Nitekim bu seçimde de AKP’yi genelde kaybetmiş gibi görüyorum. Her ne kadar yerel seçimde olsa da merkezi durumla ilgili partilere bir mesaj verdi. Ekonomik durum gerçekten çok kötüleşti. Bazı küçük gruplar giderek çok zenginleşti ama büyük kesimler yoksullaşmaya itildi. Emekliler, emekçiler, düşük gelirli gruplar, esnaf çok kötüleşti. Dolayısıyla seçimlerde ekonomi birinci derecede rol oynadı” dedi.

Savaş ekonomisinin denetimsizliği

Seçim sonuçlarını doğrudan etkileyen ekonomik krizin giderek artmasında iktidarın savaş politikalarının rolüne dikkat çeken Önder, şunları söyledi: “Savaşın kendisi kapitalist sistemde bir çıkış yoludur, yani harcamaların arttırılması. Savaştaki harcamalardan ne Sayıştay ne de Danıştay hesap sorabilir. Hatta devlet, borçlanır, savaşı finanse eder. ‘Beka’ meselesini de onun için gündeme getiriyor zaten. Mesela İHA ve SİHA’ların sahibi Bayraktar Ailesi, dünya zenginleri arasına girmiş.”

Erime ve çürüme başlamıştı

Seçimlerde AKP-MHP iktidarının gerilemesinin salt ekonomik krizle de sınırlı olmadığını kaydeden Önder, şöyle devam etti: “İktidarın yanlış tutumundan dolayı halkımız, yerel idarelere biraz da sahip çıktı. Örneğin, direkt müdahaleyle demokrasiye aykırı kayyum atamaları başta olmak üzere, bir bölgenin imara müsait hale getirilmesi veya kaldırılması vs., bu etkenlerin hepsi merkezi idareye yönlendirilen tepkilerdi. 14-28 Mayıs genel seçimleriyle bugün arasında ne değişti diye sorulursa AKP’nin gerilemesini o zamana bağlıyorum. Bugün bir başkanlık seçimi olsa ben aynı oyları alabileceği kanaatinde değilim. Manipülasyonlar, karşı adayın yetersizliği gibi olumsuzluklara rağmen daha o dönemde erime ve çürüme başlamıştı, ancak tıpkı hastalıklar gibi tam kırılma noktasına gelmemişti.”

Yanlış politikayla halkı aldatma

Kürt sorununun çatışma politikalarıyla sürdürülmesinin de seçim sonuçlarına doğrudan etki ettiğini vurgulayan Önder, gelinen aşamada iktidarın “beka sorunu” söyleminin de karşılık bulmadığını söyledi. Önder, şöyle konuştu: “AKP iktidarı, PKK üzerinden ‘Türkiye'yi bölecekler’ lafıyla çok fazla oy yükseltti, vaktiyle Tansu Çiller de bunu yaptı. Bu, sonuç alınacak bir şey değil. Bu yanlış bir politika ve halkı aldatma meselesidir. Türkiye, Kürt meselesini savaşla yenemez, savaşla da yenmemesi lazım. Bu meselenin oturup konuşulması lazım. Liderler sorunun çözümünü istemiyorlarsa durmadan düşman gösterir. Düşman gösterdikçe de halklar düşman olmaya başlar. Liderlerin savaşla çözme yönünde değil, birleşme yönünde hareket etmeleri lazım. Ortaya çıkan seçim sonuçları, Türkiye açısından iyi bir işaret.” 

Türkiye dışarıya bağımlı halde

AKP’nin Türkiye genelinde oy kaybetmesiyle beraber gelinen aşamada İç Anadolu’ya sıkıştırıldığını ifade eden Önder, şunları söyledi: “Her hükümet iktidara gelirken kendisini bir şeylere dayandırır. AKP de başa geldiğinde Orta Anadolu’yu biraz besledi. Orta Anadolu’ya baktığımızda Türkçülük, Türk-İslam anlayışı oranın kökeninde vardır. Orta Anadolu’da gericilik ve dincilik çok yaygındır. Dolayısıyla AKP’nin orada tutunması çok normal. Tabii orada henüz yıkılmamış bir orta sanayi grubu vardır. Dinciliği söküp atacak bir sanayileşme henüz oraya giremedi. IMF’nin ‘2000 Programı’ ile iktidara getirildi. Türkiye'yi dışarıya bağımlı hale getirdiler. Demek istiyorlar ki, ‘siz çalışıp biraz biriktirin ve tarım da dahil siz üretmeyin bizden alın malları. Çünkü biz üretiyoruz ve bize pazar lazım.’ Tabii bir de ‘Ilımlı İslam' projesiyle, ‘siz Müslüman olun, namaz kılın oruç tutun ama onun felsefesini kurcalamayın' diyorlar. Bu İslam felsefesini bizzat saptırmaktır. İslam felsefesinde komşun açken tok yatmamalısın demek, ona çorba vermek değil, neden bu sistemde komşum aç diye düşünmek demektir. Türkiye’nin kuruluşundan bu yana edinilen borçların çok daha fazlasını 20 sene içerisinde yaptılar. Bütün KİT'ler satılıp, yabancılarla ortaklık yapıldı. O yüzden biz bugün böyle bir fakirlik içerisindeyiz ve bu fakirliği daha çok çekeceğiz. AKP’nin iktidarda kalmak istemesinin bir diğer nedeni de kaybettiğinde ne tür anlaşmalar yaptığına dair birtakım foyalarının ortaya çıkmasını istemiyor.”

Kısa vadede değişim zor

Tüm bunlara rağmen seçimlerde ortaya çıkan tablonun Türkiye halkları açısından önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Önder, ancak bu gelişmelerin ekonomi alanında kısa vadede büyük bir değişiklik yaratmasının zor olduğunun altını çizdi. Önder, şunları ekledi: “Toplumların hareketlenmesi bir araba gibi saatte 100 km’ye çıkabilecek bir şey değildir. Osmanlı’nın kul olma, iktidara karşı gelmeme anlayışı bizde hakim. Bu nedenle İslam’ı da bu açıdan bir kölelik, boyun eğme şeklinde anlıyoruz. Nesillerin değişmesi 100-150 yıl kadar daha zaman alabilecek bir şey. Dolayısıyla AKP, bugün iki önemli damarı tutturmuştur. O da dincilik ve Türk-İslam sentezidir ki o yüzden MHP ile yan yana gelebildi. Bunlar Osmanlı’dan arta kalan çok önemli akımlardır ve hala da çok güçlü akımlardır. Yerel seçimlerde ortaya çıkan sonuç güzel bir işaretti ama kısa vadede bir şeyleri değiştireceğine inanmıyorum.” İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.