Şêrko Bêkes’in şiirinde ateş kelebeği: Zekiye Alkan

  • 1990 Newroz’unda Dêrsimli üniversite öğrencisi Zekiye Alkan Amed surlarında bedenini ateşe verdiğinde Şêrko Bêkes, ülkesinden çok uzakta, mülteci olarak yaşadığı buz gibi İsveç’teydi. Uzaktaki ülkesinin bir başka parçasında genç bir Kürt kadını bedenini ateşe vermişti. Ve bu kez kadının ateşi karanlığı delmişti.

MERAL ÇİÇEK

 

Şewat

Darek şewitî, dûyê wê
Helbesteke çav bi rondik ji baxî re nivîsand.

Ku bax şewitî dûyê wî
Çîrokeke pirr xemgîn ji bo çiya nivîsand.

Ku çiya şewitî, dûyê wî
pexşaneke çav bi rondik ji bo gund nivîsand.

Ku gund şewitî, dûyê wî
şanoyeke terajedî ji bo bajêr nivîsand.

Di bajêr de jî jinek hebû
Ku xweşikbûna dar, çiya,
Gund û bajar
Di nav dil, çav û bejna xwe de hilgirtibû,
Dema wê jinê xwe şewitand ji bo azadiyê
dûyê wê
Destaneke bê dawî
Ji bo seranserê welatê min nivîsand. (1)

Şêrko Bêkes’in doğup büyüdüğü topraklarda kadınların yaktığı meşaleler koyu karanlığı aydınlatmaya yetmiyor. Ülkemizde kadınlar yanıyor. Kadınlar yakılıyor. Bazıları bir rakam olarak resmi istatistiklerde yer alıyor. İsimsiz. Bazılarının mezar taşı da öyle, isimsiz. Kırmızı boyayla yazılmış bir numaradan ibaret. Yaşarken var olmamış. Öldükten sonra hiç olmayacak. 

Bu korkunç yazgı ne zaman başladı? Dağ köylerinin yakılıp yıkılmasıyla mı yoksa çok öncesinde mi? Kimsesizlerin şairinin çocukluğunda bedenleri koca bir çığlığa dönüşen kadınların hikayesi gizliden fısıldanır mıydı? Bir evin avlusundan kül olmuş bir cenazenin derin bir suskunluk eşliğinde çıkarılmasına şahit olmuş mudur, Silêmanî’nin sokaklarında? 

Muhtemeldir. Öyle olmasa bile ülkesinin kadınlarının yaşadığı acıları yüreğinin derinliklerinde hissedebilmiş ve söze dökebilmiştir. Sadece acıları değil elbet; bir de hayallerini, kavgalarını, yaşamlarını. Kalemini kadınların yüreğine de ödünç vermiş, onlara ses olmuş, tarihin defterine not düşmüş, hafızalarda yer açmıştır – unutulmaya karşı. Bu yönüyle gerçek bir halk ozanı olmuştur, Şêrko Bêkes; belki de bütün çağdaş Kürt şairlerinden fazla. 

***

1990 Newroz’unda Dêrsimli üniversite öğrencisi Zekiye Alkan Amed surlarında bedenini ateşe verdiğinde Şêrko Bêkes, ülkesinden çok uzakta, mülteci olarak yaşadığı buz gibi İsveç’teydi. Uzaktaki ülkesinin bir başka parçasında genç bir Kürt kadını bedenini ateşe vermişti. Ve bu kez kadının ateşi karanlığı delmişti. Yaşamına son vermek için değil, tersine. Yaşam uğruna, bir halkın özgürlüğü uğruna; yasaklanan Newroz’da ateş olmak, ışık saçmak, koca bir halayın merkezi olmak için kendini yakmıştı. Şêrko Bêkes’in sözleriyle: “Baştan başa ülkem için sonu olmayan bir destan yazdı”. 

Dêrsimli Zekiye Alkan’ın Amed’de yaktığı ateşin ışığı ve ısısı İsveç’te, sürgündeki Silêmanîli Şêrko Bêkes’e ulaştı. Üşüyen kalbini ısıttı. Gece karanlığında ışık oldu kalemine. Ve yukarıdaki şiiri yazdırdı. 

Bir yıl sonra sürgünü bitti. Körfez Savaşı’ndan sonra fiilen Başûr’da Kürt Bölgesel Hükümeti oluşturulduğunda Şêrko Bêkes, ilk kültür bakanı oldu. Çok geçmeden yönetimin antidemokratikliğinden ötürü istifa edip yurdundan ayrıldı. 

Memleketi Silêmanî’nin Serçinar semtinde Zekiye Alkan’ın heykeli acaba onun bakanlığı döneminde mi dikildi? Kendisinin bu konuyla ilgisi var mıdır? Belki de. Ne yazık ki bugün heykelde herhangi bir levha bulunmuyor. Hangi yıl kim tarafından yapıldığı, kimin heykeli olduğuna dair üzerinde bir yazı yok. Oysa Şêrko Bêkes’in şiiri unutulmaya karşıydı. Onun sözleri daima hatırlamak ve hatırlatmak içindi. Oysa bugün Silêmanî’de yaşayan pek az insan, heykeldeki kadının ilk Newroz meşalesi Zekiye Alkan olduğunu biliyor. 

Eylemin üzerinden sadece 31 yıl kadar kısa bir süre geçti halbuki. Şêrko Bêkes’e şiir yazdıran, Silêmanîli bir heykeltıraşa bu heykeli yaptıran etki unutulmuş olabilir mi? Belki de Başûr’un 1991’den bu yana yaşadıklarının ağırlığında görünürlüğünü yitirmiştir. Nihayetinde hatırlatma sırası bizde. Şêrko Bêkes bugün şehrin ortasındaki Azadî Parkı’nda yatıyor. Şiirleri bizi uyarmaya devam ediyor. Hafızamızı diri tutmamızı söylüyor. 
Şewat şiiri doğrudan ateş kelebeği Zekiye Alkan’a ithaf edilirken Şêrko Bêkes’in ondan söz ettiği bir şiiri daha var. Şiirin adı Erdhêj (Deprem). Bakûr’daki özgürlük mücadelesini anlatıyor:

(…) 
Em erdhêj in,
Ev em in, hemû pêk ve,
Bûn kolana
Van bajaran û bûn golên nav 
Meydanan!
Ev em in,
Çi qasî mê ye
Hemû yek navê wan heye ku 
Zekiye Alkan e
Û çi qasî nêr e
Hemû yek sere wan heye 
Ew jî sere Mûsa Anter’î ye!

Bu bir depremdir,
Bunlar, bizleriz
Hep birlikte, bu kentlerin sokakları
Ve kan gölü olduk bu alanların;
Bunlar bizleriz
Ne kadar dişi yaratık varsa toprağımızda
Hepsinin bir adı var
Adları Zekiye Alkan’dır
Ve buralarda her erilin bir tek başı vardır
O da Musa Anter’cedir!

 

(1) Bir ağaç yandığında, onun dumanı / gözü yaşlı bir şiir yazdı, bağa // Bir bağ yandığında, onun dumanı / acılı bir hikaye yazdı, dağa // Bir dağ yandığında, onun dumanı /gözü yaşlı bir nesir yazdı, köye // Bir köy yandığında, onun dumanı / trajik bir tiyatro yazdı kente // Kentte de bir kadın vardı / Ağaç, dağ, köy ve kentin güzelliğini / Yüreği, gözleri ve endamında saklıyordu / O kadın özgürlük için kendini yaktığında / Onun dumanı / Sonu gelmemiş bir destan yazdı, / baştan başa ülkem için.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.