Şimdi tam zamanı

Gönül KAYA yazdı —

  • Rêber Öcalan İmralı’da bir mahkum değildir, bir savaş esiridir. O yüzden; faşizmi yenmenin, İmralı duvarlarını yıkmanın, Rêber Apo ve tüm ezilenleri özgürleştirmenin tam da zamanı!

Herkesin, hepimizin; nerede olursak olalım, aramızda binlerce kilometrelik uzaklıklar olsa da buluştuğumuz o kadar ortak düşünceler, duygular, kaygılar, hüzünler, sevinçler var ki...

Hangi halktan, hangi toplumsal kesimden olmamız fark etmiyor. Farklılıklarımızla beraber aynı tarafta olmanın, zalime karşı durmanın ortaklığıyla nefes alıyoruz, faşizmin zulmü karşısında yapamadıklarımızın altında adeta eziliyoruz, kahroluyoruz. Zalim, faşist güçler toprağımıza, kültürümüze, varlığımıza kastettikçe yüreğimiz bedenimize sığmaz oluyor... Bu değerleri korumak için toprağa düşen canları tanıdıkça daha fazla cevap olamamaktan dolayı utanıyor ve başımızı önümüze eğiyor ve düşünüyoruz.

Bu düşünceler, duygular, öfkeler, düşmana duyulan kin ve mücadelenin kahramanlarına duyulan hayranlık ve sevgi çok büyük değer taşımaktadır elbette. Bunu tartışmak bile yersizdir. Her birimizin bu duygu ve yaklaşımları kaybetmeden büyütmesi, her dönemden daha fazla bu dönemde gerekli olan temel yurtseverlik ölçülerinden olmaktadır.

Ancak 21. yüzyılın tarihi bir döneminden geçen kadınlar olarak, yine Kürt halkı ve ezilen halklar, sınıflar olarak bu duruşumuz yeterli midir?

12 Eylül 2020 tarihinde KCK “Tecride, İşgale ve Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!” şiarıyla yeni bir direniş hamlesi başlattı. Bu ilan ardından demokrasiye, özgürlüğe, eşitliğe inanan ve 21. yy’ın direniş ve demokrasi güçleri olan Kürdistan’ın dört bir yanındaki Kürdistanlı parti ve örgütler, her halktan, her inançtan kuruluşlar, kadınlar, gençler, sanatçılar, aydınlar, yine dünyanın dört bir yanındaki Kürdistanlılar ve Türkiyeli devrimci, yurtsever ve demokratlar bu çağrıya ve ilana cevap verdiler, seslerini kattılar, selamladılar. Dağlardan da gerillalar faşizme vurdukları darbeyle bu sese katıldılar. Kürt Özgürlük Hareketi bir adı daha atarak; mevcut faşizmin sadece Kürdistan ve Türkiye’de değil, tüm dünyada insanlığın, ekolojinin, kadının, toplumun sonunu getirmek istediğini, insanlığın tüm maddi-manevi değerlerinin işgal altında olduğunu belirterek, evrensel bir antifaşist cephe oluşturma çağrısı yaptı.

KCK’nin çağrısı ve başlatılan hamle ile antidemokratik, karşı devrimci güçlerin topyekün bir saldırı konseptine sahip olduğunu, buna karşı Kürtlerin, kadınların, halkların, tüm insanlığın da bir devrim sürecinde olduğunu belirlemektedir. Saldırılar ne kadar yoğunsa, kazanma şansımız da o kadar büyüktür. Ancak bunun için de sadece istemek, dilemek, bir yerlerden beklemek doğru olmamaktadır. Bu çağrı ve hamle, halklar, kadınlar, ezilenler adına birilerinin devrim yapması döneminin bittiğini bizlere hatırlatmaktadır. Devrimi, halklar yapar, sömürülenler yapar. Bu nedenle hepimiz, herkes bu hamlenin öznesi konumundayız.

Herkes farklı yol ve yöntemlerle faşizmin önünde engel olmayı bilecektir. İspanya’da evrenselleşen NO PASARAN (Geçit yok) sloganı, o dönemde de sadece partizanlara dönük söylenmemiştir: Faşizmin, diktatörlüğün, demokrasi düşmanlarının saldırılarından zarar gören herkese; yani ekmekçisinden balıkçısına, işvereninden işçisine, yaşlısından gencine, öğretmeninden sanatçısına kadar herkese ‘faşizme geçit verme’ demiştir.

Bu hamle sadece ‘Destekliyorum’ denilebilecek bir hamle de değildir. Herkes yaşadığı alanlarda faşist, ırkçı, sömürgeci sistemi besleyen, onu yaşatan herşeyden bağını koparmalıdır. Maddi-manevi olarak bu faşizme, AKP-MHP-Ergenekon çetelerine, bu yeminli Kürt, kadın ve insanlık düşmanlarına, hele de onu destekleyenlere nefes aldırmamak önemlidir.

Bu hamle Kürt halkının, kadınların ve insanlığın başına bela olan faşizmi kesin yıkmayı amaçlıyor. Bu sistem, Rêber Abdullah Öcalan’ın etrafında inşa ettiği İmralı işkence sistemini normalleştirerek, faşizmini İmralı’dan başlayarak kurumlaştırmıştır. Rêber Öcalan orada bir mahkum değildir. O bir savaş esiridir.

Mahkumlukta, işlenen bir suçun karşılığı olarak verilen ceza gerçekliği vardır. Bu hamle ile net bir şekilde ortaya koymalıyız ki, Rêber Abdullah Öcalan hiçbir suç işlememiştir. O bir halkın, kadınların faşizm, zulüm, sömürü karşısında savunulması dışında, yani meşru savunma hakkını kullanmaktan başka bir pratiği olmamıştır. Bu da onu mahkumiyete değil, sanıklığa değil, yargılanmaya değil; özgürlüğe götürmelidir. Hiç kimse varlığını, dilini, tarihini, kendi halkının ve diğer ezilen halkların onurunu savunduğu için mahkum edilemez, yargılanamaz...

Bunun için diyoruz ki; Şimdi tam da zamanı; faşizmi yenmenin, İmralı duvarlarını yıkmanın, Rêber Apo ve tüm ezilenleri özgürleştirmenin zamanı!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.