Suriye belirsizliğinde güçler savaşı

Forum Haberleri —

Suriye'de güçler savaşı

Suriye'de güçler savaşı

  • Yıllara varan iç savaşla tükenmiş bir rejim, yüzbinlerce ölü-yaralı, milyonlarca göç etmiş ve geriye parçalanmış toplumsal yapı, küresel ve bölgesel güçlerin doyumsuz sömürü iştahları, yayılmacı işgalci emelleriyle üzerinde tepindikleri, geleceği flu bir Suriye fotoğrafı var karşımızda.

RAUF KARAKOÇAN

 

Yıllara varan iç savaşla tükenmiş bir rejim, yüzbinlerce ölü-yaralı, milyonlarca göç etmiş ve geriye parçalanmış toplumsal yapı, küresel ve bölgesel güçlerin doyumsuz sömürü iştahları, yayılmacı işgalci emelleriyle üzerinde tepindikleri, geleceği flu bir Suriye fotoğrafı var karşımızda.

Suriye sorununun ‘çözüm(ü)’ üzerine epeyce mesai harcayan güçler lafı tüketmiş duruma geldiler. ‘Öküz düşerse bıçak çoktur’ misali her güç düşmüş-dağılmış Suriye’nin mevcut sonucuna göre vazife almış durumda. Ufukta çözüme dair henüz bir emare yok, fakat ziyadesiyle savaş ihtimalinin belirtileri vardır.

Suriye’yi nalıncı keseri gibi kendisine doğru yontan o kadar gücün arasında yontulmayla karşı karşıya gelen Suriyeliler, (Arap ve Kürtler başta olmak üzere bütün diğer azınlıklar) ortak bir yaşamın geleceği üzerine idari yapı kurup, demokratik sistemi inşa edip, demokratik bir ulus yaratmaktan henüz istenilen düzeyde fikirsel birlik ve pratik örgütlenme içerisine girmiş değildir. Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetim alanları fiili bir devrimsel süreç yaşamalarına rağmen birçok konuda emekleme durumundan henüz sıyrılmış değildir. Geriye kalan halk kesiminde ise siyasi-askeri, iradi, idari bir yapının ortaya çıkması bu aşamadan sonra olası değildir.

Türk devletinin Suriye politikasındaki en temel amaç Kürt düşmanlığıdır. Bütün dış politikasını bu düşmanlık üzerinden inşa etmiştir. Katliamcıdır, işgalcidir ve yayılmacıdır. Himayesine aldığı Suriyelilerden savaşçı devşirerek Suriye’ye karşı kendi çıkarı için kullanmaktadır. Dışardan gelmiş cihatçı çeteleri militarist bir güç haline getirerek işgal alanlarını oluşturmuş ve böylece bölge siyasetine yön vermeye çalışıyor. Suriye üzerinden kurduğu bütün ilişkiler Kürt kazanımlarını tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Elinden gelse Şam yönetimini de devirerek Suriye’yi kendisine bağlı bir manda yönetimi kurmaktır. Kürtlerin kazanmalarını ortadan kaldırarak tebaası durumuna getirmek istemektedir.

İran hakeza benzer bir yol izlemektedir. Şia inancına mensup kitleleri, tıpkı Yemen’de, Lübnan’da, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de örgütlemekte ve kendisine taban oluşturmakta ve kendi nüfuz alanları için savaştırmaktadır. Her iki ülkenin emeli de Suriye’de kalıcı olmaktır. Biri rejimle birlikte, diğeri rejime karşı yol alsa da sonuç aynı yola çıkmaktadır. Yani Suriye’nin fiilen pay edilmesi üzerine güç mücadelesine dönüşmüştür. İran’ın Suriye politikası, sadece Suriye ile alakalı bir durum da değildir. Daha komplikedir. İran’dan Lübnan’a kadar uzanan hattın güvenceye alınmasında Suriye halkasının kopmamasını sağlamaktır. Aslında içinde çelişkilerin de yoğun olduğu bir ilişki biçimini sürdürmektedir. Suriye, Türkiye, Rusya ilişkilerinde çelişkiler olsa da işbirliğine muhtaçtır. Aralarındaki ilişkiye zıtların birliği demek belki daha gerçekçi olacaktır.    

Rusya’nın Suriye’deki pozisyonu ABD ve İran ile güç mücadelesine dayanmaktadır. Rusya-İran-Şam yönetimi ortak hareket etseler de aslında tam da ortak değillerdir. Çıkarlar öncelikli, zorunlu bir ortaklık mevcuttur. Rusya ve İran, gerektiğinde Şam yönetimini de kullanmakta ve tavize zorlamaktadır. Bu ortaklığa kısmen Türkiye’yi de dahil etmek gerekir. Çünkü uluslararası siyasi konjonktür Türkiye’nin ikili oynamasına olanak sunmaktadır. Türkiye, Rojava’da askeri operasyonlarına, hava saldırılarına ve işgal hareketlerinde ABD ve Rusya’dan taviz koparmakta, zımni destek almaktadır.  

ABD’nin Suriye’deki konumlanması siyasi istikrara muhtaç ve oldukça tartışmalıdır. Çünkü duruma göre değişim arz etmektedir. DAİŞ’e karşı mücadele eksenli Kürtlerle ilişkili pozisyonunda istikrar yoktur. Asıl DAİŞ olsa da petrol kaynaklarını güvenceye alma, Rusya ve İran’ın bölgedeki varlığını dengeleme ve dayanakları durumunda olan Şam yönetimini değişime zorlamaktır. Bu politik duruş çıkarlarına el vermediği anda değişim göstermesi beklenmelidir. Kürtlere yönelik her türlü saldırıda sesiz, tarafsız kalması, Türkiye’yi kendi tarafına çekmesi için Rojava’da taviz vermesi olağan bir durumdur. Hatta Kürtleri tamamen terk ederek Türk devletiyle ortak hareket etmesi de dahil son derece güvensiz bir çizgi izlemektedir. Kaldı ki bu türden senaryolara çalışıldığı ve istihbarat birimlerince görüşmelerin yapıldığı da bilinmektedir.

Arap birliği Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olsa da çözüm konusunda yeterince inisiyatif almaktan uzaktır. Kendileri açısından risk teşkil eden Suriye meselesini güvenlik boyutlarıyla öncelemektedir. Suriye’nin mülteci sorunu, uyuşturucu ticareti, güvenlik meselesi; Arap Birliği ülkeleri için sorun alanlarıdır. Yıllarca Arap Birliği üyeliğinin askıya alınması Esad’ın olmadığı bir Suriye üzerinden hesaplar yapılmaktaydı. Bu durum aynı zamanda dış güçlerin bir Arap ülkesinden rol çalmasına da zemin teşkil etmiş oldu. Suriye’nin birliğe geri dönüşü sorunlarının çözümü için yeterli bir yaklaşım değildir. Suriye’de geçici bir yönetimin kurulması da dahil bütün seçeneklerin masada olduğu bir kabul anlamına gelmektedir. Esad’ın bu tavizlere nasıl yaklaşacağı da kestirilmiş değildir.

En çaresiz durumda olan ise Suriye yönetimidir. Rusya ve İran olmadan olamayacak bir Suriye söz konusudur. Suriye nüfusunun %10’nu oluşturan Alevi azınlığın iktidarı can çekişir hale gelmiştir. Şam yönetimine dayanarak Suriye’de bulunan Rusya ve İran da dahil bütün güçler Suriye’den faydalanmaya çalışıyorlar. Değişime kapalı Şam yönetimi, Suriye’nin iç savaş öncesi konumuna geri dönmesini arzuluyor. İç içe geçen, karmaşık siyasi çıkar ağlarının içinde yol alan Suriye belirsizliğinde güçlerin savaşı var hızıyla devam etmektedir. Kafaları karıştıran bilgi yumağı içinde Suriye’nin doğru rota tutturması oldukça zordur.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bıçak sırtında olduğunun farkına vararak kendisine yol açmalıdır. Özerk yönetimin tasfiyesine yönelik planların farkına vararak toplumsal desteği arkasına alarak düşmanca planları boşa çıkarabilmelidir. Stratejik ve taktik düzeyde ilişki ve ittifaklarını gözden geçirmesi, paradigmasına uygun yöntemler geliştirmesi elzemdir. Özgüç esasına dayanan savunma modeli her türlü modelden evladır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.