Susturamayacaklar
Kadın Haberleri —
- Acımasız baskıya rağmen, rejim halkı özellikle de İranlı kadınları susturmayı başaramadı. Kadınlar, tutuklanma ve işkence risklerini bilerek zorunlu başörtüsü yasalarına karşı çıkmaya devam ediyor. Öğretmenler, hemşireler, emekliler ve işçiler her gün grev yapıyor.
- Hapishane duvarları içinde bile, kadın siyasi mahkumlar protestolara öncülük ediyor ve gardiyanların şiddetli saldırılarına rağmen cesurca direniyorlar. Son sekiz aydır, İran genelindeki 20’den fazla hapishanede siyasi mahkumlar her Salı günü açlık grevi yaparak idamları ve rejimin baskılarını protesto ediyor.
SUNA ALAN
Jîna Emînî’nin katledilmesi ardından “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla başlayan ve tüm dünyaya yayılan serhildan ikinci yıl dönümünde. Doğu Kürdistanlı ve İranlı kadın hakları aktivistleri “Jîna direnişin sembolü oldu. Mücadele hem sokaklarda hem parmaklıklar arasında devam ediyor” dedi.
İran’daki Siyasi Mahkumların Özgürleştirilmesi Kampanyası’nın (CFPPI) sözcülüğünü yapan Shiva Mahbobi, henüz 16’sındayken İran’daki öğrenci eylemlerinden dolayı tutuklanmış ve 3 yıl hapis yatmış. Ardından İran’ı terketmek zorunda kalsa da İran rejimine karşı mücadele etmeye devam etmiş. Jîna Emînî’nin katledilmesi ardından başlayan protestoların İran’da 45 yıldır süren kadın mücadelesinin dönüm noktası olduğunu belirten Mahbobi, “Jîna ayrımcılık ve baskıya karşı direnişin sembolü haline geldi. Onun hikayesi, İslam rejimi altında kadınlara uygulanan sistematik, yasal şiddeti gözler önüne sererek küresel bir yankı uyandırdı. Kadınlar başörtüsü dayatması başta olmak üzere rejimin baskıcı politikalarına karşı cesurca direniyor. Tutuklanma ve işkence riskine rağmen başörtüsü takmayı reddediyor, rejime karşı ayaklanıyor” dedi.
Başörtüsüne karşı kadınların mücadelesinin 1979’da başladığını Jîna ile İran genelinde adaletsizliğe karşı halk ayaklanmasına dönüştüğünün altını çizen Mahbobi, “Kadınlar öncülüğünde gerçekleşen bu hareket, "Kadın, Yaşam, Özgürlük" (Jin, Jiyan, Azadî) sloganıyla dünyanın dört bir yanında yankı buldu ve İran’ın modern tarihinde eşi görülmemiş bir an olarak tarihe geçti” diye ekledi.
Rejimin tacizi sürüyor
Protestolar ardından Devrim Muhafızları (IRGC) tarafından 60 binden fazla kişinin kaçırıldığını hatırlatan Mahbobi, “aralarında çocuklar da dahil olmak üzere, hapishanelere ya da gizli yerlere götürüldü. Tutuklular psikolojik, fiziksel, farmakolojik ve cinsel işkencelere maruz kaldılar. Binlerce kişi gözaltında tecavüze uğradı. En az 550 kişi, aralarında 76 çocuk da dahil olmak üzere, öldürüldü. Güvenlik güçleri, yüzlerce protestocuya ateş edip gözlerini hedef alarak onları kör etti ve bazı mahkumlar idam edildi. Ölen ya da hapsedilenlerin aileleri sürekli olarak rejim tarafından taciz edilmekte ve tutuklanmaktalar” diyerek, baskıların devam ettiğini kaydetti.
Cesurca direniyorlar
“Şu anda, en az 88 siyasi mahkum idamla karşı karşıya ve aralarında Pexşan Ezîzî ve Sharifeh Mohammadi gibi kadınlar da bulunuyor” diyen Mahbobi, baskıların kadınların direnişini bastıramadığını söyledi: “Bu acımasız baskıya rağmen, rejim halkı özellikle de İranlı kadınları susturmayı başaramadı. Kadınlar, tutuklanma ve işkence risklerini bilerek zorunlu başörtüsü yasalarına karşı çıkmaya devam ediyor. Öğretmenler, hemşireler, emekliler ve işçiler her gün grev yapıyor. Hapishane duvarları içinde bile, kadın siyasi mahkumlar protestolara öncülük ediyor ve gardiyanların şiddetli misillemelerine rağmen cesurca direniyorlar. Son sekiz aydır, İran genelindeki 20’den fazla hapishanede siyasi mahkumlar her Salı günü açlık grevi yaparak idamları ve rejimin baskılarını protesto ediyor.”
Sokakta ve parmaklıklar ardında
Son olarak “mücadele hem sokaklarda hem de parmaklıklar arkasında devam ediyor” diyen Mahbobi dayanışmanın da önemine vurgu yaptı: “Rejimin hareketi bastırmak için acımasız girişimlerine rağmen, İran halkı İslam rejimini devirmek konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Şimdi, her zamankinden daha fazla, dünyanın dört bir yanındaki insanların desteğine ihtiyaç duyuyorlar.”
Sona ermedi hızı değişti
İranlı şair ve yazar Nasrin Parvaz da 8 yılını İran cezaevlerinde siyasi tutsak olarak geçirdi. Kitapları arasında İran'da Bir Kadının Mücadelesi, Bir Hapishane Anısı ve X'den A'ya Gizli Mektuplar yer alıyor. Hapishane resimlerinin de birçok sergisi oldu. “"Jin, Jiyan, Azadî" devrimi sona ermedi. Hareketin hızı değişti. Ancak, rejimin ağır baskısına rağmen hala ayakta” diyen Parvaz "Tarih bize hiçbir devrimin düz bir çizgide ilerlemediğini ve belirli bir zaman diliminde başlayıp bitmediğini gösteriyor. Diğer her şey gibi devrim de iniş çıkışlar yaşar, ta ki başarıya ulaşana kadar” diye konuştu.
Kültürel devrim
Jin, Jiyan, Azadî" devriminin, İran'da kadınlar tarafından başlatılan ilk devrim olduğunu söyleyen Parvaz, bu hareketin ataerkil düzeni sorgulayan bir kültürel devrime yol açtığını vurguladı. “Bu devrim, kadınlar ile rejim arasındaki güç ilişkisini değiştirdi” diyen Parvaz yarattığı değişimlere işaret etti: “Artık birçok kadın sonucunda para cezasına çarptırılabileceklerini, tutuklanabileceklerini ve psikiyatri hastanelerine kapatılabileceklerini bilmelerine rağmen başörtüsü takmıyor. Kadınların motosiklete binmesi yasaktı, ama artık kadınlar motosiklete biniyor. Rejim iktidara geldiğinden beri, kadınların halka açık yerlerde şarkı söyleme ve dans etme hakları yoktu. Jin, Jiyan, Azadî devriminden bu yana, kadınlar kamusal alanlarda şarkı söylüyor ve dans ediyorlar.”
Yanılsama sona erdi
İranlı insan hakları aktivisti Maryam Namazie ise Jîna Amînî’nin öldürülmesinin ardından başlayan hareketin, seküler ve modern bir devrim olduğunu ve İslam rejiminin baskıcı politikalarına karşı küresel bir direniş haline geldiğini ifade etti. Namazie, “Artık pek çok kadın, riskleri bilerek başörtüsüz bir şekilde sokaklarda yürüyor. Reform edilemez bir İslam devletinin reformuna dair yanılsama sona erdi” dedi. Namazie’ye göre İran’ın geleceği artık teokrasiyle değil, Rojava’dan başlayıp dünya genelinde yankı bulan "Jin, Jiyan, Azadî" sloganıyla ilişkilendirilecek. Namazie, kadınların bu mizojinist teokrasiye karşı verdikleri mücadelenin, sadece İran’da değil, dünya çapında yeni bir dünyanın inşasına yardımcı olacağını vurguladı.