'Din kardeşliği’ yabancı düşmanlığı oldu

Forum Haberleri —

Türkiye'deki Suriyeliler

Türkiye'deki Suriyeliler

  • İddia etmek, söz vermek, bol bol lafazanlık yapmak, yalan uydurmak, olmayan şeyleri olmuş gibi göstermek Erdoğan'ın vazgeçilmez ilkesidir.

ROBERT PEKÖZ


'Göçmenlerin Türkiye'de yaşaması zorlaşıyor. Türkiye'de "yabancılar" sorunu büyümeye ve ciddi çatışmalara açıktır. Toplumsal sorunların ağırlaştığı, ekonomik krizin toplumda çekilmez hale geldiği, yoksulluğun dibe vurduğu bir zaman diliminde, problemin nedenini göçmenleri göstermek, alışılagelmiş bilinen kapitalist ırkçı bir politikadır. Ekonomik krizlerde 'göçmenler, yabancılar' kapitalist sistemin günah keçilerdir. Yabancı düşmanlığı sistem tarafından bilinçli olarak kullanılan bir demagojiye dönüşüyor. Yabancı düşmanlığı toplumun çalışan farklı kimliklerini karşı-karşıya getirme politikasıdır. 

Türkiye'de tam bir asırdır ırkçılık yapılıyor. Sık sık yaşanan ırkçı söylemler fili faşizme dönüştü. Şimdi Türkiye'de 'göçmen sorunu' tartışılıyor ve çözüm önerileri muhalefet cephesindeki tezler birbirine çok yakın görünüyor. Muhalefetin iktidara gelirsek göçmenleri ülkelerine anlaşarak gönderme iddiası ırkçılık sosu ile harmanlanmış bir politik söylemdir. Muhalefetin yaptığı da ırkçı argümanlarla halkı etkileme arayışıdır. Muhalefetin kullandığı argümanlar göçmenlere karşı bir toplumsal patlamaya neden olabilir. Muhalefet daha ikna edici ve rasyonel çözüm öneriler bulmak zorunda. Çünkü Türk halkı farklı kimlikler kabul etmeyen ve farklı ulusal kimliklere hoşgörüsü olmayan bir toplumdur.

Türkiye'de ırkçılık ve inanç düşmanlığı her zaman tehlikeli bir potansiyel olarak var olageldi. Ve bu bir devlet politikasıdır. Komşunun-komşuya düşman edildiği bir toplum, bilinçli olarak yaratıldı. Kürt, Ermeni ve diğer azınlıklar düşman olarak gösterildi. Azınlık kimlikleri bölücü olarak topluma yansıtıldı, T.C Kürtleri düşman olarak gördü. Kürtlerin özgürlük sesi katliamlarla boğuldu. Cumhuriyetin felsefesin de ırkçılık temel bir politika olduğu gerçeği inkar edilemez. Şimdi Erdoğan'ın din kardeşliği de çekiciliğini kaybetmiş durumda. Dolayısı ile Türkiye'de göçmenleri zor bir yaşam bekliyor. Bir gün göndereceğiz - bir gün göndermeyeceğiz türünden çelişkili açıklamalar halkın tepkisine göre değişiyor. Bu bariz ve birbirini yalanlayan söylemlerin perde arkasını anlamak zor değil. İddia etmek, söz vermek, bol bol lafazanlık yapmak, yalan uydurmak, olmayan şeyleri olmuş gibi göstermek Erdoğan'ın vazgeçilmez ilkesidir.
Göçmenler halk arasında ciddi bir reaksiyon görüyor. Irkçılık Türkiye'de bir devlet ideolojisidir ve çok derin diyakronik bir tarihe sahip.

T.C, egemen ulus üzerinden tehlikeli bir ırkçılık topluma empoze etti. Devletin politik çizgisi, Türk olanların dışındaki kimlikleri düşman olarak yansıttı. Bu düşmanlık komşusunun farklı kimliğini, dilini ve inancını tanımama olarak yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor. Bu bağlamda kontrolsüz ve bilinçli bir proje olarak Türkiye’ye çağrılan göçmenler, son yılların temel problemi haline geldi. Dolayısıyla göçmenlik sorunu, tamamen aktüel bir sorun olarak tartışılıyor ve gündem konusu oluyor. Erdoğan'ın din kardeşliği demagojisi artık işe yaramıyor, halkın tepkisini engelleyemiyor. Yaptırılan anketlerde halkın ezici çoğunluğunun göçmenleri istemediği gösteriliyor.

Göçmen sorunu üzerinden dile gelen Erdoğan ve AKP söylemleri bir çelişkiler yumağını almış durumda. Her gün farklı söylemlerle günü kurtarmaya çalışıyor. Erdoğan göçmenleri bazen Avrupa'ya pazarlıyor. Para vermezlerse kapıları açık tutacağı tehdidini güncelleştiriyor. Yani göçmenler hem dışarıda, hemde içerde Erdoğan'a büyük gelir getiriyor. Ayrıca Erdoğan'ın göçmen sorunu ile ilgili Avrupa'yla nasıl bir anlaşma içinde olduğu mister bir durum. Erdoğan göçmenleri, özellikle Suriyelileri kendi kirli projelerinde kullanılmak istediği bilinmeyen bir durum değildir. Suriyelilere vatandaşlık statüsünün verilmesinin nedenleri kamuoyunda tartışılıyor. 

Yakında bir seçim süreci olmasa, Erdoğan göçmenleri sahiplenen daha sert politikalar gündeme getirebilir. Hatta göçmen sorununu tartışmaya yasaklar getirebilir. Zira 'din kardeşliği' üzerinde Erdoğan'ın ümmet stratejisi, kısa bir zaman dilimi içinde 8 milyon üzerinde 'din kardeşin’ Türkiye gelmesini sağladı. 'Arap Baharı' üzerinden Müslüman dünyasında yaratılan kargaşa ve çatışmalar göçmenliği hızlandıran bir olgu oldu.

Erdoğan Müslümanların yaşadığı coğrafyada yaşanan çatışmaları bahane ederek, ya da neden göstererek siyasi İslamcıları Türkiye'ye davet etti. Özellikle Suriye'de yaşanan iç çatışmalara direk müdahale ederek, bunları Türkiye’ye kendi çağırdı. Suriye yaşanan çatışmaları, Türkiye'nin bir sorunu görecek kadar ileri gitti. Onlar da elini-kolunu sallayarak sınırdan geçti. Erdoğan kendince ürettiği ümmet projesi için sayıları 8 milyon aşan bir nüfusun Türkiye gelmesine vesile oldu. Şimdi kurtulmaya çalışıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.