Hüseyin neden idam edildi?

Toplum/Yaşam Haberleri —

HUSEYIN SEYID RIZA

HUSEYIN SEYID RIZA

HÜSEYİN ÇATAL

 

Sey Rıza mahkeme başkanına söyle seslenir: “Adu yalan ile bizi mağdur etmeyiniz”

12 Ekim 1937 Dersim soykırımının ilk duruşması. Bu ilk duruşma Garbi Dersim duruşmasıdır. Bu duruşmada 20 Dersimli vardır. Garbı Dersim davası daha sonra 15 Ekim 1937’de Şarkı Dersim davası ile birleştirilir. Yargılanan Dersimli sayısı böylece 58'e çıkar. Mahkeme kimi gazetelere göre sinema salonunda, kimi gazetelere göre de tiyatro salonunda görülür.

Mahkeme başkanı Cemil'dir. Heyet 3 kişiden oluşur. Savcı Hatemi Şahanoğlu'dur.

Sey Rıza ve arkadaşları içeri alınır. Sey Rıza ve oğlu Hüseyin ile birlikte kelepçeli olarak salona getirilir. Elleri tek kelepçeye vurulmuştur. Hüseyin'in sağ kolu yaralı ve sargılı olduğu için sol eli kelepçelidir. Baba oğul tek kelepçeye vuruludur. Duruşma boyunca ellere vurulan kelepçe çözülmez.

Sey Rıza kimlik bildiriminde bulunur. Hakim “çocukların var mı?” diye sorar. Sey Rıza cevap vermek istemez. “Ne sorarsın” der. Hakim ısrar eder. Sey Rıza cevap verir.

“Hepsi gitti, bir bu kaldı”

Kalan Reşik Hüseyin’dir.

Sey Rıza tüm ailesini kaybetmiştir. Daha önce 26 Haziran 1937 tarihli nerdeyse tüm gazetelere bir haber düşer. Tan gazetesi o günkü haberinde Sey Rıza'nın büyük oğlu Hasan “dehalet” etti. Küçük oğlu “yaralanmıştır” diye yazar. Küçük oğlu Hüseyin’dir.

Tan gazetesi 19 Ağustos 1937 tarihinde üçüncü sayfadan verdiği haberinde: “Seyit Rıza’nın oğlu 30 avanesi ile beraber imha edildi. Ovacık Jandarma Bölüğü Sarıoğlan mevkiinde Seyit Rıza ile avanesini sıkıştırmıştır. Musademe sonunda Seyit Rıza'nın oğlu Şeyh Hasan 30 avanesi ile birlikte imha edilmiştir.”

Avaneleri denilenler Seyit Rıza'nın ailesidir. Burada katledilenler Besê, çocukları, Seyh Hasan, eşi ve çocuklarıdır. Çatışmalar sonrası silah sayısı vermeye meraklı Türk devleti ve Türk basını ele geçen tek bir silahtan bahsetmez. Türk basını iki ay önce “dehalet etmiş” birinin nasıl musademeye katıldığını sorgulama gereği duymaz. Böyle bir niyetleri de yoktur.

Şimdi burada biz tekrar Hüseyin'e dönelim. Hüseyin bombalama sonucu yaralanmıştır. 3 Filo uçak sürekli Dersim'i bombalamaktadır. Ulus gazetesi 25 Haziran 1937 tarihindeki haberinde “Üç Hava Filosu Tunceli'ne gitti” diye yazıyor.

26 Haziran 1937 tarihinde Cumhuriyet gazetesi birinci sayfadan şu haberi yapar:

“Tunceli’ndeki şekavet can çekişiyor. Teyyarelerimiz şakilerin son sığınaklarını da bombaladı. Seyid Rıza'nın küçük oğlu yaralı olarak ele geçti.”

Cumhuriyet gazetesi bu bombalama sonunda Hüseyin'in “ağır yaralandığı” haberini verir.

Biz Hüseyin'in akibetinin izlerini sürmeye devam edelim.

21 Temmuz 1937 günü Cumhuriyet şu haberi üçüncü sayfasından verir: “Dersim hadisesi tamamen kapandı. Seyid Rıza'nın küçük oğlu Hüseyin yaralı kolunu tedavi ettirmek üzere Elaziz’e gelmiştir.”

Haberden anladığımız kadarı ile Hüseyin tutuklanmış değildir. Elaziz'e gider tedavisini olur, geri döner evine gelir. Buradan şunu da anlıyoruz ki; Hüseyin yaralandıktan sonra da tutuklanmamıştır. Hadi diyelim Hüseyin bombalamadan sonra kaçmış saklanmış olabilir, bu nedenle tutuklanmamış olabilir. Fakat eğer Hüseyin bu kadar tehlikeliyse neden Elaziz'e tedaviye giderken tutuklanmamıştır.

Biz Hüseyin'in izini sürmeye devam edilim. 13 Eylül 1937 günü Türk basını Sey Rıza'nın “teslim olduğu” haberini verir. Sey Rıza'nın esir alınması kendi başına bir yazı konusudur. Buna burada girmek istemiyorum. Sadece şunu söylemek ile yetineceğim. Sey Rıza teslim olmamıştır. Esir alınmıştır.

 

Sey Rıza esir düştükten sonra 24.09.1937 günü Cumhuriyet üçüncü sayfasından şu haberi verir: “Seyid Rıza’nın oğlu Hüseyin de tevkif edildi.”

Haberde devamla, “Seyid Rıza'nın oğlu Hüseyin de görülen lüzum üzerine tevkif edilerek babasının yanına konulmuştur” denir. Cumhuriyet gazetesi iki gün sonra Hüseyin tevkif edilirken çekilmiş bir fotoğraf yayınlar. Fotoğrafta Hüseyin'in sağ eli sarılıdır.

 

Elini kolunu sallayarak dolaşan Hüseyin tevkif edilir. Ardından mahkemeye çıkarılır. Mahkeme Türk basının verdiği haberlere göre son duruşmasını 09 Kasım 1937 günü yapar. Dersim ”Sergerderleri” hakkında savcı idam talebinde bulunur. Basın kimler hakkında idam talep edildiğini yazmaz.

Burada akla ilk gelen soru; savcı kimler için idam talep etme yetkisine sahip miydi? Yoksa idam edilecekleri başka biri mi belirliyordu.

Basın “Sergederlerin” Cumartesi günü son sözlerini söyleceklerini, mahkemenin da kararını 15 Kasım 1937 günü açıklayacağını yazar.

12 Kasım 1937 günü “Büyük Şef” Mustafa Kemal yanında Celal Bayar, Şükrü Kaya, Ali Çetinkaya olmak üzere “Doğu seferine” çıkar.

14 Kasım 1937 günü saat 14.10’da Malatya'dan “Beyaz Treni” ile ayrılır. Her anı dakika dakika basına yansıyan "Büyük Şef" ne hikmetse 15 Kasım 1937 günü saat 14.10’da Maden'de ortaya çıkıncaya kadar nerede olduğu bilinmez. 24 saat ortalıkta yoktur.

Burada yorumu okuyucuya bırakıp tekrar Hüseyin'e dönelim.

Sey Rıza idam edilmeden önce kendisine son arzusu sorulur. Çağlayangil'in anlatımına göre; “Sey Rıza bir saatim var oğluma verin der.” Kendisine oğlunun da asılacağı söylenir. Sey Rıza, "o zaman beni oğlumdan önce asın" der. Bu istemi yerine getirilmez.

Hüseyin babasından önce asılır. Hakkında bir suçlama yoktur. İdam edilmesinin tek nedeni Sey Rıza'nın geriye kalan tek evladı olmasıdır. Devlet Hüseyin'in idamı ile Sey Rıza'nın soyunu kurutmuştur. Sey Rıza'nın ailesi soykırıma uğratılmış, bu aileden tek canlı bırakılmak istenmemiştir.

Hüseyin'in tek “suçu” Sey Rıza'nın oğlu olmasıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.