'Kendini gerçekleştirmek' üzerine bir roman: Demian

 

ABDULHALİM KARAOSMANOĞLU

 

Demian isimli eserinde Hermann Hesse, okuyucuya Emil Sinclair’in ilk gençlik yıllarını anlatır. Kitabın iki farklı türlü okumasını yapmak mümkündür: (1) Hesse’nin bu hikaye ile amaçladığı şey, yukarıdaki alıntıda olduğu gibi bir çocuğun kendi öz benliğini bulma serüvenidir. (2) İkinci yaklaşıma göre ise, bu sade hikayenin arkasında çok daha başka mesajlar verilmektedir. Öyle ki, kitabı anlamanın anahtarı, Emil Sinclair’in cehennemde olduğunu anlamaktır. 

İlk yaklaşıma göre Emil, anne babası ve kızkardeşleri ile birlikte mutlu mesut yaşayan, düzenli biçimde okuluna giden, dini görevlerini yerine getiren iyi kalpli bir çocuktur. Bir gün arkadaş grubuna onlardan yaşça büyük ve kötü bir kalbi olan Franz isimli çocuk katılır. Franz’a kendini beğendirmek isteyen Emil, yalan bir hikaye uydurur ve bu hikaye onun sonunu getirir. Bu hikaye sayesinde Emil’e şantaj yapmaya başlayan Franz, ona türlü türlü işkenceler eder, parasını alır ve huzur bırakmaz. Her şeyden önemlisi Emil, bu işkence nedeniyle inançlarından uzaklaşmış, ailesine yabancılaşmıştır. Her şey daha kötüye gidiyor derken, bir gün okula Demian isimli bir öğrenci katılır. Kısa sürede yakınlaşan bu iki çocuk, dini kavramları birlikte sorgulamaya başlarlar. Emil’i Franz’ın elinden kurtaran Demian, ayrıca bu küçük çocuğa kendi öz benliğini bulması yolunda önderlik eder. Fakat bu o kadar kolay bir şey değildir. Hesse’nin de dediği gibi: “İnsanın kendini kendisine götüren yolu izlemesi kadar dünyada nefret ettiği başka bir şey daha yoktur.” (Hesse, 2021, s.62). Hesse, “İnsanın kendine attığı adımların, devrimci bir nitelik taşıdığını” düşünmektedir  (Hesse, 2021, s.64). İki çocuğun dostluğu, büyüyüp lise çağlarına gelmeleriyle birlikte kopma noktasına gelir. Çünkü Emil, bambaşka bir şehirde yatılı okula gönderilir. Demian’ın önderliğini kaybetmesi ile birlikte yine yanlış yollara sapar. Hesse, maddeci bir yaşam yerine maneviyatı savunduğundan, dış dünyanın iç dünyayı bastırdığı burjuva yaşamını eleştirmektedir. Bu nedenle romanın kahramanı Olan Emil ve Demian, çağa ayak uydurmayıp, kendi iç dünyalarını geliştiren bir serüven yaşarlar (Ünal, 2015, s. 30).

Kitabı anlamanın anahtarı

İkinci yaklaşıma göre ise, Hesse’nin Demian isimli kitabını anlamanın anahtarı, Emil Sinclair’in cehennemde olduğunu anlamaktır. Romanın ustaca ironiyle gizlediği bu gerçek son derece şok edicidir. Okuyucu, kitap boyunca Emil karakteri ile özdeşlik kurarken, Hesse bu karakteri mahvoluşa kadar sürükler. Hesse’nin kitabının “Batı uygarlığının sonunun geldiği ve insanın kendi doğasını bulmak için kendini ifade etmesi gerektiği inancına dayandığı" yorumu yapılabilir. Masumane bir yorumla Emil’i yaşadığı umutsuz deneyimden aklı yoluyla çıkaran Demian karakteri bir kurtarıcı figürüdür. Demian, Emil Sinclair'in çocukluğunun suçluluk ve utancının üstesinden gelmeyi ve okul arkadaşının yardımıyla başarmayı öğrendiği bir hikayedir. Fakat, Demian isminin “demon” yani şeytan ile benzerliğini göz önüne almak gerekir. Demian, tıpkı Havva’ya elmayı yediren şeytan gibi, Emil’e bilgi ağacının meyvesini yedirmektedir. Bu sayede Emil dini sorgulamaya başlar. Her romanın geleneksel yorumu, okuyucunun anlatıcının algılarına mutlak bir güven duymasını gerektirir. Bu, herhangi bir yirminci yüzyıl romanında ve özellikle Demian gibi birinci tekil şahıs ağzından yazılmış bir romanda riskli bir durumdur. Fakat Hesse kitabın önsözünde anlatıcıya güvenilmeyeceğinin sinyallerini vermektedir. Orada hayali Sinclair'in kendisi şöyle yazıyor: "Romancılar... konularına karşı neredeyse tanrısal bir tavır alma eğilimindedirler, hikayeyi tamamen anlıyormuş gibi yaparlar… Zamanla çıplak gerçek arasında hiçbir şey duramaz...” (Hesse, 2021, s. 13). Hesse bize burada açıkça, anlatıcının anlatmak üzere olduğu hikayenin önemini anlamadığını söylemektedir. Bu güvenilir bir anlatıcı değildir. Bununla birlikte, lise döneminde yine yanlış yollara sapan Emil, genç bir kıza aşık olduğunda yeniden yola gelir gibi olur. Bu dönemde filozof Nietzsche’nin kitaplarıyla tanışır. Nietzsche'nin ölümünden 18 yıl sonra yazılan bu romanda Nietzsche'ye yapılan göndermelerin hepsi hayranlık uyandırıcıdır. Sinclair'in öne sürdüğü gibi, Nietzsche'nin Hesse üzerindeki etkisi öyleydi ki onun felsefesini sadece okunmakla kalmadı, deneyimledi, hatta belki de içselleştirdi ve somutlaştırdı. Üstelik Hesse’nin romanda beslendiği tek isim Nietzsche değildir. 1917 yılında gördüğü yoğun terapi etkisi nedeniyle Carl Gustav Jung’tan da beslenmiştir yazar (Ünal, 2015, s.31).

Sonuç olarak, kitabın sonlarında Emil’in dediği gibi: “Bizim görevimiz dünyadaki bir adayı temsil etmekti, belki bir örnek, ama her halükarda eylemlerimizle farklı bir adanın olasılığını ilan etmekti.” Onun bu sözleri, her ne kadar otobiyografi olması kesin olmasa da,  filozof Nietzsche’nin edebi birikimini paylaşmaktadır. Bu iki özel ismin (Hesse ve Nietzche) okuyucularına öğretecek çok fazla şeyi vardır. Hem yaş hem de dönem olarak böylesi bir kafa karışıklığının ortasında, ergen gençlerin aklında oluşan sorulara verdikleri yanıt ilaç gibi gelmektedir. Wilson’un (2018, s.81) da dediği gibi, gençler olarak esas meselemiz, kendimizi gerçekleştirmektir. Sorunları erteleyip, yüz çevirmek yerine, cesaretle ve özgürce “düzen” kavramını eleştirebilmeliyiz. Hakikate ulaşmadan önce kaosla yüzleşmek gerekir. 

 

Kaynaklar

1- Hermann Hesse, Demian, Can Yayınları, 2021

2- Colin Wilson, Yabancı, Notos Yayınevi, 2018

3- Çiğdem Ünal, Romanlarda Yolculuk, Ki Dergisi, 2015

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.