100 yıllık soykırım siyaseti

❏

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde Kürtlere verilen sözlerin daha sonra tutulmadığını ve 1924 Anayasası ile başlayan soykırım siyasetinin devam ettiğini belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, şunu vurguladı:
  • “Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü olmadan Türkiye'de demokratikleşme gerçekleşemez. Türkiye demokratikleşmeden Türkiye'nin ve Türkiye toplumunun sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunları çözülemez.”

Yeni bir yüzyıla girerken Kürt-Türk ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi ve yeniden tarihsel anlamına uygun bir ilişkinin geliştirilmesine şiddetle ihtiyaç olduğuna işaret eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Türk tarafına şöyle seslendi: “Kürtler bunun bilincinde hareket etmekte ve bu iradeyi ortaya koymaktadır. Kürtler sorunlarının çözümünü Türkiye'nin demokratikleşmesinde görmekte ve aynı zamanda bunun mücadelesini vermektedir.  Kürt Özgürlük Hareketi olarak bizim tutumumuz budur.”

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılı vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı. Tam metni ANF’de yayınlanan açıklamanın bazı bölümleri şöyle:

Kürtlere verilen sözler tutulmadı

Cumhuriyete giden süreç tarihsel ittifak temelinde kurulacak yeni devlette Kürtlerin ve Türklerin iki asli öge olarak eşit ve birlikte yaşamaları vardır. Mustafa Kemal, Kurdistan’a gidip toplantılar yapmıştı. Açıkça Kürtlerin haklarının tanınacağı, Kürt özerkliğinin olacağı, Kürtler ve Türklerin eşit iki halk olarak devleti ortak yöneteceği kararları alınmıştır. Bu tutum, 1921 Anayasası’na da yansıtılmıştır. İlk Meclis’te yer alan Kürtler, Kurdistan vekilleri sıfatıyla bulunmuştur. Bizzat Mustafa Kemal çeşitli defa verdiği beyanlarda Kürtlerin özerkliğine işaret etmiş ve bunun yerine getirilmesinin önemini belirtmiştir. Sonraki süreç belirlenen şekilde olmamıştır. Tehlikeler atlatıldıktan sonra Kürtlere verilen sözler tutulmamış, ortak vatan ve devlet yerine Türklüğe dayalı ulus devlet inşasına girişilmiştir. Lozan Antlaşması’yla Kurdistan dört parçaya bölünmüştür. Kurdistan parçalanmakla kalmamış, Kürt halkı inkar ve yok olma sürecine alınmıştır. 1924 Anayasası’nda Kürtler inkar edilmiş, tekçi zihniyete dayalı ulus devlet modeli esas alınmıştır. Bu anayasayla bir yandan Kürt-Türk ilişkileri dinamitlenirken, diğer yandan ise cumhuriyet projesi boşa çıkarılmıştır.

Kürtleri soykırıma uğratma süreci

Kurdistan bölünüp parçalanmış ve Kürt halkı için çok acılı, çok ağır bir süreç başlamıştır. Bu, Kürtlerin soykırıma uğratılma sürecidir. Kurdistan, Türk uluslaşmasının yayılma alanı olarak görülmüş ve Kürtlük adına ne varsa yasaklanmıştır. Ulus devlet yaratma ihtirasıyla cumhuriyet olarak addedilen süreç bütünüyle Kürt soykırımı olarak inşa edilmiştir. Irak, Suriye ve İran ulus devletlerinin yaptıkları da aynı olmuştur. Onların yetersiz kaldığı anlarda bizzat Türk devleti devreye girmiş ve Kürt soykırım politikalarını tehlikeye koyacak gelişmeleri engellemiştir. Ulus devlet ihtirası uğruna tarihin en kadim halklarından olan Kürt halkı yok edilmek istenmiştir.

Kurdistan kan gölüne çevrildi

Kürt halkının inkar ve soykırıma olan itirazı büyük bir bastırma harekatıyla karşılaşmıştır. Kürtler isyan ediyor denilerek Kurdistan bir kan gölüne çevrilmiştir. Kurdistan'ın her vadisi, ovası, tepesi bir katliam mekanına dönüştürülmüş, Kurdistan yakılıp yıkılmıştır. Yüz binlerce Kürt köylerde, şehirlerde, vadilerde, mağaralarda katledilmiştir. Tunceli Kanunları, Şark Islahat Planları uygulanmıştır. Asimilasyon ve soykırım politikalarıyla Kürtlük ve Kürt kültürü yok edilmek istenmiştir. Kürt halkı zorunlu göçlere tabi tutulmuş, yerinden yurdundan koparılmıştır. Her türlü hakarete ve aşağılanmaya maruz kalmıştır. Kurdistan'da sadece kültürel değil, ekonomik soykırım politikaları da uygulanmıştır. Kürtler parya haline getirilip en ucuz işgücü olarak kullanılırken Kurdistan coğrafyası yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla sınırsız bir şekilde talan edilmiştir. Kürtlerin kendi dilini konuşması ve kendi diliyle eğitim görmesi bile yasaklanmıştır. Bu yasak bugün hala sürmektedir. Bunlara yol açan bir cumhuriyet, doğru ve olumlu görülebilir mi?

Kürt düşmanlığıyla zehirlediler

Bir avuç azınlığın çıkarları dışında yeni devlet ve cumhuriyetle beklenen hiçbir ideal gerçekleşmemiştir. Türklük ve milliyetçilik, bir iktidar aracı olmaktan öteye bir anlamı olmamıştır. Türklük ve milliyetçilik duygularıyla Türk insanı sürekli biçimde itilip kakılmıştır. Toplum adeta Kürt düşmanlığıyla zehirlenmiştir. Bununla halkın ciddi bir demokratik talep ortaya koymasına ve gelişme sağlamasına izin verilmemiştir. Türk insanı karnını doyurması dışında hiçbir şey düşünemez ve yapamaz hale getirilmiştir. AKP-MHP iktidarı da sadece Kürt halkıyla değil, neredeyse toplumun her kesimiyle, her ferdiyle savaş halindedir. Hem toplum hem devlet tümüyle tarikatlara, mafyalaşmış tefeci bezirganlara teslim edilmiştir. Hiç şüphesiz tüm bunlar Kürt düşmanlığına dayandırılarak yapılıyor, meşrulaştırılıyor.

PKK’nin tarihsel çıkışı

PKK, Kürt halkının inkar, katliam ve soykırıma karşı başlattığı bir isyan, mücadele ve kurtuluş hareketidir. Özünde bozulan Kürt-Türk ilişkilerini yeniden sağlamayı ifade etmektedir. Bu anlamda son derece önemli tarihsel bir çıkıştır. PKK, Kürt halkını yeniden var ederek, bilinçli, iradeli ve mücadeleci kılarak tarihsel rolünü yeniden oynayacak düzeye getirmiş ve bunu başarmıştır. 12 Eylül askeri darbesi, tarihsel Kürt-Türk ilişkilerini tümüyle bitirmeyi amaçlayan bir hamleydi. PKK, 12 Eylül darbesine karşı durarak ve bu hamleyi boşa çıkararak bunun olmasını engellemiştir. Ne yazık ki bu gerçeğin Türkiye toplumu tarafından anlaşılması engellenmiştir. Bugün bile bu gerçeklik Türkiye toplumuna anlatılabilmiş değildir.

Uluslararası Komplo süreci

Cumhuriyetin 100. yılı tamamlanırken 9 Ekim 1998'de başlayan ve 15 Şubat 1999'da İmralı esaretiyle sonuçlanan Uluslararası Komplo’ya atıfta bulunmak, Kürt-Türk ilişkileri açısından son derece önemli ve gereklidir. Çünkü Uluslararası Komplo, tarihsel Kürt-Türk ilişkilerine vurulan en büyük darbelerden biridir. Uluslararası Komplo, PKK'nin yeniden kurmaya çalıştığı Kürt-Türk ilişkilerini bitirmeyi, bu sürecin başarıyla sonuçlanmasını engellemeyi hedefliyordu. Önder Apo, iç yüzünü ve bununla neyin amaçlandığını ortaya koyarak bu amacın gerçekleşmesini engellemiştir. Önder Apo, İmralı esaret koşullarında bu mücadeleyi 25 yıldır vermektedir.

AKP-MHP’nin amacı

AKP-MHP iktidarının amacı ve yaptıkları, faşizmle Kürt soykırımını gerçekleştirmek ve böylece tarihsel Kürt-Türk ittifakını tümüyle ortadan kaldırmaktır. İttihatçılar, Türklüğe dayandırarak bunu yapmak istemişti. 12 Eylül rejimi ise ağırlıklı olarak dinciliğe dayandırarak bunu yapmayı planlamıştı. Günümüzde AKP-MHP iktidarı, bu ikisini birleştirerek yapmaya çalışıyor. Kürtlerin varlığı devletin geleceği açısından tehlikeli addediliyor ve devletin bekası için Kürtlerin ortadan kaldırılması gerektiği söylenebiliyor. Bunun olması için Kürtlerle yoğun savaşa girişiyor, her yerde Kürtlere saldırıyor, katlediyor, derdest edip zindana atıyor. Ne yazık ki yoğun bir özel savaş faaliyetiyle bunun rasyonel bir fikir olduğunu Türkiye toplumuna kabul ettirebiliyor.

Kürt sorunu çözülmeden olmaz

Şimdi cumhuriyetin 100. yılı tamamlanmış bulunuyor. Geçen sürecin değerlendirilmesi yapıldığında açıkça görülmektedir ki Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü olmadan Türkiye'de demokratikleşme gerçekleşemez. Türkiye demokratikleşmeden Türkiye'nin ve Türkiye toplumunun sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunları çözülemez. Cumhuriyetten beklenen değişim, gelişme ve ilerleme konusunda mesafe alınamaz. Devletin bağımsızlığı ve toplumun özgürlüğü sağlanamaz. Devlet darbe mekaniğinin dışına ve Gladio yapılarının denetiminden çıkarılamaz. Tüm bunların olması Kürt sorununun demokratikleşmesiyle mümkündür. Dolayısıyla ihtiyacı duyulan en temel konu, cumhuriyetin gerçek bir demokrasiyle buluşturulması, taçlandırılmasıdır. Demokratik cumhuriyet içerisinde Kürtler ve Türkler Türkiye'deki diğer halklarla birlikte bir arada ve beraberce yaşayabilir. Dolayısıyla da yeni bir yüzyıla girerken Kürt-Türk ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi ve yeniden tarihsel anlamına uygun bir ilişkinin geliştirilmesine şiddetle ihtiyaç vardır. Kürtler bunun bilincinde hareket etmekte ve bu iradeyi ortaya koymaktadır. Kürtler sorunlarının çözümünü Türkiye'nin demokratikleşmesinde görmekte ve aynı zamanda bunun mücadelesini vermektedir.  Kürt Özgürlük Hareketi olarak bizim tutumumuz budur. Bu, Önder Apo'nun inandığı ve savunduğu çözüm yöntemidir.  Bu tarihsel görevin başarılması için Türkiye demokrasi güçlerine, sosyalist hareketine, demokratik inanç kesimlerine, aydın, yazar, sanatçılara, demokrasi ve özgürlükten yana olan tüm toplum kesimlerine ve elbette Kürt demokratik hareketine önemli bir sorumluluk düşmektedir. Biz herkese bu sorumluluk bilinciyle hareket etme, Kürt-Türk ilişkilerini yeniden ele alan bir tartışma ve yapılanma sürecini başlatma ve bu temelde halkların demokratik ittifaklarını sağlayarak bunu gerçekleştirme çağrısında bulunuyor, Kürt Özgürlük Hareketi olarak kendimizin de bunun mücadelesi içerisinde olacağımızı belirtiyoruz." BEHDÎNAN

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.