27 yıldır aynı teranede ısrar

  • DEP'li siyasileri hedef alan 2 Mart Darbesi ile dokunulmazlığı kaldırılıp cezaevine konulan siyasetçilerden Sırrı Sakık, “27 yıl değil, 47 yıl geçse, partiler de kapatılsa Kürt sorunu çözülmediği sürece sorunlar devam eder. Ne yazık ki hala yanlışta ısrar ediliyor” dedi.

 

BERİVAN ALTAN - MA/ANKARA

Çok partili sisteme geçildiği günden bu yana darbeler ve parti kapatmalarla anılan Türkiye siyaseti, bugün yine Meclis’in 3. büyük partisi olan Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik kapatma çağrıları ve haklarında fezlekeler hazırlanan partili milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile gündemde. Bugün olduğu gibi Kürt siyasetini hedef alıp tarihe “siyasi darbe” olarak geçen ilk vaka, 2 Mart 1994’te Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinin tutuklanması oldu. Üzerinden 27 yıl geçen bu darbe, Türkiye siyasetinde hala varlığını sürdüren statükonun Kürt fobisini anlamak açısından oldukça önemli.

1987’de yapılan seçimlerde çok sayıda Kürt milletvekili yüzde 24 oranında oy alıp 99 milletvekili çıkaran Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin (SHP) listelerinden seçilerek Meclis’e girdi. Ekim 1989’da Paris’te düzenlenen "Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan Hakları" başlıklı konferansa katılan SHP’li 7 Kürt vekil partiden ihraç edilince 7 Haziran 1990'da Genel Başkanlığını Fehmi Işıklar’ın yaptığı Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu ve Kürt siyasi hareketinin Meclis’teki ilk temsili bu parti oldu. HEP’li 18 isim, 1991 Genel Seçimlerinde kurulan ittifak ile SHP listesinden 19. dönem milletvekilleri olarak Meclis’e girdi. Bu isimlerden Leyla Zana’nın Meclis’te Kürtçe yemin etmesinin yerleşik statüko içerisinde yol açtığı kriz ile Kürt vekiller hedefe konuldu. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak ve bu yolda faaliyette bulunmak” iddiasıyla parti hakkında kapatılma davası açması üzerine Özgürlük ve Eşitlik Partisi (ÖZEP), Özgürlük ve Demokrasi Patisi (ÖZDEP) deneyimlerinin ardından 7 Mayıs 1993'de Yaşar Kaya'nın Genel Başkanı olduğu Demokrasi Partisi (DEP) kuruldu. 14 Temmuz 1993'de de AYM oybirliği ile HEP’in kapatılmasına karar verdi.

DEP’lilerin dokunulmazlığı kaldırıldı

 HEP’i kapatmakla yetinmeyen devlet, haklarında fezlekeler hazırlanan DEP’li vekillere yöneleceğinin işaretini, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in 22 Şubat 1994'te DYP Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmayla verdi. Çiller’in o konuşmasında sarf ettiği "Halkımız 'Yüce Meclis'in çatısı altında PKK barınmaktadır' diye düşünüyor. Böyle bir düşünce halk ve bizim için rahatsızlık vericidir. Biz buna müsaade edemeyiz. Gereğini yapacağız” sözlerin ardından DEP’li siyasilere yönelik 2 Mart 1994 darbesi yaşandı. 

Yapılan Meclis oylamasında DEP vekiller Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile bağımsız Milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları, o dönem DYP, ANAP, MHP, BBP ve bazı CHP vekillerinin “Evet” oyları ile kaldırıldı.

DEP kapatıldı

 Meclis’ten çıkmama kararı alan DEP’li vekiller Orhan Doğan ve Hatip Dicle, polisler tarafından yaka paça gözaltına alındıktan 13 gün sonra tutuklandı. DEP ise, Anayasa Mahkemesi tarafından 16 Haziran 1994'te kapattı.  DEP’li vekillerin tutuklanmasını, “terörle mücadele” adı altında baskı ve şiddet politikalarının devreye konulup, şiddetli çatışmaların, sokak ortasında faili meçhul cinayetlerin ve köy yakmaların yaşandığı karanlık bir dönem izledi. 

Yıllar sonra itiraf etti

 Dönemin İçişleri Bakanı olan Nahit Menteşe, Kürt siyasetçileri hedef alan 2 Mart Darbesi’nin ülke için iyi sonuçlar doğurmadığını ve Kürt sorununun çözümüne fayda sağlamadığını yıllar sonra itiraf etti. Menteşe, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na “DEP’li milletvekilleri, dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra 2 Mart 1994 tarihinde polis zoruyla Meclis’ten çıkartılmıştır. Bu olay, Kürt sorununda çözüm umutlarının tükenmesine yol açmıştır” ifadelerini kullandı.

Yargılandıkları davada haklarında 25 yıl hapis cezası verilen DEP’li vekiller, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine” hükmedilmesi ile ardından 2004’te tahliye edildi.

Vefatının 6 yılını geride bırakan Yaşar Kemal, o dönem yakından takip ettiği DEP davasına dair “Milletvekilleri mahkûm olursa Türkiye 21. yüzyıla lanetlenmiş olarak girecektir” sözlerini sarf etmişti. Nitekim 2 Mart Darbesi’ni, 4 Kasım 2016 ve 4 Haziran 2020 siyasi darbeleri takip etti.

Sakık: yanlışta ısrar ediliyor

 2 Mart Darbesi ile vekilliği gasp edilip rehin alınan isimlerinden DEP Milletvekilli Sırrı Sakık, o gün yaşananların üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen bugün de benzer politikaların devreye konulmaya çalışıldığını söyledi. Sakık, “Biz 27 yıl önce bu süreci gördük. Ağır bir bedelini de ödedik ama sorunları çözmedi. O tarihte bizim dokunulmazlıklarımızı kaldırıp, bizi yargıya teslim edenlerin hepsi bugün yok oldu. Biz yine çıkıp Meclis’e geldik ama onların hiçbiri olmadı. Haklı bir mücadeleyi hiçbir gücün engellemeyeceğini hayat onlara da gösterdi, bize de gösterdi ama ne yazık ki geldiğimiz noktada hala yanlışta ısrar ediliyor” dedi.

Bu siyasetin çıkmaz olduğunu belirten Sakık, “27 yıl değil, 47 yıl da geçse, partiler kapatılsa da, Kürt sorunu çözülmediği sürece sorunlar devam eder. Bu yol, yönteme başvurmak isteyenler dönüp ülkenin realitesiyle yüzleşmeliler. Çözümle ile ilgili adımlar atmalılar” diye konuştu.

4 Kasım Darbesi ve CHP

 Kürt siyasetine yönelik tarihe geçen ikinci siyasi darbe, 2013-2015 yılları arasında süren ve sonrasında iktidar tarafından reddedilen ‘çözüm süreci’ sonrasında geldi. HDP’li milletvekilliklerin dokunulmazlıkları kaldırılması konusunda 20 Mayıs 2016’da Meclis’te yapılan oylamada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Anayasa’ya aykırı ama evet” diyerek, demokrasinin bir kez daha ortadan kaldırıldığı bu sürece destek verdi. 4 Kasım 2016 gecesi ise aralarında HDP Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da olduğu 9 milletvekili rehin alındı. Sonraki süreçte eklenen yeni isimlerle tutuklanan HDP’li milletvekili sayısı 12’ye yükseldi. HDP’li yöneticiler ve üyelerin hedef alındığı bu süreçte yine 10 bine yakın partili gözaltına alındı, yüzlerce kişi tutuklandı.

4 Haziran Darbesi

 4 Kasım Darbesi ardından 31 Mart 2019 seçimleri ile birlikte yerelde kaybeden AKP, bir kez daha HDP’li belediyelere kayyum atadı. Kayyum politikasının devamı olarak Kürt siyasetine dönük 3. darbe 4 Haziran 2020 günü yaşandı. 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘evet’ diyen CHP’nin kendisi bu darbeden nasibini aldı. HDP milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile birlikte CHP’li Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı.

Encü: yine sonuç alamazlar

 HDP eski Şırnak Milletvekili ve yeni dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Ferhat Encu de 4 Kasım 2016’da tutuklananlar arasındaydı. Encu, “2 Mart 1994’te Kürt’ün iradesine yönelik bir darbe girişimi vardı. 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması, ardından da 4 Kasım 2016’da bir kez daha demokrasinin iradesine darbe yapıldı” dedi. Her dönem iktidarların kendi yetmezlikleri ve yönetememe krizlerini örtmek için Kürt siyasetini hedef haline getirdiğini hatırlatan Encu, şunları söyledi: “Denenmiş, sonuç alınmamış yollar yeniden denenmeye çalışıyor. 1994’ten bugüne 27 yılda bir başarı elde edildi mi? Hayır. Bu sorunun daha fazla büyümesine, mücadelenin de büyümesine neden olmuştur. Demokratik siyaseti tasfiye başarılı olmayacaktır.” 

Yine denemek istiyorlar

DEP’li vekillerin tutuklanması ardından gündeme gelen parti kapatmaları, bugün de Kobanê fezlekesi üzerinden 9 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla gündemde. 11 Aralık 2009 tarihinde DTP’nin kapatılma sürecinde olduğu gibi İspanya’nın Bask bölgesindeki Herri Batasuna partisi örneği, HDP için de tartışılmaya başlandı. 20 Eylül 2019 tarihinde Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş üzerinden devreye konan Kobanê soruşturması, 25 Eylül 2020’de genişletildi. Toplam 29 siyasetçinin bu soruşturma kapsamında tutuklanmasının yanı sıra HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın da aralarında olduğu 9 milletvekilinin daha dokunulmazlıkları kaldırılmak isteniyor.

Hakkında fezleke hazırlanan isimlerden HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, şunları ifade etti: “Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a bir komplo olarak başlatıldı. Onların dosya dedikleri şey içinde sadece çöp var. En geniş demokrasi cephesiyle bu süreci göğüsleyeceğiz. Halkımız bize güç veriyor. Halkın verdiği güçle sağlam bir şekilde duruyoruz. Bizi ne zindanlar ne onların şiddeti korkutabilir. Hiçbir şekilde bu mücadele geri adım atmayız.”

Muhalefet cesur olmalı

 Sırrı Sakık ise muhalefetin bir bütün olarak bu konuda tutum alması gerektiği görüşünde. Muhalefet partilerinin 1994’te ve 2016’da aldığı tutumu anımsatan Sakık, “Muhalefetin bugün kendi politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. İktidar açıklama yapar yapmaz İYİ Parti’den bir grup ‘oy vereceğiz’ diyor. Neye oy vereceğini de bilmiyor. Böylesi bir düşmanlık ve önyargı var. Muhalefetin bu tuzağa düşmemesi için daha çok cesur olması gerekir. Hukuksuzluk karşısında bir hukuk bloku oluşturması lazım” dedi. Kürt sorunun düşman hukukuyla çözülemeyeceğini vurgulayan Sakık, şunları ekledi: “İktidar ve muhalefetiyle sorunlarla yüzleşmesi gerekiyor. Topluma yeni bir hikaye ancak hukukun ve huzurun ülkesini birlikte oluşturma hikayesi olmalıdır.”

HDP’nin bugün adeta bir taarruz ile karşı karşıya olduğunu söyleyen HDP MYK Üyesi Encu ise “Bunun sebebi HDP’nin ortaya koyduğu toplumsal muhalefet ve mücadelenin tehdit olarak görülmesidir. Demokratik siyaseti tasfiye başarılı olmayacaktır” şeklinde konuştu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.