Adaleti mücadele getirir

Cansel Encü ve Halime Encü

Cansel Encü ve Halime Encü

  • Roboskî Katliamı’nın üzerinden 12 yıl geçti. Katliamda 17 yaşındaki oğlu katledilen Halime Encü, “Kimse eskisi gibi olmadı” derken ağabeyini yitirdiğinde henüz 10 yaşında olan Cansel Encü, o günden sonra darmadağın bir çocukluk geçirdiğini söyledi.
  • Katliamın yıl dönümü vesilesiyle açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, şunun altını çizdi: “Katil devletten adalet beklenemez. Adaleti getirecek olan, tarihsel hesaplaşmayı sağlayacak olan mücadeledir. Kürt halkı da hesap sormaya devam edecektir.”

Türk ordusunun, Şirnex’in Qilêban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî köyünde 17’si çocuk 34 kişiyi savaş uçaklarıyla katletmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Katliamın sorumluları ne yargılandı ne de cezalandırıldı. Hukuki girişimler sonuçsuz kaldı, devlet sorumluluğunu kabul etmeyip örtbas etme çabasını sürdürüyor.

Türk savaş uçakları, 28 Aralık 2011’de saat 21.37’de 34 kişiyi bombalayarak katletti. Devlet, ilk açıklamasında katledilen kişilerin PKK’li olduğunu öne sürdü. Türk Genelkurmay Başkanlığı katliamdan sonra yaptığı açıklamada, katledilenlerin “PKK’nin kullandığı yolları kullanmaları” sebebiyle F-16’larla vurulduklarını savundu. Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ocak 2012'de düzenlediği bir basın toplantısında MİT’in katliamdaki rolünü inkar etmeye çalışarak, yanlış istihbarat verdiğine ilişkin bir husus bulunmadığını ve katliamla ilgili grup, yer, tarih, sayı ve geçiş güzergahlarına ilişkin MİT'in herhangi bir istihbarat paylaşımı gerçekleştirmediğini söyledi.

Bakan, MİT’i sorumlu tuttu

Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise Kasım 2014'te düzenlediği basın toplantısında, “MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetler'in yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir. Sonuçta, MİT'ten gelen birden fazla resmi istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşanmıştır" sözleriyle MİT’i sorumlu tuttu.

MİT’in raporu basına yansıdı

MİT’in katliamdaki rolü, Eylül 2015'te ise belgelerle açığa çıktı. Genelkurmay Başkanlığının Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği bir yazıda, MİT'in Bahoz Erdal'ın eylem hazırlığında olduğuna ilişkin "doğruluğu kuvvetle muhtemel" notuyla ilettiği istihbarat raporu ortaya çıktı. Uzun yıllar ne MİT ne de devlet yöneticileri katliamdaki rol ve sorumluluğunu kabul etti. Devletin kendi içinde 15 Temmuz 2016’daki çatışmasının ardından Fethullah Gülen Grubu  sorumlu tuttuldu. Katliamı gerçekleştirenlerin Türk ordusu içindeki Fethullah Gülen Grubu elemanları olduğu öne sürülerek, katliamın tüm failleri bir kez daha gizlendi.

Katliamın hukuki boyutu

Katliamın ardından başlatılan soruşturma kapsamında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 11 Haziran 2013'te “taksirle ölüme sebebiyet vermekten” dosya hakkında “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı 7 Ocak 2013 tarihli gerekçeli kararında, kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığını ileri sürdü. Askeri Savcılık da Ocak 2014'te kamu davası açılmasını gerektiren bir sebep bulunmadığını öne sürüp takipsizlik kararı verdi.

AYM dosyayı reddetti

Bu kararın ardından 261 kişiden vekalet alan avukatlar, 18 Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuru yaptı. AYM’nin ret kararının ardından dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. AİHM de 17 Mayıs 2018’de verdiği kararla, iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvuruyu kabul etmedi.

Yeniden AYM’ye başvuruldu

AİHM kararının ardından avukatlar aileler adına Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak hukuki süreci yeniden başlattı. 17 ailenin yaptığı suç duyurusu Uludere ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Ancak 25 Kasım 2020’de dosya için bir kez daha takipsizlik kararı verildi. Ailelerin karara yönelik itiraz başvuruları da reddedilince 9 Nisan 2021’de AYM’ye yeniden başvuru yapıldı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu'na da başvuru yapıldı. Nihayetinde dosya sürüncemede bırakılarak cezasızlığın örneklerinden biri haline getirildi.

Hiçbir şey eskisi gibi olmadı

Henüz 17 yaşındayken katledilen 34 kişiden biri olan Serhat Encü’nün annesi Halime Encü, katliamın yıl dönümü vesilesiyle JINNEWS’ten Öznur Değer’e konuştu.  dolayısıyla duygularını paylaştı. Katliamın 13. yılına girdiğini; 13 yıldır “adalet” demekten vazgeçmediklerini hatırlatan Halime Encü, “Benim oğlum Serhat henüz 17 yaşındaydı. Okul okuyordu. Katliamın ardından hiçbir şey ve hiç kimse eskisi gibi olmadı. Çoğu genç okulu bıraktı. Benim eşim ve oğlum cezaevine girdi. Suçsuz yere cezalandırıldılar. Katliamdan sonra gençlerimiz uyuşturucuya bulaştırıldı, intihara sürüklendi. 100’den fazla insan intihar etti. Artık kaldıramıyorlar. Çok zor, çok büyük bir acı” dedi.

Bu halk katliamla bitmeyecek

Bölgenin temel geçim kaynağının sınır ticareti olduğuna dikkat çeken Halime Encü, şunları dile getirdi: “Dedelerimiz de yıllarca sınır ticareti yaptı. Bu kaçakçılık değil, geçim kaynağıdır. Katledilenlerin hepsi çocuk ve gençlerdi. Cenazelerimizi hayvanların etlerinden ayırdık. Hangi parçanın çocuklarımıza hangi parçanın hayvanlara ait olduğunu bilmiyorduk. Bu halk katliamla bitmeyecek. Bu katliamı asla unutmayacağız. Failler yargılanan ve cezalandırılana, hesap sorulana kadar bu katliamı asla unutmayacağız. Ben 34 kişinin annesiyim. 11 kişi benim ailemdendi, diğerleri de akrabalarımızdı, köylülerimizdi. Yaşadığım müddetçe bu katliamı unutmayacağım. Asla tazminat almayı da kabul etmeyeceğim.”

Darmadağın bir çocukluk geçirdim

Roboskî Katliamı’nda kardeşlerini, arkadaşlarını ve yakınlarını kaybeden o zamanın çocukları da aradan geçen yıllara rağmen katliamı dün gibi hatırlıyor.  Cansel Encü, katliamın yaşandığı gün 10 yaşındaydı. Kendisinden üç yaş büyük olan ağabeyi Muhammed Encü’yü (13) kaybetti. Evin en büyüğü olan ağabeyinden “en iyi arkadaşımdı” diye söz eden Cansel Encü, gülümseyerek evden çıkan ağabeyinin soğuk cenazesinin bir traktörün kasasında eve dönmesinin travmasını henüz atlatmış değil. O günü asla unutmadığını ifade eden Encü, "Katliamdan sonra çocukluğum darmadağın oldu" dedi. 

Çığlık dinmek bilmiyordu

Katliam gününü anlatan MA’dan Zeynep Durgut’a anlatan Encü, “10 yaşındaydım. O gece babam evde değildi. Ağabeyim anneme, ‘ben sınıra gideceğim' dedi. Annem ona, ‘gitme baban kızıyor' dedi. O da, ‘bu son gidişim bir daha gitmeyeceğim' dedi. Daha sonra abim gitmesin diye biz annemle katırı bağladık. O da gidip komşumuzun katırını aldı. Ağabeyime, ‘gitme bu soğukta gidip ne yapacaksın' dedim. O gitmesin diye kıyafetlerini dahi ona vermedim ama bizi dinlemedi ve gitti. Giderken de gülerek arkasından bize el salladı. Akşam saat 21.00 gibi annem yerinde hiç durmuyordu ve içinde çok kötü bir his vardı. Daha sonra bir ses geldi. Annem dışarıya çıktı ve ‘bir şey oldu' dedi. Aradan 20 dakika geçti çığlıklar her yerde yankıladı. O çığlıkların gelmesiyle birlikte kendimi dışarıya attım. Herkes dışarıdaydı. Daha sonra kuzenim geldi ve bana, ‘eldivenlerimi getirin, ışığı verin gideceğiz' dedi. Dışarıda çığlıklar dinmek bilmiyordu. Herkes bir şey diyordu, her biri, 'benim oğlum öldü' diyordu.” 

Hepsinin öldürüldüğünü söylediler

Traktörlere yüklenen cenazeleri gördüğünü söyleyen Encü, o günden sonra çocukluğunu yaşayamadığını belirtti. Encü, "Travma yaşadım. Herkes can havliyle yanına battaniye alıp olay yerine koştu. Çok kötü bir süreçti. Annem de gitti ve bir yaşındaki kardeşimi de bana emanet etti. Korkudan ellerim titriyordu ve sürekli ‘Allah'ım ne olur abimi koru' diye dua ettim. Daha sonra haber geldi ve hepsinin öldürüldüğünü söylediler” dedi.

Cenaze dolu traktörler geçiyordu

Ağabeyinin bombardıman sırasında aynı zamanda katırını da kurtarmaya çalıştığını belirten Encü, “Babam ağabeyimin cenazesini buldu, bir elinde katırının ipi vardı. Katırı da kurtarmaya çalışmış. Bizim mahalleden dört kişinin cenazesini traktöre koyup getirdiler. Sabah kalktık traktörler dolusu cenazeler önümüzden geçiyor. Babamın o çaresizliğini hiç unutmuyorum. Annem ısrarla cenazesine bakmak istedi ama babam ona, ‘nesine bakacaksın ondan geriye bir şey kalmamış' dedi. Çocuktum ve gittim cenazeye dokundum. Cenazeyi taşıyan traktör geçtiğinde bende arkasından koşa koşa gittim" şeklinde konuştu.

Cenazeye dokundum, soğuktu

Encü, ağabeyinin cenazesini dokunduğunda hissettiği duyguyu ise şu şekilde dile getirdi: "Cenazeye dokundum, soğuktu. Tarif edemeyeceğim hisler oluştu. O anda hissettiğim şeyi dile getiremiyorum. Sadece bir şey değil, çok şey hissettim. Onun bir daha gelmeyeceğini hissettim. Çok zor bir çocukluk geçirdik. Düşünsenize traktör üstünde bir sürü cenaze önünüzden geçiyor. O olaydan sonra darmadağın bir çocukluk geçirdim. O günden beri kendimize gelmiş değiliz. Adalete inancım da yok. Adalet olsaydı bunca yılda gelirdi."

Daha fazla mücadele

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı da Roboskî Katliamı’nın yıl dönümü vesilesiyle dün yazılı bir açıklam yaptı. Türk devletinin, gerçekleştirdiği diğer katliamlar gibi Roboskî Katliamı’nın da üstünü örttüğünü, üstelik yanlış bulmayıp savunduğunu belirten Eşbaşkanlık, bizzat katliamın emrini veren Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirenleri kutladığını hatırlattı. Kürtlere yönelik gerçekleştirilen katliamlarının hepsinin, Türk devletinin Kürt soykırımı planı çerçevesinde olduğunu vurgulayan Eşbaşkanlık, şunların altını çizdi: “Kürt halkını katleden devletten adalet beklenemez. Adaleti getirecek olan, tarihsel hesaplaşmayı sağlayacak olan Kürt halkının mücadelesidir. Kürt halkı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadelesini daha da büyüterek ve özgürlüğünü gerçekleştirerek soykırımcı sömürgecilikten ve katliamcılardan hesap sormaya devam edecektir. Kürt halkı, mutlaka özgürlüğünü gerçekleştirecek ve bütün katliamların hesabını soracaktır. Buna söz vermiş bir Hareket ve halkız. Özgürlük mücadelemizi daha da büyüterek bu sözümüzü gerçekleştirmeliyiz. Herkesi daha fazla mücadele etmeye çağırıyoruz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.