Adı Amele, getirdiği ülkemdi!

Yurt Dışı Haberleri —

Amele

Amele

  • Amele, 25 yıldır emek verdiği eserleriyle, Avrupa’da festivallerde, meydanlarda kurulan şenliklerde Kürdistan tarihinin bir emektarı olarak yer alıyor.

SELMA AKKAYA/PARİS

Adı Amele. Bu mücadeleye gönül vermiş, özdeşleşmiş biri. Gerisi, nereden geldi, kimdi, geçmişi bir yerde toplam tarihimizin bir parçası demek yetiyor sanki... Bugünlerde Paris’te genç Kürt nesillerin etrafında kenetlendiği 1’inci Kürt Kültür Festivali için Kürdistan’ın bir maketi ile bu heyecanın parçası olmuş bir emekçi.

Amele’nin topladıkları Kürtlerin zozan hayatının çadırı, yayık, iş aletleri, nakışları, kilimleri, bakraçları... Geçmiş hayata dair objeler ile Kürdistan’ın kültürel mozaiği işlenmiş bir saz, Alevi mezarlığı, kilisesi, camisi, surları, Êzîdî, Alevi, Sünni, Hıristiyan ama Kürt ve Kürdistan’ın özünün toplam tarihi Amele’nin topladıkları ve sanatı ile nakşettiği maketlerle salona taşınmış. 

25 yıllık emek

Amele, 25 yıldır emek verdiği eserleriyle, Avrupa’da festivallerde, meydanlarda kurulan şenliklerde Kürdistan tarihinin bir emektarı olarak yer aldığını ifade ediyor. Yolu kimi yerde Mizginler, Serhatlar ve şehit düşen diğer Kürdistan sanatçıları ile buluşmuş. Onlarla tiyatro yapmış, yol yürümüş, sanatla buluşmuş ve tüm bu özü toplayıp halka anlatmaya çalışıyor. 

“Genç kuşakların bu tarihi öğrenmesi gerekiyor” derken gözleri parlıyor.... Onunla maketler arasında yolculuğa çıktığımda, Mehmet Uzun’un şu sözleri aklıma geldi: “Kendi kökünden, izinden, toprağından kopma. Onlar bu kötü naçar hayatımızda mutluluğumuzun pınarlarıdır."  

Köy çeşmesi ardından akan gözyaşı

Sonra çadır başında duran köy çeşmesine götürüyor beni… “Bu analarımızın ağıtları, acıları, gençlerin ilk aşkları, koyunlarımızın içtiği su, hamur için taşınan su…." diye devam ederken, uzun yıllar görmediğim, hayal-meyal hatırladığım bir Kürt kadınının birkaç yıl önceki refleksi aklıma geldi. Adı Güler’di. Merhaba’dan sonra daha ben onu tanımaya çalışırken, “nasılsın” demeden yıkılıp modernize edilen köyünün çeşmesine gözyaşı döken bir kadın durdu karşımda. Bu gözyaşının içerisinde umut, özlem ve insan olana değer vardı!

Mutluluk, acı bir arada

O farkında olmasa da yüreğinin derinlikleri biliyordu. Önce köyleri yitirdik, ardından mahalleleri, sonra içinde büyüdüğümüz kentleri. Çeşmenin yıkımı sanki köklerimizin sökülmesi idi. Mezarlıkla köyü bağlayan, o çeşme, çocukluğumuzdu. Belki geçmişte suya giden kadınların tek sosyal alanıydı. Köyün haberleriydi, mutlulukları ve acılarıydı. Burada paylaşıyordu insanlar bir bakraç su alırken. 

Bir yanı köy, diğer yanı mezarlık. Ölüm ile yaşam arasında araftı sanki. Mezarlıkta biriktirdiğimiz acıları, orada elimize ve yüzümüze vurduğumuz suyla arındırır, küçük bir yokuşu tırmanıp evin yolunu tutardık. Küçükken annemizin arkasından koşturarak, sürdüğümüz davar ya da sığırın sabah yolculuğuydu. Her şeyden önce ölmüşlerimiz, öleceklerimiz ve yaşam arasında köprüydü o çeşme!

Mete Xanik, Ape Hesik

Xızır günü Mete Xanik’in, yaptığı niyaz, başında yaktığı mumdu. Çocukların avucuna konulan birkaç çerez, lokum ve bisküvinin üzerine içilen suydu. Adı Sakine, hızıyla yarışamayanların ona taktığı lakabıyla Cirit’ti... Bakır tencerelerini o çeşmenin önündeki kumla parlattığında hayat ona güzel gelirdi. Kızı Nazık’a bağırışıydı. Ape Hesik'ti. Onun curasının tellerini tıngırdatmak isteyen çocuklar, onun o çeşmeden gelişine odaklanırdı!

Şimdi o çeşmeye benzeyen bir çeşme maket olmuş Paris’in orta yerinde Kürdistani bir kurumda festivalde karşıma çıkıyor. Halkının Amelesi Avrupa’da gezileri sırasında, insanların çeşme ile kurduğu duygusal bağdan bahsediyor ve ekliyor: “Çadırda bulunan beşiği gören kadınların, anaların gözleri doluyor. Geçmişe gidiyorlar… Herkesin bu çeşmede bir öyküsü var. Bu çeşme, köylerde sohbetin, acının, sevginin ortaklaştığı yerdi!”

Çocukluğumuz ve yitirdiklerimiz 

Amele ile maketler arasında dolaşırken, Sur’a gidiyorum… Şimdi dikilen TOKİ evlerini hatırladıkça ruhu sökülen kentlerimizin acısı takılıyor Dört Ayaklı Minare’nin yıpranan ayaklarına… Yeni ve modern olan hep cazip gelir. Tıpkı hayata dair çözemediklerimizi uzaklarda aramak gibi. Hafızamızı, anılarımızı, çeşmelerimizi, surlarımızı, tarihsel dokumuzu yıkarak yetim bırakanların bize sunduğu TOKİ evlerine taşınmayı sanki iyi bir şey sanırız! Oysa arkamızda bıraktıklarımız ve yaşadıklarımız kadarız. 

Amele ile bu yolculuğa ve ülkenize doğru yol almak için kaçırmayın derim…. O çeşmelerimize ağlamak da yeniden bir hayatı kurmak için umuttur!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.