‘Biri beni kurtarsın’ demekle olmaz

Dosya Haberleri —

❏

  • Her türlü mücadele imkanımız var. Gerillaya katılabilen gerillaya katılmalı, dağa çıkan çıkabilmeli, çıkamayan şehirde yapmalı, siyasi mücadele yürüten siyaset yapmalı, toplumsal mücadele yürüten mücadele yürütmeli ama herkes mücadele etmelidir. Bu faşizmden bir şey beklememek ve istememek gereklidir.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, yaklaşan 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü öncesinde Fırat Haber Ajansı’na (ANF) değerlendirmelerde bulundu. Kalkan’ın değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:

  • Partimiz PKK adına tüm dünya işçi ve emekçilerin 1 Mayıs birlik, dayanışma ve mücadele gününü kutluyorum. Katmerli emekçiler olan tüm kadınların 1 Mayıs’ını kutluyorum. Yüzde doksan dokuzu işçi ve emekçi olan Kürtlerin 1 Mayıs’ını kutluyorum. 1 Mayıs ideallerini duygu ve düşüncelerinde en güçlü bir biçimde yaşatan tüm gençlerin 1 Mayıs’ını kutluyorum. Bu 1 Mayıs’ta özgürlük, farklılıklara dayalı eşitlik ve demokrasi bayrağının her zamankinden daha yükseklere taşınacağına, sosyalizm mücadelesinin her alanda çok daha güçlü gelişeceğine dair yüksek inancımı ifade ediyorum…

1 Mayıs 1977 Taksim şehitleri şahsında tüm 1 Mayıs şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. 1 Mayıs 1985’te Garzan’da şehit düşen büyük gerilla komutanımız Ramazan Kaplan ve grubu şahsında tüm Özgürlük Mücadelesi şehitlerimizi saygı ve sevgiyle anıyorum… Yüreği 1 Mayıs’tan yana atan herkesi 2021 yılı 1 Mayıs’ında sokaklara çıkmaya, meydanları doldurmaya, özgürlük, eşitlik ve demokrasi marşlarını söylemeye, sloganlarını atmaya çağırıyorum.

 

1 MAYIS’TA YENİ BİR ZİRVE

  • Bu 1 Mayıs Kürtler ve Kürdistan açısından; Türkiye işçileri, emekçileri ve halkları açısından AKP-MHP faşizmine karşı “Özgürlük Hamlesi” temelinde yürütülen mücadele ile karşılanıyor. Faşizmi yıkma, tecridi kırma ve işgali sona erdirme, Önder Apo’un fiziki özgürlüğü temelinde Kürdistan’ı, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu demokratik kılma mücadelemiz, tüm Kürdistan ve Türkiye’de, bölge ve dünyanın dört bir yanında hamlesel düzeyde gelişiyor. Bu hamle, 8 Mart ve Newrozlarla büyük bir ivme kazanmış bulunuyor. İnanıyoruz ki 1 Mayıs, söz konusu mücadeleyi yeni bir zirveye taşıyacak, “Özgürlük Zamanı” hamlemizin yeni bir doruğu olacaktır.

Bu temelde de 2021 yılı 1 Mayıs’ına çok daha büyük bir anlam ve önem yüklüyoruz. Bu 1 Mayıs’ın AKP-MHP faşizminin yıkıldığı; Kürdistan’ın özgür, Türkiye ve Ortadoğu’nun demokratik hale getirilmesi için mücadelenin her alanda yükseltildiği, İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen mücadelenin yeni bir zirve yaptığı bir 1 Mayıs olmasını diliyoruz… Bu temelde de tüm halkımızı ve Türkiye halklarını 1 Mayıs sürecini “Özgürlük Zamanı” hamlemizin çok daha güçlü geliştirilip faşizmi yıkma doğrultusunda önemli bir adım haline getirmeye çağırıyoruz.

 

BİZ BİR İŞÇİ PARTİSİYİZ

  •  Elbette biz bir işçi partisiyiz ve tüm sorunlara da işçi partisi olma bilinciyle yaklaşım gösteriyoruz. Zaten başka bir adla parti olmamız da çok fazla mümkün değildi. Neden? Çünkü yüzde doksan dokuzu işçi ve emekçi olan Kürt toplumunun partisi olarak doğduk ve geliştik, Kürtlerin partisi olduk. Dolayısıyla Kürt partisi olmak demek, işçi ve emekçi partisi olmak demektir… Ha “işçi ve emekçi partisiyiz” demişiz, ha “Kürtlerin partisiyiz” demişiz.
  •  Başlangıçta reel sosyalizmin derin etkisiyle her şeyi sınıf çelişkisi ve sınıf mücadelesi temelinde alan partimiz, Kürdistan’da yürüttüğü mücadelenin ve dünyada yaşanan gelişmelerin ortaya çıkardığı sonuçlara dayanarak bu düşüncede kısmi bir değişiklik yapmış, her şeyi sınıf çelişkisi ve mücadelesiyle izah eden ve ifadelendiren anlayışını bir değişime ve yenilenmeye uğratmıştır.

 

DEMOKRATİK ULUSLAŞMA BUDUR

Kuşkusuz iktidarcı ve devletçi sistem altında yaşayan toplumlarda sınıfların varlığını, dolayısıyla sınıf çelişkisi ve çatışmasını ret ve inkar eder durumda değildir. Bu gerçekliği görmekte ve kabul etmektedir. Günümüz toplumlarının egemen sistem nedeniyle sınıflara ayrıştığını, birçok sınıf ve kesimden oluştuğunu, bu sınıflaşmanın da farklı çıkarları gündeme getirdiğini, söz konusu çıkarların önemli bir çelişki ve mücadeleyi doğurduğunu görmekte, değerlendirmekte ve esas almaktadır. Bu çerçevede de kuşkusuz en çok ezilen ve sömürülen sınıf olarak işçi sınıfını, tüm emekçi kesimleri, kendisine sosyal temel yapmaktadır. Fakat toplumda var olan tek çelişki ve çatışmanın, dolayısıyla farklılığın sınıf temelinde olmadığını, onun dışında da farklılıkların ve oradan doğan çelişki ve çatışmaların da var olduğunu değerlendirmekte, kabul edip esas almaktadır. Kuşkusuz partimiz sınıfsal ayrışma, sınıf çelişkisi ve çatışması temelinde de bir mücadeleyi öngörüp kendisini bu temelde örgütleyerek mücadeleyi geliştirmektedir. Kendini işçi partisi olarak tanımlaması ve mücadelesini devam ettirmesi, zaten buradan ileri gelmektedir. Fakat hep ezilen sınıf olarak kalma, toplumları sınıfsal ayrışmayı mutlaklaştıran, sürdüren, hep sınıf çelişkisi ve çatışması içerisinde tutan bir mücadeleyi değil de iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı sınıf çelişki ve çatışmasını iktidar ve devlet sisteminin yok edilmesine paralel olarak ortadan kaldırmayı öngören bir mücadeleyi esas almaktadır. “Demokratik ulus mücadelesi” dediği, “demokratik uluslaşma” olarak tanımladığı gerçeklik tam da bunu içermekte ve ifade etmektedir.

 

İŞÇİ MÜCADELESİNDEKİ DURAKSAMA

  •  İşçi ve emekçi sınıfların, toplumsal kesimlerin demokratik haklarını elde etme, kendilerini örgütleyip mücadeleye yönelterek toplumsal eşitsizliği ortadan kaldırma mücadelelerinde belli bir zayıflığın, duraksamanın olduğunu insan rahatlıkla söyleyebilir. Partiler geçmişteki kadar toplumla, sınıfla bağlı, iç içe değildir; toplumdan kopmuş bir sosyalist hareket söz konusudur. Diğer yandan çeşitli işçi örgütleri, sendikalar, kısmen belli bir işçi ve emekçi kesimini kendi bünyelerinde birleştirseler de parça parçadırlar, ideolojik-siyasi programdan yoksundurlar, dar güncel amaçlar için mücadeleyi aşamamaktadırlar. Dolayısıyla çoğu zaman yeni kazanımlar elde etmek bir yana eldekilerini bile koruyamayan bir durumu yaşamaktadırlar.

 

EKOLOJİ ALANI İÇİN ÖZELEŞTİRİ

  •  PKK, işçi ve emekçilerin kurtuluş mücadelelerinin başarısının kadın özgürlüğünden ve ekolojik devrimden geçtiğini, bunların et ile tırnak gibi iç içe olduğunu ve birbirlerinden asla ayrılamayacağını değerlendirmektedir. Bütün bu alanlarda da gelişme yaratmak için belli bir çabası vardır. Özellikle Jineoloji temelinde kadın özgürlük devriminin örgütlenip geliştirilmesinde bir çabanın sahibidir. Yine toplumsal sınıflaşmasın aşılıp eşitliğin geliştirilmesinde, işçi ve emekçi kesimlerin örgütlenmesi ve mücadelesinde belli bir çabanın sahibidir. Zayıf kaldığı, yeterince duyarlı olamadığı, dolayısıyla örgüt ve eylem geliştiremediği alan, ekolojik devrim alanı olmaktadır ki, bu konuda da gerçekten en çok yağmalanan Kürdistan olurken bunlara karşı duramamak ciddi bir eksikliği, zayıflığı ifade etmektedir. Biz hareket olarak bunun bilincindeyiz. Son toplantılarımızda bu durumu belli ölçüde gündem yapıp tartışarak bu temelde mücadelenin nasıl geliştirilebileceği sorusuna cevap aramaktayız. Ama mevcut durumu gerçekten de bir zayıflık olarak görmemiz, dolayısıyla bizim için bir özeleştiri durumu olduğunu ifade etmemiz kesinlikle gerekmektedir.

 

AKP-MHP BİR HIRSIZLAR TOPLULUĞU

  • AKP-MHP faşizmi, dünyada eşi görülmemiş her türlü aracı ve yöntemi kullanan, hiçbir ahlaki ve hukuki kurala, ilkeye uymayan vahşi bir özel savaş rejimidir. Başta Kürdistan olmak üzere Türkiye’de böyle birçok boyutlu özel savaş yürütüyor. Kürdistan’daki özel savaş, bir soykırım savaşıdır. Dolayısıyla hiçbir ilke ve ahlaki, hukuki ölçü onu bağlamıyor. Çünkü zaten amacı yok etmektir, karşıdakini soykırıma uğratmaktır. Kararını öyle vermiş, ona göre yürütüyor ve özel savaşı tüm boyutlarda dört başı mamur biçimde yürütüyor. Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, ideolojik, psikolojik, askeri, tüm boyutlarda yürütüyor.
  • AKP-MHP, insanların önce elinden alıyor, sonra sanki babasının kesesinden veriyormuş gibi ufak ufak, parça parça vererek insanları kendisine muhtaç kılıyor. Çöpten ekmek toplamak da böyle. Şimdi patates ya da soğan dağıtıyorlar, insanlar nasıl koşuyor. Bir kadın söyledi, biz o çizgideyiz, o kadını kutluyoruz: “Soğan ve patatesi istemiyoruz. Ona muhtaç değiliz. Kimseden yardım dilemiyoruz. Soğan, patates kendisinin olsun, aç ölürüz ama böyle hırsızların yardımını almayız.” Doğru tutum budur. Amed sokaklarında, diğer yerlerde çocukları, insanları koşturuyorlar, aklı başında olanlara ayıp değil mi? AKP, bir hırsızlar topluluğudur; bütün Kürdistan’ı soyup soğana çevirdiler…

 

SOĞAN ALMA, DAĞLARA YÖNEL

  •  Bu durumda ne yapmak lazım? Evet, saldırılar var; tarlaları, kırları, köyleri boşalttılar ama köye gitmekte ısrar edilmelidir. Amed’de kamyondan atılan bir iki tane soğanı almak için yanındakilerini ezeceğine git Amed’in dağına, taşına, topraklarına, Kürdistan’ın her tarafına binlerce kilo soğan, patates üret; her şeyi üretebilirsin. Şimdi onu da askeri zorla kaldırıyor; bütün köyleri boşalttı; o halde köye gitmekte ısrar etmeliyiz. Birbirimize yardımcı olmakta ısrar etmeliyiz. Bu tür şeylere itibar etmemekte ısrar etmeliyiz. Bir de elbette ki bu toplumun bir bilinci, örgütlülüğü var; örgütlenip mücadele etmeliyiz.

 

BU DEVLETTEN NE İSTENEBİLİR?

  • O Amed sokağında bir tane soğan bulacağım diye uğraşacağına çık Kürdistan dağı doğal soğanla doludur, yiyecekle doludur. İşte bizim bunları görüp kullanmamız gereklidir. Ama böyle yapma, düşman biraz zor kullandı diye bütün köyleri boşalt, yığma gibi şehirlere toplan, iş yok. Ondan sonra da, “Devlet, bana niye vermiyorsun” dememek lazım. Bu devlet bizi öldürmek istiyor, yok etmek istiyor, hepimize ferman çıkarmıştır. Önder Apo’yu yok etmek için 23 yıldır öyle en ağır işkencede tutuyorlar, her gün onlarca yoldaşımızı vuruyorlar, en ağır baskıları yapıyorlar, bunlar görülmüyor mu? Ondan ne istenebilir? O insana ne verir? Aş mı verir, iş mi verir? Hayır, hiçbir şey vermez, bir şey verse bile bilinecek ki o bir zehirdir, çünkü seni öldürmek için veriyor, yoksa seni kurtarmak ya da iyi etmek için vermiyor. Kürt insanı, kadınlar, gençler, Türkiye’nin halkı, emekçisi bunu böyle bilmelidir. Bu AKP-MHP faşizmi böyledir, insana başka bir şey vermez. O halde bundan bir şey beklememek, almamak gereklidir. Böyle bir sisteme karşı daha çok bilinçlenip örgütlenmek lazım. Özgürlük Mücadelesine, demokrasi mücadelesine dört elle sarılmak, daha çok yönelmek gereklidir; herkes olduğu yerde mücadele etmelidir… İşte her türlü mücadele imkanımız var. Gerillaya katılabilen gerillaya katılmalı, dağa çıkan çıkabilmeli, çıkamayan şehirde yapmalı, siyasi mücadele yürüten siyaset yapmalı, toplumsal mücadele yürüten mücadele yürütmeli ama herkes mücadele etmelidir. Bu faşizmden bir şey beklememek ve istememek gereklidir. Ondan bir şey isteyerek kazanacağımızı sanmamamız lazım…

 

DÜŞMAN ONURSUZLAŞTIRIYOR

  •  Toplumun bütün dinamik kesimleri bilsin ki, düşman onursuzlaştırıyor. Bunu yapana vurmak gerekiyor, buna karşı örgütlenmek gerekiyor. O, çeteleri örgütlemiş, her gün vuruyor kırıyor; o zaman sen de örgütlen, vur ve kır, elini tutan mı var? Ama birisi benim adıma yapsın, beni kurtarsın demek olmaz; sen yapacaksın, sorumluluk duyacaksın, herkes böyle bir sorumluluk edinmelidir. Ulusal duygu budur, toplumsal duygu budur.

 

HBDH TOPYEKÜN DİRENME HAREKETİ

  •  Nasıl faşizm topyekün saldırıyorsa, halklar da, kadınlar ve gençler de, işçi ve emekçiler de topyekün direnecekler; devrimciler, sosyalistler topyekün direnecek, ittifak yapacak, birleşecek; her türlü yöntemi benimseyecek, kendilerini eğitip hazırlayacak ve bulundukları her yerde topyekün direnecekler.

İşte Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) böyle bir topyekün direnme hareketi olarak ortaya çıktı… HBDG, 1 Mayıs’ı en doğru anlayan ve yaşayan, yaşatan güç, hareket olacaktır. Bütün HBDH militanları 1 Mayıs’ı birlik, dayanışma ve mücadele ruhuna uygun olarak karşılayacaklar, yaşayacaklar ve mücadele edecekler; 1 Mayıs’ı AKP-MHP faşizmini yıkma mücadelesinin doruğu yapacaklar. Zindanda, dağda, şehirde direnecekler; silahla, siyasetle, zihniyetle, ahlakla, sözle, eylemle direnecekler; ama faşizmin topyekün saldırganlığına karşı bulundukları her yerde kesinlikle topyekün bir direniş yürütecekler Bunun dışında herhangi bir yol yoktur. Faşizm topyekün saldırganlıktır; o halde bu saldırganlık ancak topyekün direnişle kırılabilir.

 

  • Elbette biz bir işçi partisiyiz ve tüm sorunlara da işçi partisi olma bilinciyle yaklaşım gösteriyoruz. Yüzde doksan dokuzu işçi ve emekçi olan Kürt toplumunun partisi olarak doğduk ve geliştik, Kürtlerin partisi olduk. Ha “işçi ve emekçi partisiyiz” demişiz, ha “Kürtlerin partisiyiz” demişiz.

 

1 MAYIS’TA, NEWROZ RUHUYLA… 

  • 1 Mayıs, hamlemizin yeni bir doruğu olacak. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü mücadelesinin doruğu olacak. Özgür Kürdistan, demokratik Türkiye ve demokratik Ortadoğu mücadelesinin yeni bir doruğu ortaya çıkacak. Kadınlar, gençler, Kürtler, yine medyanları dolduracak, sokaklara akacak. İşçi ve emekçiler akacak, meydanları dolduracak. Böylelikle büyük bir birlik ve kardeşleşme ortaya çıkacak. Bütün devrimci ve demokratik güçler tam bir birlik halinde kapitalist modernite sistemine karşı, onun her türlü maddi, silahlı, virüslü, manevi, ideolojik saldırılarına karşı 1 Mayısların ruhuyla ortaya çıkarak, “Biz varız, yeni bir dünyayı kuracağız, özgür ve demokratik bir yaşamı var edeceğiz” diyecekler. Bu kesindir. Dünyadaki durum da böyledir; Kürdistan ve Türkiye’deki durum da tamamen böyledir. Biz inanıyoruz ki böylece bu 1 Mayıs, yeni bir doruk olacak. Halkımız, bulunduğu her yerde, tıpkı Newrozlara katılır gibi 1 Mayıs kutlamalarına, etkinliklerine katılacak. Bunu Kürdistan’da yapacağı gibi Türkiye’de, Avrupa’da, dünyanın dört yanında işçilerle, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle bir olarak yapacak ve 1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’nü bir özgürlük ve zafer günü haline getirecek.

 HABER MERKEZİ

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.