Hayri hücresine döndü ve 'başardık' dedi
Dosya Haberleri —
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu'nun ilanını mahkemede öğrenen ve o tarihte 24 yaşında bir genç olan Hikmet Tüysüz’le o günü ve sonrasını konuştuk.
- Mazlum Doğan, Newroz’da üç kibrit çöpünü yakarak karanlıktan çıkmanın ilk kıvılcımını yaktı. Ondan sonra Dörtler’in eylemi oldu. Dörtler mahkemeye çıktıklarında da koğuşlar arası ilişkiler tamamen kopuktu. Zaten yönetici kadroları hücrelere almışlardı. Kitle ile öncü kadro ilişkisi birbirinden kopuk durumdaydı. İşkencelerle teslim alıp ihanet dayatılıyordu.
- Hayri Durmuş mahkemede, "Aslında ölmesi gerekenlerin başında ben olmalıydım. Artık sizin hiçbir sözünüze inanmıyoruz, güvenmiyoruz. Bu noktadan sonra hiçbir şart ileri sürmeden ölüm orucuna başlıyorum” dedi. Kemal Pir de “Doktor söylemesi gerekenleri söyledi. Ben de bu saatten sonra ölüm orucundayım” dedi.
- Üçüncüsü Ali Çiçek. Hayri, Ali Çiçek için "Bizim kızıl yıldızımızdır" diyordu. Ali çok gençti. Ali Çiçek’ten sonra üç kişi daha mahkemede ölüm orucuna katıldıklarını ilan ettiler. Hayri Durmuş, 14 Temmuz’da ölüm orucunu ilan ettikten sonra hücresine döndüğünde "Başardık" dedi. 14 Temmuz günü mahkemede toplam 6 kişi ölüm orucuna gireceğini duyurdu.
REWŞAN DENİZ
Tarih 12 Eylül 1980'i gösterirken ülkede askeri darbe yaşandı. Bu darbe Kürt olmayı işkence tezgahları ile tarihte az görülmüş bir vahşetle yok etmeyi hedeflerken, Büyük Ölüm Oruçları'yla tarihi bir direnişe ve Kürtlüğün yeniden ayağa kalkma iradesine çarptı.
Darbeden sonra tam bir işkencehaneye dönüştürülen Diyarbakır 5 Nolu Zindanı’nda direnenler ve bir halkın tarihini yazanlar gençler oldu. Özellikle PKK Urfa Davası’ndan tutuklunanların çoğu ömrünün baharında olan gençlerdi. Bu yüzdendir ki onlara göre yaşça büyük Kemal Pir, Hayri Durmuş gibi öncü devrimcilere 'Abê' diye hitap ederlerdi. 14 Temmuz’da Hayri Durmuş ölüm orucuna gireceğini açıkladığı zaman mahkeme salonunda olan gençlerden biriydi.
12 Eylül’ün karanlığında Diyarbakır Zindanı'ndan bütün Kurdistan’a direniş ruhunu yayan 14 Temmuz Ölüm Orucu’nda dört devrimci yaşamını yitirdi. Kemal Pir, 7 Eylül 1982’de direnişin 55. gününde; M. Hayri Durmuş, 61. gününde; Akif Yılmaz 63. gününde; Ali Çiçek ise 65. gününde şehit düştü. Tarihe büyük direnişleriyle ve isimleriyle birlikte Dörtler olarak geçtiler. 14 Temmuz Ölüm Orucu’nun ilanını mahkemede öğrenen ve o tarihte 24 yaşında bir genç olan ve şimdilerde Avrupa’da yurtseverlerin tanıdığı bir isim olan Hikmet Tüysüz’le 14 Temmuz gününü ve sonrasını konuştuk.
14 Temmuz’a giden süreci kısaca anlatabilir misin?
Mazlum Doğan, Newroz’da üç kibrit çöpünü yakarak karanlıktan çıkmanın ilk kıvılcımını yaktı. Ondan sonra Dörtler’in eylemi oldu. Dörtler mahkemeye çıktıklarında da koğuşlar arası ilişkiler tamamen kopuktu. Zaten yönetici kadroları hücrelere almışlardı. Kitle ile öncü kadro ilişkisi birbirinden kopuk durumdaydı. İşkencelerle teslim alıp ihanet dayatılıyordu. Mazlum Doğan ilk direniş kıvılcımını yaktı. Bununla işkenceler durmadı tabii.
Mesela siz kendi koğuşunuzda Mazlum Doğan’ın eylemini ilk nasıl ve ne zaman duydunuz?
İlişkiler kopuk olduğu için bizim koğuş bir iki ay sonra duydu. O zaman Elazığ’dan bir grup gelmişti. Onun içerisinde Yılmaz Yıldırım isimli Karakoçanlı bir arkadaş bizim koğuşa düştü. Meğer orada aileler Elazığ’da ziyarete giderken Mazlum arkadaşın şehadetini söylemiş. O arkadaş da bizim koğuşa geldiği zaman bize söyledi, “Mazlum Doğan şehit düşmüş” dedi. İlk zamanlar kendini yakmış biçiminde duyduk. Daha sonra mahkemeye çıkışlarda kendisini yakmadığını, üç kibrit çöpüyle Newroz’u kutladıktan sonra kendini astığını öğrendik. Dörtler de Mazlum arkadaşın kendisini yaktığını duyuyor. Daha sonra da bizim mahkemeler başladı. Haftalarca devam etti.
Mahkemelerde nasıl bir atmosfer vardı?
Hilvan, Siverek Davası’yla Urfa Davası birleştirilmişti. Urfa Davası başlamıştı. Mahkemeyi baştan sona götüren, doğrultu veren Hayri arkadaştı. Mesela o dönemden bir örnek vereyim. O dönemde bazılarına zorla itiraf yaptırılmıştı. Hamit Kandal arkadaş vardı, ona itiraf yaptırılmıştı. Tüm ailesi cezaevindeydi. O arkadaşa işkenceyle belge imzalattırmışlardı. Mahkemede de devam ettirmesini istiyorlardı. Mahkemede bazı şeyler okundu. O zaman çoğumuz ani tepkiler gösterebiliyorduk, bazıları kalktı, “Zaten baştan beri böyleydi” gibi şeyler söyledi. Orada Hayri Abê kaç defa el kaldırdı, söz vermediler fakat birden kalktı. “Ben PKK Merkez Komite üyeliğinden yargılanıyorum. İdamla yargılanıyorum ayrıca. Fakat söz hakkı istiyoruz söz vermiyorsunuz” dedi. Emrullah Kaya sorgu hakimiydi, “Tamam Hayri konuş” dedi. Hayri Durmuş, “Hamit Kandal’ın kardeşi bizim arkadaştı. Ben oraya gidiyordum Hamit sadece bizim için dışarıda nöbet tutuyordu. Siz öyle yapmışsınız ki arkadaşı PKK Merkez Komitesi üyesi gibi ele almışsınız. Arkadaş kardeşinden dolayı sempatizandı. Arkadaşa zorla bazı şeyleri kabul ettirmişsiniz, anlatıldığı gibi bir konumu yok” dedi.
Ertesi gün Hamit geldi o itirafı geri aldı. Çok işkence yapıldığını, ailesinin kendisine karşı kullanıldığını anlattı. Yine mahkemede PKK’yi adli bir suçtan yargılamak istediler. O zaman Hayri arkadaş kalktı ve “Bu maddeyi kabul etmiyoruz biz adli bir suç örgütü değiliz. Biz siyasi bir davanın takipçileriyiz” dedi. Şeyh Sait ve Seyit Rıza’yı kastederek “Onlar hangi maddeden yargılanmışsa bizi de o maddeden yargılayın. Bu maddeyi değiştirmenizi istiyoruz” dedi. Mahkeme heyeti not etti. Sonraki duruşmalarda iddianamede geçen maddeyi değiştirdiler. Hayri Durmuş tüm davalarla çıkıyordu. Amed grubu, Mardin grubu, Urfa grubu, Merkez Komite üyesi olduğu için bütün gruplarla mahkemelere çıkıyordu.