Cezaevi yetmedi kasabada da tutsak!

Dosya Haberleri —

Mazhar Turan

Mazhar Turan

  • Türk polisinin baskılarını ve yargısını aratmayacak şekilde gözaltına alınıp tutuklanan Kürdistanlı siyasetçi Mazhar Turan cezaevinde aylarca tecrit altında tutuldu. 'Cezası' biten Turan, şimdi de bir kasabada tecritte.
  • Her duruşma bitiminde Mahkeme Heyeti'nin “Mazhar Turan özür dilemedi” dediğini aktaran Turan, bu duruma, “Ortada özür dileyecek bir durum yok. Kaldı ki, ben bir Kürt siyasetçisi ve aktivistiyim” diyerek tepki gösterir.
  • Mazhar Turan: “Almanca bilmediğim için görevliler sıklıkla sorun çıkarıyordu. Almanca dışında başka bir dil konuşamazsınız diyorlardı. Kaldığım o cezaevinde bir DAİŞ üyesi benden önce tutukluymuş. İnanın o kişi benim içinde olduğum koşulları asla yaşamadı. Ama bunu bana yaşattılar…”

SERHAT ARARAT/GIESSEN

Alman polisi Rheinland-Pfalz ve Hessen eyaletlerinde 2019 yılının Haziran ayında birçok Kürt aktivistin evine ve bazı derneklere baskın düzenledi. Türk polisinin baskınlarını aratmayan Alman polisinin operasyonunda Kürt siyasetçi Mazhar Turan da gözaltına alındı. Geçtiğimiz yılın Şubat ayından itibaren Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde yargılanması başlayan Turan’ın 18 Ağustos’taki 2021’deki duruşmasında karar çıktı. Alman anayasasının 129b maddesi gerekçesiyle savcı, Turan’ın “terörist bir örgüte” üye olduğu iddiasıyla 3 yıl 8 ay hapis cezası istedi. Turan ise savunmasında “Kürt halkının özgürlük mücadelesi meşrudur ve terör ile bağlantı kurulamaz” diyerek, kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti.

Turan’ın Almanya’daki siyasi faaliyetleri sırasında hiçbir şiddet olayına karışmadığını, kimseye baskı uygulamadığını belirten Mahkeme Heyeti, "Zaten teröristler böyle değil” dedi. Ancak buna rağmen Turan’a 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Almanya’da 2 yıl 6 ay cezaevinde kalan Mazhar Turan (62) ile mücadele yaşamı, cezaevi sürecini ve şartlı tahliye koşullarını konuştuk. 

Askerler yaraladı

Erzurum’un Karayazı ilçesinde dünyaya gelen Turan, 12 Eylül Darbesi ile politika ve Kürt mücadelesiyle tanışır. 18 yaşında Denizli’ye geçtiğini söyleyen Turan, “Deyim yerindeyse yaprak bile kıpırdamıyordu. O dönemde askerlerin sokaklara ve caddelere rastgele ateş ediyordu. Bende böyle bir zamanda bir sabah kalkıp işe gittim. Askerler duvar yazılamaları nedeniyle etrafa ateş ediyordu. Askerlerin ateş açması sonucu yaralandım ve hastaneye kaldırıldım sonradan da tutuklandım. Bu saldırıda bir böbreğim parçalandı. Böylece 1980 yılında tutuklanarak Denizli Cezaevi’ne götürüldüm. Sonra Buca Cezaevi’ne nakledildim. Yargılama sürecim sıkı yönetim kontrolündeydi. Mart 1987’de tahliye oldum” diyor.

HEP ve HADEP süreci

Tahliye olduktan sonra Karayazı’ya geri döndüğünü ifade eden Turan, “Bu seferde bana askere gitmeyi dayattılar. Fakat bunun dışında da gittikçe artan bir baskı vardı ve dayanılacak gibi değildi. Bu baskılar neticesinde 1989’da İstanbul Esenyurt’ta geldim. 1990’larda HEP’te siyasal çalışmalarda yer aldım. 1998’e kadar çalışmalara devam ederken sıklıkla gözaltılar da yaşadım. O dönem HADEP Esenyurt ilçe başkanlığını yürütüyordum. 1998’de maalesef ikinci kez cezaevi yolu göründü ve tutuklandım. Bu süreçte Önderliğin İmralı esareti gelişti; kuşkusuz bu durum biz tutsaklar için kaldırılacak gibi değildi. Bir kez daha mücadeleyi anlama ve yapılan bu komployu boşa çıkartma temelin bir yoğunlaşma bizler açısından kaçınılmaz oldu. Kesinlikle buna cevap olmak gerekiyordu. Nisan 2000 yılında tahliye oldum ve tahliye olduktan sonra tekrardan tutuklanma durumu gündeme gelince Avrupa’ya çıktım ve Almanya’ya yerleştim” diye belirtiyor.

Siyasi çalışmalarda yer aldı

Almanya’da siyasal ve kültürel çalışmalarına ara vermeden devam ettiğini aktaran Turan, “Burada Kürdistan’da Türk devletinin yaptığı katliam, baskılar, tutuklamalara karşı alanlara çıkmışız ve protesto etmişiz. Yürüttüğümüz çalışmalar demokratik legal zeminde yasal polis izni dahilinde gerçekleşen etkinlik ve protestolardı. Fakat bir zamandan sonra bu doğal haklarımız ile Almanya’da yargılanacağımı hiç düşünmemiştim” diye kaydediyor.

Köpeklerle evini bastılar

Türkiye’de yaşadıklarının neredeyse aynısını 2019 yılında Almanya’da yaşadığının vurgulayan Turan, “21 Haziran 2019’da bir sabah işe giderken bineceğim arabaya doğru giderken birden etrafımın sarıldığını gördüm. Fakat ben hala neden ve niçin, kime geldiklerini bilmiyorum. Hatta etrafıma bakarak muhtemelen başkası içindir diye düşündüm. Sonra bana teslim ol ve ellerini başın üstüne koy dediler. Birden etrafta inanılmaz sayıda bir polis gücünün yığıldığını gördüm. Beni burada gözaltına alarak ellerim arkadan bağlı şekilde evimin bulunduğu adrese getirdiler. Eve geldiğimizde bizim eve açılan bütün sokaklar ve caddeler polislerce sarılmış vaziyetteydi. Polisler evin kapısını normal anahtar gibi bir şeyle açtılar. Bu sırada eve girdiğimizde eşim bu durum karşısında şoka girdi. Eşim ürkmüş, titrek bir sesle, ‘Mazhar neler oluyor!’ diyerek şoka girdi. Eve girmemizle beraber bir grup poliste köpekleri eve sokarak arama yapmaya başladılar” diye anlatıyor. 

Kriminalize etmeye çalıştılar

Yaklaşık bir saat köpekler ile hem kendi evinin kilerini hem de Alman komşularının kilerinin arandığını söyleyen Turan, şöyle devam ediyor: “Aramada da hiçbir şey çıkmadı. Sadece evimde okuduğum kitaplar ve çerçevelediğim birkaç resim dışında. Evde Sakine Cansız, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın iki resmi ile beraber ve fotoğraf albümün yarısına el koydular. Burada komşularıma verdikleri mesaj ‘bakın burada bir terör örgütü mensubu var’ şeklinde bir kriminalize etme girişimiydi. Ellerim kelepçeli bir biçimde bizi eşimde dahil evin salonunda bir koltukta oturttular. Bu sırada polis şefi tercüman eşliğinde bana dönerek, ‘uzun zamandır seni araştırıyorduk ve sen PKK üyesisin, Rheinland-Pfalz Eyalet Savcısı hakkında tutuklama çıkartmış’ dediler. Tabi bunu kabul etmedim ve tepki gösterdim. Onlara ‘eğer terörist aramak istiyorsanız gidin Almanya’da Türk camilerinde terör mensupları bulursunuz; bunlar Almanya’da ve Türk devletine bağlı çetelerdir’ dedim. Fakat bütün tepkilerim sonuçsuz kaldı.”

Hücrede 2 buçuk yıl 

Tutuklanarak Mainz’e bağlı Rohrbach cezaevine götürülen Turan, cezaevi koşularına dair şu ifadeleri kullanıyor: “Hücre tipi bir cezaevi ve en ağır şartlar altında o cezaevinde tek kişilik bir hücrede kaldım. Bu durum 2 yıl 6 ay boyunca devam etti. İlk cezaevine girdiğim 6 ay hiç ortak havalandırmaya çıkarılmadım. Hücrem dört metre uzunluğunda bir metre genişliğindeydi. Hücrenin içinde tuvalette var. Yani o hücre dışında bir yer asla görmedim.”

Prangalar sökülmüyordu

İlk 3 ay ziyaret olmadığını daha sonra eşinin ziyarete geldiğini aktaran Turan, “Almanca bilmediğimizden ötürü başımızdaki görevliler sıklıkla sorun çıkartıyorlardı. Almanca dışında başka bir dil konuşamazsınız diyorlardı. 6 ay geçtikten sonra beni günün bir saatini geçmeyecek şekilde ortak havalandırmaya çıkardılar. Ortak havalandırmaya beni çıkardıklarında diğer mahkumlar yanaşamıyordu ve suçumun çok ağır olduğunu doğalında buda büyük tehlike gerektiriyor duygusunu onlarda oluşturuyordu. Daha sonra bazı Alman ve Türk mahkumlar bunu bana sorunca bende politik sebeple burada olduğumu söyleyince inanmıyordular. Hatta bir gün bir Alman mahkum ‘politik sebeple gelen birine tam tersi bir uygulama yapılması gerekmiyor mu?’ diye bana sordu. Kaldığım o cezaevinde bir DAİŞ üyesi benden önce tutukluymuş. İnanın o kişi benim içinde olduğum koşulları asla yaşamadı. Ama bunu bana yaşattılar” diye vurguluyor.

Felç geçirmişim

Bir müddet sonra tansiyonunun yükseldiğini ve gözlerinde kararmalar başladığını belirten Turan, “Beni prangalarla hastaneye götürdüler ve muayene esnasında sedyede yatırdılar. Başımda dört gardiyan öyle muayene ediliyordum. Bu sırada tansiyonum çok yüksek çıkmıştı. Meğerse felç geçirmişim ama bunu bilmiyorum. Bunu dışarı çıktıktan sonra doktora gittiğimde bana sen içerde felç geçirmişsin denildiğinde öğrendim. Fakat ben cezaevindeyken 3 defa beni hastaneye kaldırdılar ve bir keresinde de 21 gün hastanede yatırıldım. Yedi ay sonra iddianame elime ulaştı ve yaklaşık 9 ay sonra da mahkemeye çıkartıldım” diyerek yaşadığı süreci anlatıyor.

Dünya Kobanê Günü suç sayıldı

Rohrbach Cezaevi ile mahkemenin görüldüğü Koblenz arası yaklaşık bir saatlik yol olduğunu vurgulayan Turan, “O mahkemeye giden ring aracı bir metrekarelik bir şeydi. Ellerim kelepçeli ayaklarım zincirli, tam bir işkenceydi. Mahkeme sürecinde ise tutuklanma gerekçelerimi öğrendim. Örneğin, ‘Sakine Cansız’ın cenaze törenine katılmak ve otobüs tutmak. Gülnaz Karataş, Gurbetteli Ersöz’ün anmalarına katılmak. Gene Dünya Kobanê Günü etkinliğine katılmak’ suç sayıldı” diye ifade ediyor.

Hastane raporu ciddiye alınmadı

Duruşmalara gelip giderken rahatsızlığının giderek kötüleştiğinin aktaran Turan, “Mahkeme heyeti rahatsızlığıma dair hastane doktorundan teyitli rapor da istedi. Hastaneden gelen bilirkişi raporunda ‘Evet Mazhar Turan, yüksen tansiyon tehlikesini taşıyor ve tek böbreklidir, kan pıhtılaşması var, durumu ciddidir’ deniliyor. Ama her ne hikmetse heyet bunu ciddiye almayarak sadece ‘duruşma esnasında olsa bir fenalık geçirirse ara verebiliriz’ demekle sınırlı kaldı” diyor.

Duruşmada bayıldım

10. duruşmada fenalık geçirip bayıldığını dile getiren Turan, “Bu sırada bir ambulans ve doktor getirildi beni makinaya bağladılar. Bu esnada başımda Mahkeme Heyeti ile doktor var. Mahkeme Heyeti doktora ‘duruşmayı devam edebiliriz’ diyor. Doktor bu durumda, ‘ben sorumluluk almıyorum, kişinin durumu oldukça ciddidir. İzin de vermiyoruz’ diyor. Beni ayaklarımda prangalar ellerim kelepçeli hastaneye kaldırdılar. Bu sırada bu yapılanları görünce sinir krizi geçirdim ve hastanede tedavi görmeyi reddederek cezaevine beni geri götürmelerini istedim. Böylece doğrudan cezaevine gittim. Bu koşullar altında 31 duruşma yapıldı ve karar aşamasında bana iki buçuk yıl ceza verildi” diye vurguluyor. 

Pişmanlık dayatması

Her duruşma bitiminde Mahkeme Heyeti'nin “Mazhar Turan özür dilemedi” dediğini aktaran Turan, “Bir gün bu duruma tepki koyarak mahkeme heyetine ‘ortada özür dileyecek bir durumun olmadığını kaldı ki, ben bir Kürt siyasetçisi ve aktivistiyim’ diyerek tepkimi ortaya koydum. Ayrıca bu yaklaşımın sürekli tekrarlanması insan onurunu incitiyor dedim. Bu yaklaşımı şu an Türkiye’de 20 yıl 30 yıl yatan tutsakların cezası bitmesine rağmen bir türlü bırakılmayan tutsakların içine düştüğü duruma benzetiyorum. Yani pişmanım de seni bırakırız demeye getiriyorlar. Oysa pişman olacak bir durum yok ki ortada. Bu neyin pişmanlığıdır ki, bu kadar ısrar ediyorsunuz” diyor.

Duruşu PKK’lidir

Duruşma esnasında onlarca kriminal polisin getirilip dinlendiğinin altını çizen Turan, “Ceza almam için hiçbir neden bulunmadı. Tutuklanmadan önce kapsamlı bir araştırma yapan polisler hayatımın her alanını fotoğraflamışlar. Ailemle yediğim yemekten tutalım içtiğimiz çaya kadar kadraja almışlar. Ama suç teşkil edecek bir bulguya ulaşamamışlar. İlginçtir ki, bir polis şefi ifade esnasında ‘Sayın Turan bir teröriste benzemiyor, ama duruşu ve konuşmasıyla bir PKK’lidir’ diyor. Ben toplamında 2 buçuk yıl tek kişilik bir hücrede cezaevi yattım ve Aralık 2021’de cezamı bitirerek çıktım. Alman ceza hukukuna göre mahkemenin bir mahkuma verdiği cezanın üçte ikisini yatmam gerekiyordu. Fakat bana aldığım cezayı günü gününe yatırdılar” diye vurguluyor.

Bir kasabada tecritte 

Tahliye olduktan sonra mahkeme heyetinin hayatına da müdahale ettiğini söyleyen Turan, “Oturduğum kasabanın dışına 5 yıl boyunca çıkmama kararı tebliğ edildi. Ayrıca haftanın dört günü oturduğum kasabanın polis karakoluna imza atma şartı getirdiler. Şu anda kalbimde dört delik var ve anjiyo yapıldı bana. İkinci seferde kalp ritmi bozukluğundan dolayı müdahale edildi ve hala bunun tedavisini görüyorum. Ev doktorum yaklaşık 10 kilometre kasabanın dışındadır. Doktora gitmek istediğimde rapor alıyorum avukatıma gönderiyorum avukatta onu mahkemeye yolluyor mahkemede polise yolluyor. Böylece ancak doktora gidebiliyorum” diyor.

Yüksel Koç’la görüşmeyeceksin

“Ayrıca dosyamda bazı isimler var ve ben bazılarını hiç tanımıyorum. İçlerinde bir tek KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç’u gıyabında tanırım. Bir de Giessen Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nin resmi yasal üyelerinden iki kişi var onlar da yasal bir derneğin üyeleridir” diyen Turan, sözlerini şöyle noktalıyor: “Bu kişilerle kesinlikle görüşmeyeceğim şartı getirilmiş. Görüştüğüm taktirde suç kapsamına girecek ve bu farklı bir cezayı yaptırım getireceğine dair şart koşuşturmuşlar. Bir Kürt, Kürtlerin gittiği derneğe gidemeyecek? Ben adeta burada tecrit edilmişim. Bunla beraber süresiz oturumum elimden alındı. Aynı zamanda tekrardan iltica etme hakkı da verilmiyor bana. Son olarak Alman devletinden istediğim; bana yapılan bu hukuksuzluğa bir son versinler. Özelikle Kürt halkı ve Kürt  Özgürlük mücadelesine karşı samimi ve hukuki davranmalarını istiyorum. Benim yaşadıklarım sadece bir örnektir. Benim gibi Almanya’da onlarca Kürt tutsak bu koşulları yaşıyor. Kürtler terörist değildir. Ben terörist değilim. PKK terörist değildir. Bu yapılanlara karşı kamuoyunun duyarlı olmasını istiyorum. Bu karar kesinlikle hukuki değil siyasi bir karardır."

* * * 

129 a/b nedir?

Almanya’da Kürt siyasetçiler 1980’li yılların sonlarından bu yana 129a (Terörist bir yapılanmaya üye olmak), 129 (kriminal bir yapılanmaya üye olmak) ve 2010’un Ekim ayından bu yana ise 129b (yabancı bir ülkede terörist yapılanmaya üye olmak) maddelerine dayandırılan suçlamalardan dolayı mağduriyet yaşıyor. Federal Mahkeme, 28 Ekim 2010’da 129b maddesinin PKK davaları için de geçerli olmasına karar vererek, bu yöndeki yargılamaların önünü açtı. Almanya’daki Kürtler 29 yıllık PKK yasağı dayanak gösterilerek yargılanmaya devam ediyor. Bugüne kadar Almanya’da 129/b’den 54 kişi yargılandı.

9 Kürt tutsak 

Alman cezaevlerinde halihazırda 9 Kürt aktivist politik gerekçelerle tutuklu. Bu tutsaklardan Gökmen Ç. ve Veysel S'nin davaları sona erdi. İki tutsak, 2 ila 4 yıl arasında hapis cezasına mahkum edildiler. 

Mazlum Dora, Mirza B., Merdan K., Abdullah Öcalan’ın, yargılamaları devam ederken, Ali Ö., Ali E., Özgür A.’nın duruşmaları ise henüz başlamadı. 

2 yıl 7 ay tutuklu kalan Kürt siyasetçi Mustafa Çelik geçtiğimiz günlerde Bremen Cezaevi’nden tahliye edilmişti. Çelik, 5 yıl boyunca denetimde tutulacak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.