Düşene, dövüşüne bin selam 

İstanbul Gazi Mahallesi

İstanbul Gazi Mahallesi

  • Türk devletinin 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde gerçekleştirdiği katliamın yıl dönümünde yürüyüş ve anma düzenlendi. “Gazi’de düşene, dövüşüne bin selam” ve “Katil devlet” sloganına adalet talebi eşlik etti. 

Gazi Katliamı protestosunda bir araya gelen binlerce kişi, sorumluların cezalandırılması çağrısı yaptı. 

12 Mart Platformu, 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde yaşanan katliamın 28. yıl dönümüne ilişkin Gazi Eğitim ve Kültür Vakfı (Cemevi) önünde bir araya geldi. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ise Sultangazi İlçe Örgütü önünde bir araya gelerek, cemevine kadar sloganlarla yürüyüş düzenledi. Yürüyüşte sık sık, “Gazi’de düşene, dövüşüne bin selam” sloganı atıldı. Polis, partililerin slogan atmasına engel olmaya çalıştı ancak partililer cemevine kadar yürüdü. Cemevi önüne bayrak, flama ve dövizlerle gelen platform üyelerinin ellerindeki “Katil devlet” ve “devlet öldürdü” şeklindeki dövizlere polis tarafından el konuldu. Kaldıraç üyesi çok sayıda kişi de yürüyüş ve sloganlarla cemevinin önüne geldi. 

 Binlerin bir araya geldiği anma etkinliğine, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun yanı sıra çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi de katıldı.  

Kitlesel yürüyüş

Kitle, bir süre sonra çok sayıda kişinin katledildiği eski yere doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşte yaşamını yitirenlerin fotoğrafları ile “Gazi’den Ümraniye’ye adalet istiyoruz” yazılı pankart taşındı. Yaşamını yitirenlerin isimleri tek tek okundu. Kitle, okunan isimler için hep bir ağızdan “yaşıyor” diye haykırdı. Yürüyüşte, ayrıca depremden etkilenen şehir isimleri de okundu. Bu sırada sık sık “hükümet istifa” sloganı yükseldi. Kitle ve katledilenlerin aileri, Hüseyin Altın Parkı’na karanfil bıraktı. 

Amaç halkı sindirmekti

Burada konuşan katledilen Dilek Şimşek’in kardeşi Erkan Şimşek, kimliği belirsiz kişilerce kıraathane ve pastanelerin tarandığına işaret ederek, “Gazi halkı için bu tür saldırılar yeni değildi. Baskı terör hiçbir zaman eksik olmamıştı Gazi halkı üzerinde. Eli kanlı katillerin amacı halkı birbirine kırdırmak suretiyle Alevi-Sünni çatışması yaratmaktı. Ama Gazi halkı provokasyonu yaptıranı da nedenini de biliyordu. Amaç Gazi'de devrimci muhalefeti sindirmek ve tüm devrimci demokrat halka gözdağı vermekti” dedi. 

Katliamın sorumluluları

Şimşek, katillerin polislerin arasında rahatça kaybolması üzerine halkın karakola yürüdüğünü ve burada da polislerin halkı taradığını ifade etti. Şimşek, 18 kişinin katledildiği ve yüzlerce kişinin de yaralandığını anımsatarak, şunları söyledi: “Günlerce ülkenin gündemine oturan direnişte basında çok net görüldüğü üzere vuranların kim olduğu belli olmasına rağmen açılan göstermelik davada yargılanan katiller cezalandırılmadı. Sadece katil polislerden Adem Albayrak'a dört kişiyi öldürmekten üç buçuk yıl, Mehmet Gündoğdu'ya iki kişiyi öldürmekten bir yıl sekiz ay ceza verildi. Gazi'de yaşanan bu katliamdan dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü-istihbarat Daire Başkanı Hanife Avci, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Agar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ve bunların tetikçileri sorumludur ve cezalandırılmalıdır.” 

Gazi Mezarlığana yürüdüler

Geçmiş dönemde farklı kentlerde yaşanan katliamlara değinen Şimşek, ülkenin şu an yoğun bir tecrit altında olduğunu vurguladı. Şimşek, Alevilere yönelik asimilasyon ve inkar politikalarının devam ettiğini işaret ederek, “Bu dayatmacı yaklaşımı reddediyoruz. Siyasal iktidar bir taraftan palyatif çözümler ürettiğini iddia ederken, diğer yandan AKD-Sultangazi Pir Sultan Abdal Cemevine yıkım kararı dayatmasında bulunmakta ve çeşitli bahanelerle yargılamalar sürmektedir” diye konuştu. “Katiller ellerini kollarını sallaya sallaya toplum için geziyor” diyen Şimşek, katliamın sorumlularının  cezalandırılmasını istedi. 

Açıklamanın ardından kitle, Gazi Mezarlığına kadar yürüdü. Yürüyüşün ardından mezarlığa karanfil bırakıldı. MA/İSTANBUL

*****

Üstü örtüldü, failler korundu

Gazi Katliamı'nın üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen, asıl failleri ortaya çıkarılmadı

Alevilerin yoğun yaşandığı mahallede katliam, üç kıraathane ve bir pastanenin kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla taranmasıyla başladı. Taranan kıraathanelerden birinde bulunan Alevi Dedesi Halil Kaya yaşamı yitirdi, 5’i ağır 25 kişi de yaralandı. Gerçekleştirdikleri bu saldırıların ardından olay yerinden uzaklaşan saldırganların gaspettikleri taksinin şoförünü öldürüp taksiyi ateşe verdikleri daha sonra anlaşıldı.

Yaşanan saldırının neden olduğu öfke ile mahalle sakinleri Gazi Karakolu’na doğru yürüyüşe geçmesinin ardından polis, halkın üstüne ateş açtı. Mehmet Gündüz’ün hayatını kaybettiği polis saldırısında, çok sayıda kişi de yaralandı. Katledilen iki kişinin cenazelerin verilmemesi açığa çıkan öfkenin daha da büyümesine neden oldu. Ertesi gün kentin dört bir yanından gelen 15 bine yakın insan, Gazi Cemevi’nin önünde toplandı. Cenazelerin teslim edilmemesini protesto edenlere polisin yeniden saldırması üzerine 17 kişi yaşamını yitirdi, aralarında gazetecilerin de bulunduğu yüzlerce kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul Valiliği, Gazi Mahallesi’nde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi Mahallesi ile de sınırlı kalmayıp Ümraniye’ye bağlı Mustafa Kemal Mahallesi’ne (1 Mayıs Mahallesi) sıçrayan protestolarda 14-15 Mart tarihlerinde 5 kişi daha katledildi. Yaklaşık bir hafta süren saldırılarda toplam 22 kişi yaşamını yitirmiş oldu. 1996-1998 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı yapan Hanefi Avcı, "Bu olayları 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım başlattı" ifadelerini kullandı.

Sadece 2 polise göstermelik ceza

Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, kamu güvenliğinin sağlanamayacağı iddiasıyla Trabzon’a taşındı. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı. Yargılanan 20 polisten 18 i beraat ederken, 2 polis hakkında ise sadece 4 yıl 32 ay hapis cezası verildi.

AİHM, mahkum etti

Yargıtay’ın kararı 11 Temmuz 2002’de onaması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme, 27 Temmuz 2005'te açıklanan kararda Gazi Mahallesi'nde 12 kişi ile Ümraniye'de 5 kişinin ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2’nci maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” ve 13’üncü maddesinde düzenlenen “milli makamlara başvuru yollarının kapatılması” hükümlerine aykırı davrandığı kararını da verdi.

Bu kararla avukatlar Ümraniye'deki saldırıya ilişkin soruşturma açılması talebiyle yeniden Ümraniye Başsavcılığına başvurdu. 10 yıl boyunca bekletilen dosya, 2015'te soruşturmanın zaman aşımına uğramasına 5 gün kala yaşanan savcı değişikliği ile kabul edildi, ancak bu kez de İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi zaman aşımından dosyanın düşürülmesi kararı verdi. Mahkeme, kararına gerekçe olarak ise iddianamenin kabul tarihini gösterdi. Yapılan temyiz başvurusunu değerlendiren Yargıtay, iddianamenin mahkemece kabul tarihi değil, hazırlandığı tarihin esas alınması gerektiğini belirterek, zaman aşımının dolmadığına hükmetti ve kararı bozdu. Bu karar üzerine ilk duruşması 14 Aralık 2018'de yapılan davanın duruşması 20 Mart’ta tekrar görülecek. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.