Göç bir kadın sorunudur
Kadın Haberleri —
- İnsan eliyle üretilen savaş, iklim değişikliği, kuraklık ve açlık nedeniyle dünyada büyük bir göç dalgası yaşanıyor. Göç edenlerin ağırlığını ise kadınlar oluşturuyor.
ÇEVİRİ: NALAN KURUNÇ
İnsan eliyle üretilen savaş, iklim değişikliği, kuraklık ve açlık nedeniyle dünyada büyük bir göç dalgası yaşanıyor. Göç edenlerin ağırlığını ise kadınlar oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) sitesinde yayınlanan göçün feminist bir mesele olmasının beş nedeni irdeleniyor. Nalan Kurunç’un çevirdiği “Göçün feminist bir mesele olmasının beş nedeni” başlıklı yazı aşağıda olduğu gibidir.
1. Göçmenlerin neredeyse yarısı kadın ve kız çocuklarıdır. Kadınlar giderek artan bir şekilde yalnız başına ya da hane reisi olarak göç etmektedirler.
250 milyon kadar insan uluslararası göçmendir – olanaklar veya güvenlik için kendi ülkelerini terk eden insanlardır. Bunların neredeyse yarısı kadın ve kız çocuklarıdır. Bu hareketin bir kısmına çatışmalar sebep olmaktadır. Bugün rekor sayıda insan zorla evlerinden edildi. Tüm mültecilerin yaklaşık yarısının kadın olduğu tahmin edilmektedir. Kadınlar ve kız çocukları da ekonomik getirisi olan göçmenlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Örneğin, göçmen ev işçilerinin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Kadınlar giderek artan bir şekilde kendi başlarına ya da evlerinin reisi olarak göç ediyorlar. Bu eğilim, ekonomik bağımsızlıkları ve güçlenmeleri için önemli bir fırsatı temsil etmektedir.
2. Kadın göçmenler cinsel sömürü, insan ticareti ve şiddet gibi büyük risklerle karşı karşıya.
Tüm göçmenler istismar ve sömürüye karşı savunmasız, ancak kadın göçmenler özellikle risk altındadır. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından 2016 yılında yayımlanan bir rapora göre kadınlar ve kız çocukları tüm insan ticareti mağdurlarının yüzde 71'ini oluşturuyor. Kadınlar ve kız çocukları, çatışmalar veya doğal afetler nedeniyle yerlerinden edildiklerinde harici kırılganlıklarla da karşı karşıya kalmaktadır.
Kaos ve koruma sistemlerinin çökmesi, faillerin cezasız kalarak durumu kötüye kullanabilecekleri anlamına gelir. Barınak eksikliği, kamplardaki aşırı kalabalık ve yetersiz aydınlatılmış umumi tuvaletler cinsel şiddet de dahil olmak üzere toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskini arttırmaktadır.
Aşırı zorluk içindeki aileler, kadınların ve kız çocuklarının refahını tehlikeye atan yöntemleri de benimseyebilmektedirler. Örneğin, UNFPA tarafından desteklenen bir araştırma, bazı kırılgan durumdaki Suriyeli mülteci toplulukları arasında çocuk evliliklerinin endişe verici oranlarıyla karşılaştı. Suistimaller meydana geldiğinde birçok göçmen kadın ve kız çocuğu, yardım aramak için kaynak, destek sistemi ve bilgiden yoksun kalmaktadır.
3. Göçmen kadınlar hem kadın hem de göçmen olarak çifte ayrımcılığa maruz kalmaktadır.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığı büyük ölçekli göçün gerçekleştiği her yerde ciddi endişeler oluşturmaktadır ve birçok ülkede göçmen karşıtı düşünce yükselmektedir. Örneğin, göçmenlerin ve mültecilerin olumsuz tasvirleri medyada sıklıkla yer alırken, göçmenlerin getirdiği faydalar –ekonomik katkıları gibi– nadiren haber olmaktadır. Kadınlar ve kız çocukları bu tutumlardan iki kat daha fazla acı çekebilmekte, sadece göçmen statülerine göre değil cinsiyetlerine göre de ayrımcılığa maruz kalabilmektedir. Bu, işyerinde, konut ararken, toplu taşıma araçlarını kullanırken ve eğitim ve sağlık hizmetlerine erişirken -cinsel taciz dahil olmak üzere- ayrımcılık ve kötü muamele şeklini alabilmektedir.
4. Kadınlar hareket halindeyken devamlı bir şekilde hamile bırakılmaktadır.
Önemli sayıda kadın göçmenin hamile olması veya hamile bırakılması kuvvetle muhtemeldir. Seyahat ederken –veya yerinden edilmenin yarattığı kaosta– kadınlar aile planlaması, doğum öncesi hizmetler ve güvenli doğum bakımı dahil olmak üzere cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişimi kaybedebilmektedirler. Bu hizmetlerin eksikliği ölümcül olabilmektedir. Aslında bu, yerinden edilmiş kadınlar ve doğurganlık çağındaki kızlar arasında önde gelen ölüm, hastalık ve sakatlık nedenlerinden biri olarak kabul edilir. Öyle olsa bile bilhassa güvensizlik veya çöken sağlık sistemleri evde hayatını tehdit ediyorsa, kriz ortamındaki hamile bir kadının en iyi seçeneği göç olabilmektedir.
UNFPA, göçmenlerin yer değiştirme kamplarına ve mülteci topluluklarına gezici sağlık klinikleri kurmak da dahil olmak üzere göçmenlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişim hakkını desteklemek için hükümetler ve diğer ortaklarla birlikte çalışır. Ancak bu hizmetlere erişimi artırmak için çok daha fazlası yapılmalıdır.
5. Kadın ve kız göçmenlerin hem transit geçişlerde hem de varış yerlerinde sağlık sorunlarıyla karşılaşma olasılıkları daha yüksektir.
Kadın göçmenler hedeflerine ulaştıktan sonra bile sağlık hizmetleri, özellikle cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetleri önünde engellerle karşılaşmaya devam etmektedirler. Yabancı uyruklu göçmenler, örneğin, yerli kadınlara göre önemli ölçüde daha yüksek anne yaralanması ve ölüm riskleri ve daha yüksek HIV enfeksiyonu, travma ve şiddet riskleri ile karşı karşıya kalabilmektedirler.
Uluslararası göçmenlerin çoğu, maliyet, aşırı kalabalık, ulaşım zorlukları ve güvencesiz barınma dahil olmak üzere cinsel sağlık ve üreme sağlığına yönelik engellerle karşılaşabilecekleri şehirlere gitmektedir.
Yine de kanıtlar, göçmen nüfusun sağlığına, özellikle de aile planlaması ve doğum öncesi bakım gibi üreme sağlığı hizmetlerine yatırım yapmanın büyük getirileri olduğunu göstermektedir.