Hogir gibi yaşadı

Mehmet Özkan
- Suruç’ta katledilen Uğur Özkan’ın babası Mehmet Özkan, oğlunun adını “Hogir” koymak istediğini ancak nüfus müdürlüğünün bunu “tehlikeli” bulduğunu söylüyor. “Adını değiştirmeyi büyüyünce kendisi yapar diye düşündüm, ama olmadı” diyen Özkan, oğlunun gerçekten Hogir gibi yaşadığını anlatıyor.
Uğur Özkan, 28 Şubat 1989’da Şirnex’in Cizîr ilçesinde dünyaya geldi. Ailesi, Kürt sanatçı Xelîl Xemgîn’in bir eserinden etkilenerek ona “Hogir” adını vermek istedi. Ancak nüfus müdürlüğü bu ismi kaydetmeyi reddetti. Resmiyette “Uğur” olsa da ailesi ve yakınları onu hep “Hogir” olarak bildi.
Aile 1993 yılında İstanbul’a göç etti. Uğur, ilkokuldan liseye kadar eğitimini burada tamamladı. Ardından Mersin Üniversitesi Lojistik Bölümü’ne yerleşti. Ancak üniversitedeki siyasi faaliyetleri nedeniyle öğrenim hakkı elinden alındı. Gezi Direnişi’nde de aktif olarak yer aldı.
Çocuklara şeker, kente ışık
İstanbul’a döndükten sonra Kobanê’ye geçti. DAİŞ’in saldırılarına tanıklık etti. Gördükleri onu derinden etkiledi. Yeniden Kobanê’ye gitmek istedi; çocuklara oyuncak ve bayram şekeri götürmek, elektrik işlerinden anlayan biri olarak kentin yeniden inşasında yer almak istiyordu. Ancak 20 Temmuz 2015’te, Suruç’taki Amara Kültür Merkezi önünde gerçekleşen DAİŞ’in canlı bomba saldırısında katledildi. On binlerin katıldığı bir törenle, büyüyemediği memleketi Cizîr’de toprağa verildi.
Nereye gideceğini sormadık
MA’dan Emrullah Acar’a konuşan baba Mehmet Özkan, oğlunun ikinci kez Kobanê’ye gitme sürecini şöyle anlatıyor: “DAİŞ saldırıları esnasında binlerce genç telleri yırtarak yönlerini Kobanê’ye çevirdi. O gençlerde birisi de Hogir’dı. Elektrik işinden iyi anlardı. İkinci kez gideceğini bize söylemedi. Ama annesinden arkadaşlarına dağıtmak için bayram şekeri istedi. Poşetine birçok çorap da koymuş. Nereye gideceğini biliyorduk ama sormadık. Para istemezdi, ama ona biraz harçlık da verdim. Gittiğini küçük kardeşinden öğrendim. Aradım, ‘yoldayım, şarjım az, varınca yazarım’ diye mesaj attı.”
Telefonu açık olunca umutlandık
Saldırı haberini alır almaz yola çıkmak istediklerini anlatan baba Özkan, o anları şöyle aktarıyor:“Araç da, bilet de bulamadık. Mersin’den arkadaşları aradı, ‘Hogir yaralı, yaşıyor’ dediler. O anda telefonunu aradım, önce kapalıydı. Sonra açık olunca umutlandık. Akşam 7’de Amed’e uçak bileti bulabildim. Abim Cizîr’den önce ulaştı. Cenazenin Antep’e götürüldüğünü öğrendiler. O gece Antep’e vardık. Oruçluydum. Ne o akşam, ne de ertesi gün yemek yiyebildim. Sonra cenazeyi Cizîr’e getirip defnettik.”
Failler değil, aileler yargılandı
Dava sürecinde yaşanan hukuksuzluklara dikkat çeken Mehmet Özkan, 10 yıl boyunca adalet aradıklarını ama karşılık bulamadıklarını ifade ediyor: “Dosyada 11 ay gizlilik kararı vardı. Yüzlerce talebimiz oldu, hiçbiri kabul edilmedi. Abdurrahman Ömer Aslan bir kez dinlendi, somut delillere rağmen takipsizlik verildi. Ahmet Davutoğlu ‘konuşsam yer yerinden oynar’ dedi ama ifadesi alınmadı. Firari sanıklardan İlhami Bali, Gar Katliamı’ndan önce MİT’le toplantıdaydı. Nerede olduğunu hâlâ bulamadılar. Suçlular yargılanmadı, eşleri beraat ettirildi. Mahkemede savunma yaptığımız için bizlere ‘hakaret’ davası açıldı.”
Tek talebimiz adalet
Adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Özkan, şöyle diyor: “Hiç kimseden bir ayrıcalık istemiyoruz. Adalet varsa, bizim için de olmalı. Mahkeme adaleti sağlayamıyorsa o koltuklarda oturmamalı. Oğlumun adını Hogir koyamadım. Mecburen Uğur koyduk. Büyüyünce değiştirmek istedi, hatta bana birkaç kez ‘seni mahkemeye verip adımı değiştireceğim’ dedi. Ama olmadı, o isimle hayatını kaybetti. Bu içimde bir yara olarak kaldı. Oğlum bir katil değil, şehit oldu. Başı hep dikti. Kobanê’ye gidişi bir insanlık hareketiydi. Biz de adalet ve hakikati istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.” ŞIRNEX









