İş cinayetlerine davetiye çıkarılıyor

Kansu Yıldırım

Kansu Yıldırım

  • İSİG Meclisi’nden Kansu Yıldırım ve DİSK avukatı Nejdet Okcan, ekonomik kriz, işyerlerindeki denetim eksikliği ve yargıdaki cezasızlıktan dolayı iş cinayetlerinin devam ettiğini söyledi. 

Son 20 yılda en az 28 bin 679 işçi, iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetti. İktidarın savaş politikası ve demokrasi askıya alarak yolsuzlukve talana yönelmesiyle derinleşen ekonomik kriz, iş cinayetlerini de arttı. 2018’de bin 923, 2019’da bin 736, 2020’de 2 bin 427 ve 2021’de 2 bin 170 işçi yaşamını yitirdi. Son 20 yılda yaşanan iş cinayetlerinde asıl sorumlular mahkemelerde gereken cezaları almadı. Tali sorumlular ise kısa süreli hapis cezalarına çarptırıldı ve bu cezalar alt sınırdan para cezalarına çevrildi. Para cezaları 24 ay taksitlendirilerek işverenlerin hapis yatmadan iş cinayetlerinden kurtulmasını sağladı.  İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) AKP’li Yıllarda İş Cinayeti Raporu'nda, bu dönemi “İş cinayetleri rejimi” olarak tanımlandı. DİSK Hukuk Dairesi Müdürü avukat Necdet Okcan ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Ankara Temsilcisi Kansu Yıldırım, cezasızlık uygulamaları ve yetersiz denetimlerin yeni iş cinayetlerine neden olduğunu ifade etti.

 Artarak süren iş cinayetlerini MA'ya değerlendiren Yıldırım, Soma ve Ermenek maden katliamlarının da AKP döneminde yaşandığını hatırlattı. Yıldırım, iş cinayetlerinin artığı bir diğer dönemin ise OHAL KHK’ler dönemi olduğunu söyledi.

Ucuz emek cenneti

Ekonomik krizin derinleştiği dönemlerde iş cinayetlerinin arttığını ifade eden Yıldırım, “AKP döneminde ihracat odaklı büyüme nedeniyle ucuz meta üretimi ve ucuz emeğe yönelik bir üretim döngüsü oluşturuldu. Ucuz emek dediğimiz noktada bunun içerisine göçmen işçi emeğini de dahil etmek üzere saati yaklaşık 1,9-2 dolara denk gelecek şeklinde bir ucuz emek cennetine çevrildi Türkiye. Bu da ister istemez geçinmek isteyen işçileri hangi şartlarda olursa olsun işçiyi çalışmak zorunda bıraktı. Yani çok basit şekilde bir piyasa despotizmi var. İşçiler açlık ile yaşamak arasında zorunlu bir şekilde yaşamak ile ölmek arasında bir tercihte bulunmak zorunda bırakılıyor” şeklinde konuştu.

Güvencesiz çalışmaya mecbur

 İşçilerin ekonomik kriz nedeniyle güvencesiz çalışmayı kabul etmek zorunda bırakıldıklarını vurgulayan DİSK’in avukatı Okcan da kurye eylemlerine işaret ederek, “Motosiklet bazı güvenlik önlemlerine dikkat etmezseniz tehlikeli bir araç olabilir, ölümcül kazalara yol açabilir. Yüzlerce kuryenin kazalarda hayatını kaybettiğini biliyoruz ama insanlar ekonomik krizde dışarda iş bulamıyor. İşçiler bu tehlikelere rağmen kar kış kıyamet çalışıyor. Her türlü tehlikeye rağmen geçim derdine düşmüş insanların bunu göze aldığını görüyoruz“ dedi. 

Hepsinde cezasızlık var

AKP döneminde Davutpaşa, OSTİM, Torunlar, Isparta, Düzce, Ermenek, Esenyurt, Erzurum, Samsun, Güllük, Elbistan, Şırnak, Dursunbey, Hendek, Üçüncü Havalimanı, Tuzla Tersaneleri, Kot Kumlama gibi birçok işçi katliamı meydana geldi. İşçi ölümlerine yönelik davaların büyük çoğunluğu cezasızlıkla sonuçlandı. 

Devlete bağlı Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi Anonim Şirketi’nde (TÜLOMSAŞ) Şubat 2013'te meydana gelen iş cinayetinde Hüseyin Saraçoğlu (52) hayatını kaybetti. Olayın failleri “İyi halden ve daha önceden suç işlememesi” gibi sebeplerle serbest kaldı. 

Afşin’de 2011'de meydana gelen Çöllolar maden faciasında 11 madenci hayatını kaybetti, 9 kişinin cenazelerine ise hala ulaşılamadı. Sorumlulara alt sınırdan verilen hapis cezası, para cezasına çevrildi, para cezası ise 24 takside bölündü. 

İstanbul/Mecidiyeköy’de Eylül 2014'te Torun Center inşaatındaki asansör içinde bulunan işçilerle birlikte 33 kattan yere çakıldı, 10 işçi hayatını kaybetti. Kazadan 2 yıl sonra hazırlanan bilirkişi raporunda olay “Öngörülebilir nitelikte bir iş kazası” olarak kayıtlara geçmesine rağmen olayın sorumluları 60 bin 800’er TL para cezası aldı.

Yıldırım, sermayenin iktidarla kurduğu ilişki neticesinde iş cinayetleri davalarının cezasızlıkla sonuçlandığını belirterek, sermayenin iktidarla kurdukları ilişki çerçevesinde alt sınırdan ceza aldığı söyledi. Yıldırım, hukuk sisteminin patronların yanında olduğunu ve geçmişte meydana gelen sembol niteliğindeki iş cinayetlerini hatırlattı. İşverenlerinin alt sınırdan para cezası aldığını sözlerine ekleyen Yıldıram, kritik ve sembolik iki iş icinayeti davasını örnek verdi;

* Bunlardan birisi Ahmet Yıldız’dır. 13 yaşında bir çocuk işçiydi normalde yasada çocuk işçi çalıştırma yaşı 14’tür. Ancak buna rağmen ağır bir iş kolu olan kimyada çalışıyordu. Başı bir pres makinesine sıkışarak hayatını kaybetti, buna karşılık işveren iş cinayetinde kurtulmak için bir trafik kazası süsü vermişti. Daha sonra süreç uzadı ve işveren 30 bin gibi çok komik bir rakama anlaşarak taksitli bir şekilde iş cinayeti davasından kurtuldu. 

* Soma davasında Gürkan Ailesi asıl işveren olarak yargılanırken Yargıtay 12. Mahkemesi bu kararı bozdu. Bunun üzerine asıl işverenlerin hepsi serbest bırakılırken iş cinayetinin sorumluları olarak iş sağlığı güvenliği uzmanı ve vardiya amirleri gösterildi. Soma katliamında hayatını kaybedenleri savunan avukatlar tutuklandı.

İşveren maliyetinden kaçıyor

Avukat Okcan da işverenin sorumlulukları olduğunu anımsatarak, işverenin maliyetler nedeniyle sorumluluklarını yerine getirmediği için işçilerin hayatlarını kaybettiğini kaydetti. İş cinayetlerinde cezasızlık uygulamaları olduğuna dikkat çeken Okcan, şunları söyledi: “İşveren ‘Ben gerekli talimatları vermiştim’ diyerek olaydan kurtulmaya çalışıyor. Gerçekten de kağıt üzerinde işçilere bazı eğitimlerin verildiği görülüyor sonuç olarak neredeyse ölen işçiye bir kusur çıkıyor. Bazı bilirkişi raporlarına bakıyorsunuz bu iş kazasının meydana gelmesinde ‘İşçinin kusuru da vardır’ deniliyor. Yüzde 25-30 orada bir kusur dağılımı yapılıyor. Patronlar mahkemelerdeki kusur dağılımının sonucunda da çok düşük cezalar alıyor. Cezasızlık politikası, iş kazalarını arttırıyor ‘Nasıl olsa bana bir şey olmaz, üç ay yatıp çıkarım, zaten biz yatmayız fabrikanın müdürü yatar, ustabaşı yatar veya vardiya amiri yatar’ gibi mantık var işverende.”

Mülteci işçiler yansımıyor

İş cinayetlerini artıran bir diğer sebep de mültecilerin ucuz ve güvencesiz şekilde çalıştırılması. Suriye savaşı ile Afganistan ve Irak’taki iç çatışmalar nedeniyle Türkiye’ye her yıl binlerce göçmen geliyor. Göçmen ve mülteci işçiler, güvencesiz koşullarda daha düşük ücretlerde ve daha ağır koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Göçmen ve mülteci işçiler işverenler için ucuz işgücü olarak kayıtsız çalıştırılıyor.  İSİG’in 27 Mart 2019 tarihli Ankara’da Mülteci/Göçmen İşçiler Raporu’nda konuya ilişkin şu ifadeler yer aldı: “Mülteci/göçmen işçiler genel olarak haftalık usulü ve sigortasız çalışıyor. Mülteci/göçmen işçilerin aldıkları ücretler yaşları, tecrübeleri ve ustalıklarına göre haftalık 200 TL’den başlıyor, küçük bir azınlığın ücretleri 600 TL’ye kadar uzanabiliyor. Çocuk işçilerdeyse ücretler, atık toplama gibi işlerde günlük 20 TL, mobilya atölyelerinde ise haftalık 200-250 TL arası değişiyor.”

Göçmen ve mülteci işçiler çalışırken kayıt altına alınmadıkları gibi öldüklerinde de kayıt altına alınmıyor. Göçmen ve mülteci işçilerin iş cinayetleri basına yansıması durumunda kayıt altına alınabiliyor. Ankara Siteler’de 22 Şubat’ta çıkan yangında 5 Suriyeli işçi hayatını kaybetti. İstanbul Göngören’de 12 Şubat 2022’de meydana gelen yangında 5 mülteci işçi hayatını kaybetti. İSİG’in raporlarına göre 2021’de en az 94 göçmen işçi hayatını kaybetti.

Burada cezasızlık bile yok

Mülteciler işçilerin kötü koşullarda çalıştırıldığını vurgulayan Yıldırım, konuya ilişkin şunları söyledi: “En trajik yanlarından bir tanesi de mülteci işçilerin ve göçmen işçilerin durumudur. Burada bir cezasızlık kültüründen bile bahsedemeyiz, çünkü kayıt dışı ve güvencesiz ve kuralsız koşullarda çalıştırılıyor. Herhangi bir iş cinayetinde genelde işyerinden çok uzağa patronla doğrudan ilişkilendirilemeyecek bir yere naaşı bırakılıyor. Zaten yargıya bile taşınamamaktadır.”

Normalleştiriliyor, sorumluluk alınmıyor

Uzmanlar nerdeyse bütün iş cinayetlerinin önlenebilir olduğunu belirtiyor. İş cinayetlerinde asıl sorunun işverenin almadığı önlemler olduğu ifade ediliyor. Alınmayan önlemler ve ihmaller, ya AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “fıtrat” ifadesiyle normalleştiriyor ya da patronlar tarafından “işçi halat bağlamıyor”, “işçi önlemlere uymuyor” denilerek, sorumluluk ölen işçinin üzerine atılıyor.

Yıldırım, GİMSA davasında da patronları korumaya yönelik bir kararın çıktığını hatırlattı. Filika denetiminde kum torbası kullanması gereken işverenin, 19 işçiye kullandığını ve halatın kopması sonucunda üç işçinin boğularak hayatını kaybettiğini hatırlatan Yıldırım, bu iş cinayetinde de patronun alt sınırdan 30 bin küsur lira gibi bir cezayla kurtulduğunu söyledi. Kar hırsı nedeniyle işverenin gerekli önlemleri almadığını vurgulayan Okcan, patronun önlem alması halinde iş cinayetlerinin olmayacağını belirterek, şunları dile getirdi: “DİSK’in işçi sağlığı ve işçi güvenliğiyle ilgili ciddi önerileri var ama bunları uygulamak ekonomik bir maliyet olduğu için işveren uygulamaktan kaçınıyor. Burada bir kar hırsı var, sonuçta siz fabrikada önlem alacaksınız. Soma’daki yangını ele alırsak orada yanmaz bantlar kullanılsaydı, grizu patlamasını önleyecek şekilde kapalı bir şekilde yani kıvılcımı dışarıya vermeyecek şartel sistemleri olsa, gaz ölçüm cihazları yeterince olsa, gaz odaları olsa, yedek bacalar olsa işçilerin hepsi dışarıya tahliye edilebilirdi.”

Caydırıcılık artmalı

İSİG Ankara Temsilcisi Yıldırım, iş cinayetlerinin önüne geçmenin temel faktörleri arasında denetimin ve yasaların uygulanması olduğunu belirterek, “caydırıcılık artmalı” ifadelerini kullandı. DİSK avukatı Okcan da kanunların uygulanması halinde iş cinayetlerinin azalacağını vurgulayarak, yasaların etkin uygulanması ve caydırıcılığın artması çağrısı yaptı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.