Kentimizi de kendimizi de biz yöneteceğiz

Demir ÇELİK yazdı —

  • Elit siyasi partiler kadim sorunları çözmek yerine, Kürt’ü en iyi ben kırıma uğratır, Alevileri en iyi ben başkalaştırırım yarışı içinde aday profiline indirgenmiş siyasetsizliği çözüm diye pazarlamaktadırlar.

Dünyada sağ popülizm ve faşizmin iktidarda olduğu uluslararası konjonktürün verili koşullarını fırsat bilen AKP-MHP faşist iktidarı, 31 Mart’ta yapılacak olan yerel yönetimler seçimini devlet gücünü de arkasına alarak lehine çevirmenin kirli ilişkileri içindedir. Militarist kalkışmaların önünü 2010 referandumuyla almaya çalışan AKP, 2017’de MHP ve ulusalcı Kemalistleri’de yanına alarak ulus devleti yeniden dizayn ederek muhafazakâr milliyetçi-ulusalcı tek adam diktatörlüğünü inşa etti. Militarizmin etkisi geriletilmiş görünse de, iktidarın görünmeyen ortağı olmaya devam ediyor.

Kurdistan karşıtlığında dizayn edilen devletin yönetiminde, muhafazakâr milliyetçilerle ulusalcı Kemalistler birlikte kol kolalar. Ancak halen de iktidar blokuna yön veren MGK’un siyaset belgesidir. Dolayısıyla siyasal devrimin seçenek olmaktan uzak olduğu günümüz Türkiye’sinde, devlet erkini kimin kullanacağı, iktidara kimin ya da kimlerin getirileceğinin kararı özel savaş politikalarıyla belirlenmektedir.

Türkiye’ de seçimler, derin dehlizlerde iktidara kimlerin taşınacağı kararına meşruiyet kazandırmak amacıyla yapılmaktadır. Demokrasi diye yutturulan vatandaşın oy kullanma siyaseti, toplumda rızalık üretmenin araçsallaştırılmasından başka bir anlamı yoktur. Tam da bu noktada, Türkiye’de yüzyıldır yapılan seçimlere katılımın yüksek olmasının nedeni; toplumun seçimler yoluyla değişimin yaşanacağına iknâ edilmiş olmasındandır. Tekçi, katı merkeziyetçi devletin kurucu iradesi Kemalizm’in altı okundan biri topluma ‘devrimcilik’ diye yutturulmuş, toplum seçimler yoluyla devrimsel adımlar atılabilineceğine iknâ edilmiştir. Kendi öz gücüne güvenmek, kendisi gibi ezilen yoksul toplum kesimlerine güvenmek yerine, Kemalist devlet ve onun kurucu ideolojisine güvenmek, devleti ve kurucu iradeyi kutsamak esas olmuştur.

Bu nedenle 14-28 Mayıs 2023’te Erdoğan, Kılıçdaroğlu karşısında Türkiye’nin ekseriyetini oluşturan muhafazakâr milliyetçi-ulusalcı toplum kesimlerini konsolide etmeyi esas aldı. Bu strateji ile hareket eden Erdoğan, seçim hilelerini devreye koymuş, devletin gücünü de arkasına alarak onca yıpranmışlığına, toplumdaki açlık ve yoksulluğa rağmen kazanmasını bildi.                                                                                                                                    

Son on yılda ulus devletin bir döneminin kapandığını, yeni bir dönemin ve yeni bir rejimin iktidarda olduğunu görmek durumundayız. Her ne kadar toplumun önemli bir kesiminde seçimle durumun değişeceği umudu kaybolmuş görünse de, devlet erkine sahip iktidar bloku, yüklendiği misyonu yerine getirmek ve kendi kirli emellerinden olmamak için seçim üzerinden toplumda rızalık üretmeye devam ediyor. İktidar blokunun ihtiyaçlarına göre durmadan seçim sistemi ve yasasını değiştirmesi, anayasa değişikliklerini gündemleştirmesi toplumda seçim yoluyla değişimin olmayacağına dair büyüyen umutsuzluğu oya tahvil etme amaçlıdır.

Sandığı ve seçimi demokrasiye giden tek seçenek olarak sunan, bunda da başarılı olup kendisine meşruiyet sağlayan iktidar, Kürt seçmen iradesini gasp ederken, siyasi soykırım operasyonları eşliğinde Kürtlere fiziki soykırımı, Alevilere kültürel soykırımı dayatması karşısında toplumda güçlü itiraz gelişmemekte, çaresizlik ve çözümsüzlük girdabında toplum bilinmezliklere doğru kürek çekmektedir.

Hak, adalet ve demokrasi arayışı olmadığı gibi muhalefetinden iktidarına kadar hiç kimsenin de bu yönlü bir arayışı ve niyeti yok görünüyor. Düzen partilerindeki ilkesiz, niteliksiz, siyasetsizlik ve çapsızlık toplumda çaresizlik, bezginlik, moral bozukluğuna neden olmuş, çözümsüzlük girdabındaki gençlik ve eğitimli toplum kesimleri çareyi ve çözümü ülkeyi terk etme de bulmuş olmalılar ki, gençler akın akın Avrupa yollarındadır. Yüzyıldır Kurdistan’ı insansızlaştıran ulus devlet, özel savaş politikalarıyla bir yandan Kurdistan’ı boşaltırken, öte yandan da kutsal mekanlarında yaşama ısrarında bulunan gençlere ajanlaştırmayı, başkalaşımı, hafızasızlaştırmayı dayatmaktadır.

Elit siyasi partiler kadim sorunları çözmek yerine, Kürt’ü en iyi ben kırıma uğratır, Alevileri en iyi ben başkalaştırırım yarışı içinde aday profiline indirgenmiş siyasetsizliği çözüm diye pazarlamaktadırlar. Bu çarpık zihniyetin neden olduğu kaotik süreçte Kürtler, Aleviler, devrimciler başta olmak üzere, toplum dinamikleri radikal demokrasi programı etrafında politik ve pratik öncülüğü yapmak durumundadırlar. Seçimi siyaseten yok ve önemsiz görmeyen, ancak ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, inançsal sorunların çözümünü demokratik toplumsal kalkışmada gören ve onun pratik-politik öncülüğünü yapacak siyasal öncülüğe çok acil ihtiyaç vardır. Şimdilik başka da bir çıkış yolu yok.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.