Kürtleri anlamak zor değil

Forum Haberleri —

.

.

  • Kürtlerin ulusal haklarını talep etmeleri bir suç olarak görülüyor. Diğer uluslardan ne bir fazla ne de bir eksik talepleri yok. Tamı tamına diğer halklar ve uluslar kadar.

ROBERT PEKÖZ
Ortadoğu'nun en başat sorunlarından biri şüphesiz ki Kürt sorunudur. Kürtler kendi tarihlerinin en karmaşık ama en dirençli sürecini yaşıyor. Rojava halkları tarihi bir sürece öncülük ediyor, Kürtler Suriye'de özerk bir yönetim içinde bütün halkları birleştiriyor. İşte bu gerçek Ankara’daki saray rejimini korkutuyor.

Kürtler kendi toprakları üzerinde son bir asırdır hiçbir zaman özgür olmadılar. Bölünmüş ve toprakları parçalanmış Kürtler, ayrı devletlerin sınırları içinde yaşamaya zorlandı. Kürtler dört devletin sınırları içinde hiç bir zaman kendi gerçeğini yaşamadı. Kendi maddi ve manevi değerlerini özgürce kullanmadı. 

Ancak kimlik arayışı yeni değil. Son yarım asırdır Kürt bilinci kendi sorunlarına çözüm arama noktasına odaklandı. Kürtler kendi toprakları üzerinde daha özgür ve daha çağdaş bir yaşam mücadelesi verirken düşmanlık aldıkları karşılık oluyor. Kürtlerin üzerinde yaşadığı topraklar, ne Türklerin, ne Arapların, ne de İranlılarındır. Kürt’ün toprağı kendisine aittir. 

Mücadelenin bir diğer boyutu ana dilde eğitim mücadelesidir, bunun hayata geçirilmesi için çalışıyorlar. Kürtlerin istekleri çağdaş ve demokratik nitelikte olan taleplerdir ve en temel insan hakları ve özgürlükler ile ilgilidir. Nasıl ki herhangi bir x ulusu kendi dilini, kültürünü, bayrağını, kimliğini korumak ve kullanmak istiyorsa, Kürtlerde aynı şeyleri istiyor. Ulusal haklarını talep etmeleri ise bir suç olarak görülüyor. Diğer uluslardan ne bir fazla ne de bir eksik talepleri yok. Tamı tamına diğer halklar ve uluslar kadar. Kürtlerin kendi kaderlerini özgürce belirleme hakkı, Ortadoğu'da yeni gelişmelere ve değişmelere vesile olacaktır.

Kürtler başka uluslardan bir toprak talep etmiyorlar. Kimseden topraklarınızı bana vereceksiniz demiyor, böyle bir talep uğruna bir savaş içinde değiller. Kürtler kendi toprakları üzerinde, nasıl ki başka uluslar, kendi ana dilini özgürce kullanıyor, kendi kimliğin taşıyorsa, kendi sosyolojik değerlerini yaşıyorsa, Kürtler aynı şeylere sahip olmak istiyor. Aslında Kürtleri anlamak zor değil. Ama ırkçı-faşist devlet politikaları Kürtlerin bu insani taleplerine düşmanca karşılıyor ve kanla yanıt veriyor.

İran, Suriye, Irak ve Türkiye’de Kürtler büyük bir zulüm, şiddet ve baskı altında yaşamaya zorlanıyor. Çok yakın bir zaman önce Erdoğan'ın eliyle binlerce Kürt genci öldürüldü. Kürdistan’dan her gün zulüm ve ölüm haberleri geliyor. TC’nin Kürtlere saldırısı büyük kin ve nefretle devam ediyor. Erdoğan'ın Kürt düşmanlığı, Hitler'in Yahudi düşmanlığından hiç de aşağı kalır değildir.

Suriye’deki Kürtler ve diğer mazlum halkların kendi topraklarını IŞİD gibi faşist İslamcı terör örgütlerine karşı koruma mücadelesi bir suç olarak görüldü. Kürtlerin; IŞİD'e ve benzerlerine karşı direnişi zaferle sonuçlanınca, Erdoğan'ın Kürt düşmanlığı söylemleri de zirve yaptı. Gözünü Suriye ve Irak sınırları içindeki Kürt topraklarına dikmiş olan Erdoğan, bu iki devletin sınırlarını ve toprak bütünlüğünü bilerek ihlal ediyor. Terörle mücadele diye uydurduğu gerekçe, tamamen bir demagojiden ibaret.

Küresel güçlerin ilişkileri ve kurduklar kombinasyonların her an değişikliğe uğraması, Erdoğan’ın üzerinde oynadığı ipin de sağlam olmadığını gösterir. Düne kadar yalınca ABD ittifaklığı ve AB adaylığı ile şekillendirdiği yayılma siyasetinde bir çok değişim yaşanıyor. Ortadoğu'da da tek oyun kurucu ve rol dağıtan gücün ABD olmadığı kesindir. Son birkaç yıldır Rusya'nın Orta-Doğu'daki oyuna dahil olması elbette çok önemlidir. Rusya'nın saha da çok etkili bir rol aldığı, büyük bir oyun kurucusu olduğu tezinin doğruluğunu da dikkate alma zorunluluğu vardır.

Kürtler ve kimi küresel güçler IŞİD’le mücadeleyi politikalarının önceliği haline getirmek zorunda kaldı. Ama sahada savaşan gücü anlamak açısından Kürtler olmasaydı, bugün IŞİD yenilgisinden söz edemezdik. Bu zafer Kürtlerin önderliğinde Rojava'da kurulan özerkliğin de bir nevi garantisi, Ortadoğu’daki halkların yaşam güvencesi oldu. Şimdilerde Erdoğan diktatöryasının tehdidi ile bu eşit, adil ve güven ilkesi üzerinde kurulu Rojava, bu coğrafyada ulus devletlerinin ablukası altında bulunuyor.  

Makarayı geriye sararak ilerleyelim ve yaşanan gerçekleri hatırlayalım. Gerek Irak'ta, gerekse Suriye'de merkezi devletlerin otorite zayıflıkları, IŞİD'in hem Suriye'de, hem de Irak’ta kısa zamanda nüfus kazanmasını sağlayan etkenlerden en önemlilerindendi.

IŞİD’in yayılmasından iki devletin sınırları içinde arazi kazanmasından bir tek Türkiye rahatsız olmadı. Türkiye’deki rejim IŞİD’e karşı asla mücadele etmedi. Erdoğan’ın her konuda IŞİD'e destek sunduğu yüzlerce belgeyle doğrulandı. Kısacası Erdoğan IŞİD'in yenilgisinden rahatsız olan ve üzülen tek kişidir. 

İşte bu rahatsızlığın acısı, Kürtlere karşı bir intikama dönüştü. Erdoğan aralıksız olarak Kürtlere saldırmaya, operasyonlar yapmaya devam ediyor. Bu aklı karışık diktatörün yeni saldırıları da hiç de uzak değil, kapıdadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.