Kurul pişmanlığı dayatıyor

Qereyazî eski belediye eşbaşkanları Zeynep Han Bingöl ve Mehmet Sait Karabakan

Qereyazî eski belediye eşbaşkanları Zeynep Han Bingöl ve Mehmet Sait Karabakan

  • Tahliyesi engellenen tutuklu Qereyazî eski Belediye Eşbaşkanı Zeynep Han Bingöl, kendilerine pişmanlık dayatıldığını belirterek, hukuksuzluğun ancak örgütlü mücadeleyle ortadan kaldırılabileceğini söyledi.

Yerine kayyum atanarak hapse atılan Qereyazî eski Belediye Eşbaşkanı Zeynep Han Bingöl, hakkındaki 8 yıl 6 ay hapis cezasını tamamlamasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliye edilmiyor. Bingöl, “Kurul kararları ciddiyetten uzak, soyut, iddialarla doldurulmuş bir metinlerdir. ‘Siz tutsaksınız, size istediğimiz her türlü muameleyi yaparız’ anlayışı var. Amaçları 'pişmanlığı' dayatmak için psikolojik baskı oluşturmak” dedi. 

Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan MA editörlerinden Dicle Müftüoğlu’nun haberine göre; Zeynep Han Bingöl, 2014’te Erzirom'un Qereyazî (Karayazı) ilçesinde Barış ve Demokrasi Partisi’nden belediye eşbaşkanı olarak seçildi. Bingöl, 6 Aralık 2016’da gözaltına alındıktan sonra tutuklandı ve yerine kayyum atandı. Belediye hizmetleri, muhtarlarla yaptığı toplantı, kurduğu komisyonlar, parti çalışmaları, eşbaşkanlık sistemini yürütmek, sanal medya paylaşımları ve gizli-açık tanık ifadeleri gerekçe gösterilerek Bingöl'e “Örgüte üye olmak” suçlaması yöneltildi. Bingöl, söz konusu suçlamayla yargılandığı davanın 6 Kasım 2017’de görülen karar duruşmasında 8 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. 

Mücadeleden kopmadı

Bingöl'ün aile fertlerinin bazıları Qereyazî'de bazıları ise Mûş'un Gimgim (Varto) ilçesinde yaşıyor. 1960 doğumlu olan ve politik bir ailenin içinde büyüyen Bingöl için 1976’da Qereyazî'de okurken Kürtçe konuşan arkadaşlarına dönük müdahale bir dönüm noktası oldu. Bingöl'e göre, bu dönüm noktası onda kimlik bilincinin gelişmesine neden oldu. Bingöl, 1980 askeri darbesinde bir ağabeyinin firar etmesi ve bir kardeşinin de tutuklanarak Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’ne konulması sonrası ailesinin geçim yükünü omuzlamaya başladı. 1981’de Qereyazî'de muhasebe bürosu açarak ailesine maddi destek sunmaya başlayan Bingöl, evlendikten sonra Ankara’ya yerleşti. 

Bingöl, Demokrasi Partisi'nin (DEP) kurulmasıyla birlikte aktif siyasete atıldı. Bingöl, ardından bu geleniğin devamı olan HADEP ve diğer partilerin çalışmalarında yer aldı. 2014’te ise BDP Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi iken yerel seçimlerde aday gösterildiği Qereyazî'de belediye eşbaşkanı olarak seçildi. Hemen sonrasında yerine kayyum atanarak, siyasi faaliyetleri gerekçesiyle tutuklandı ve ceza verildi. Bingöl, hakkındaki 8 yıl 6 ay hapis cezasını tamamlamasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliye edilmiyor. 

Söylemde demokrasi

Türkiye’de demokrasi ve özgürlük kavramlarının söylemde kaldığına dikkat çeken Bingöl, "Mahkemede Kürtçe savunma vermek için tercüman ücreti isteniyor. Bir kelime konuştuğunuz zaman ‘bilinmeyen dil’ olarak kabul ediliyor. Meclis'te Kürt kimliğini, farklı inançların hakkını savunan vekiller tahammülsüzlüklerle karşılaşıyor. Direnen ve hakkını savunanlara şiddet ve baskı uygulanıyor. Geçmişten bugüne aynı baskı ve zulüm politikaları uygulanıyor” diye konuştu. 

Pişmanlık dayatılıyor

İdare ve Gözlem Kurulu'nun kararlarının da söz konusu politikaların devamı olduğunu kaydeden Bingöl, şunları söyledi:  "İdari ve Gözlem Kurulu tamamıyla yıldırma politikasının devamı, hak ihlalidir. Kurul kararlarına bakınca amaçları anlaşılıyor. Ciddiyetten uzak, soyut, iddialarla doldurulmuş bir metin olduğunu görebiliyoruz. ‘Siz tutsaksınız, size istediğimiz her türlü muameleyi yaparız’ anlayışı var. Amaçları 'pişmanlığı' dayatmak ve psikolojik baskı oluşturmak. Cezaevlerinde kurulan ve kendini devletin erk gücü olarak gören Kurul, kendi otoritesini kurmaya çalışıyor. Kanun ve hukuk işlemiyor, anayasa işlevsiz kılınmaya çalışılıyor. Yerel mahkemenin ve yasaların bize verdiği hakkı ihlal ediyor, keyfi bir uygulama yapıyor.” 

Tecritten bağımsız değil

Cezaevlerindeki ihlallerin İmralı’daki mutlak tecritten bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Bingöl, şöyle devam etti: "Bugün bizim bırakılmamamız bile bu tecritle bağlantılıdır. Yasaların tanıdığı haklarımızı kullanamadığımız gibi rehine politikası uygulanıyor. Tecrit içinde tecrittir. Bir tutsağın infaz yasasında geçen temel haklardan mahrum bırakılması anayasal bir suç olmakla beraber, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ihlal edilmesidir. Hukuk devleti olmaktan çıktığının göstergesidir."

Örgütlü duruş gerekli

Tecridin tüm topluma yayıldığını kaydeden Bingöl, şunları ekledi: "Bu nedenle tüm çevrelerin, demokratik yol ve yöntemlerin tamamını kullanarak, örgütlü bir duruş göstermesi gerekir. Bireysel, toplumsal ve örgütsel anlamda birliğin ve bütünlüğün sağlanması gerekir. İdare ve Gözlem Kurulu kararlarının da tecritten kaynaklandığını bilerek, insan hakları, hukuk örgütleri ile aileler ortak hareket etmeli. Siyasetçiler, tüm muhalif çevrelerin bir direniş zemininde toplanarak, daha gür bir sesle politikalar üretmesi gerekir. Hak-hukuk savunucuları hukukun ayaklar altına alındığı bu dönemde hukuku işletir hale getirecek eylemsellikler ortaya koymalı." ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.