Osman Şiban ilk kez anlattı

  • ”Helikopterden attılar, Servet’le betonun üzerine düştük. Biz öylece yerdeydik. Sonra 100-150 asker üzerimize çullandı. Bize ne yaptılar bilmiyorum. Artık ne kadar geçti bilmiyorum. Orada bayılmışım. Gözümü açtığımda hastanedeydim.”

 

Türk askerlerinin, daha sonra Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitiren Servet Turgut ile birlikte köylerinde gözaltına alarak, işkenceyle yetinmeyip helikopterden atarak linç ettiği Osman Şiban, tedavisinin devam ettiği Mersin’deki evinde, ilk kez yaşadıklarını anlattı.

İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alınan Servet Turgut ve Osman Şiban’ın işkence edilerek helikopterden atılmasına ilişkin hazırladığı kapsamlı bir raporu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Raporun hazırlanma aşamasında Osman Şiban ile görüşüldüğü, Şık’ın olay yerine bizzat gittiği ve devlet yetkililerinden de randevu talep edildiği yer aldı. Van Valisi Mehmet Emin Bilmez, Van İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Yüksel Yiğit, Van Cumhuriyet Başsavcısı Oğuzhan Dönmez ve olay ve iddiaları soruşturmakla görevlendirilen Van Cumhuriyet Savcısı İsmail Köker randevu talebini reddetti.

Gerçek yaşı 64 olan, ancak nüfus kaydında 55 olarak gösterilen, 7 çocuk babası ve 3 torun sahibi Servet Turgut, işkencenin ardından tedavi gördüğün hastanede kurtarılamayarak vefat etmişti.

50 yaşında 8 çocuk babası olan Osman Şiban, 20 Eylül’de tedavi gördüğü hastaneden taburcu edilerek bir akrabasının evine götürülmüştü. Ertesi gün HDP yöneticilerinden oluşan bir heyetin 22 Eylül’de ziyaret edeceği akrabalarına iletilince sabah 05.00 sıralarında evi basılarak taburcu edildiği Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi yerine askeri hastaneye götürülmüştü. Akşam geç saatlere kadar hastanede tutulan Şiban, ambulansla yaşadığı Mersin’e götürülmesi şartıyla bir kez daha taburcu edilmişti. Bir ambulans ile Mersin’e götürülen Şiban’ın tedavisi halen evinde sürdürülüyor.

Servet’i getirip birlikte götürüyorlar

İşte Osman Şiban’ın anlatımları: “Ben zaten evin önünde, çoluk çocuğun yanındaydım. Çay içiyordum. Tam hatırlamıyorum ama akşamdı saat 4-5 gibi vardı. Baktım Servet Turgut’u getiriyorlar. İki kolunda iki asker, arkasında da silahını beline dayamış bir başka asker olduğu halde kalabalık bir grup asker geliyorlardı. Servet’in başına çuval gibi bir şey geçirmişlerdi. 100-150 metre benden uzaktalarken, ‘Osman Şiban kim?’ diye bağırıyorlardı. Elimi kaldırdım ‘Osman Şiban benim’ dedim. ‘Gel lan buraya!’ dediler. Ayağa kalktım o sırada yanıma gelmişlerdi. Servet’in kafasındaki çuval benzeri şeyi de çıkarmışlardı. ‘Servet Turgut, Osman Şiban bu mu?’ diye sordular. ‘Evet budur’ dedi. Tam üç sefer sordular, üçünde de öyle söyledi. Sonra benden kimlik istedi verdim. Kimliğe baktı Servet Turgut’u göstererek bana ‘Sen bu adamı tanıyor musun?’ diye sordu. ‘Tanıyorum, Servet Turgut’tur. Zaten benim yeğenimdir nasıl tanımam’ dedim. ‘Bizimle gel’ dediler ve 4-5 asker beni yakalayıp kollarıma girdiler. Ben çoluk çocuğa ‘Korkmayın. Beni geri gönderecekler, ben geleceğim’ dedim. Bizi sardıktan sonra alıp otun (samanların) olduğu yere götürdüler.  

Oraya gelen helikoptere döverek bindirdiler

Bizi otun oraya götürdüler. Sonra baktım bir helikopter geldi oraya indi. Bizi döverek helikoptere bindirdiler. Birkaç asker de bizimle bindi ama çoğu aşağıda otun orada kaldı. Helikopterde, tam hatırlamıyorum ama 20 kadar asker vardı. Köyden alırken de helikopterin içinde de bizi suçlayan hiçbir şey söylemediler. Ben öyle bakıyordum askere benim yüzüme yumruğu yapıştırdı. ‘Bakmak yasak, konuşmak yasak, sağa sola bakmak yasak’ diyerek bana vuruyordu. Yüzüme vuruyordu hep. Servet’e de vuruyorlardı. Helikopterin içinde kaç tane yumruk ağzıma vurdular. Helikopterin içinde iki tane cenaze vardı, örgüt mensuplarıymış. Böyle poşet gibi bir çuvalın içine torbalamışlardı. Birini açıp başını çıkarttılar, yüzünü gösterdiler. Bana ‘Sen bunu tanıyorsun’ dediler. Ben tanımıyorum, ne bileyim kimdir, dedim. Beni yine dövmeye başladılar. Hatta öyle dövdü ki, başımı o poşetin üstüne düşürdü. Telsizden mi ne konuşmalar yapıyorlardı. Birbirleriyle konuşuyorlardı. ‘Van’ın kışlasına getirin’ gibi şeyler söylediklerini duydum. Kışla mı diyordu, öyle bir şey. Telsizin sesi vardı ‘Kışlaya getirin’ diye. Helikopterin içinde Servet’le konuşma monuşma hiçbir şey yok. Olmadı. Servet’e de bir kez yumruk attıklarını görebildim. Sonra başımız eğik göremedim ama helikopter içinde bizi çok dövdüler. Birinin, Servet’i kastederek ‘Bu ihtiyarı dövmeyin, bu ihtiyar ölecek’ dediğini duydum.

Kışlada 100-150 asker linç etmek için bekliyor

 Helikopter indi (Van İl Jandarma Alay Komutanlığı içindeki piste). İçindeki askerlerin de hepsi inmiş. Ben de böyle sağa sola baktım. Bizi daha indirmemişlerdi. Helikopterin içinden görünüyor. Baktım dışarıya çok asker var. Belki 100-150 tane asker var. Kuşatmış asker, hazır durumda bekliyordu. Silah da var üstlerinde. Birisi, ‘O teröristleri indirin aşağıya’ dedi. Baktım, iki asker yukarı geldi. Önce cenazeleri attılar. Sonra bizi de attılar. Helikopterin kapısının ağzından arkamızdan aşağıya itildik. Servet’le betonun üzerine düştük. Servet’i de attılar, o da benim yanımda. Attılar. Hani yere attılar. Biz öylece yerdeydik. Birini duydum, dedi ki ‘Ya bu terörist sağdır’, öyle duydum. Sonra o gördüğüm 100-150 asker üzerimize çullandılar. Tekmeler, yumruklar… Vallahi bizi yere sürdüler. Her birimizin başında 10 kişi, 20 kişi. 10 kişi bir kişinin üstüne geçiyordu, hepsi bize yetişip dövüyordu bizi. Bize ne yaptılar bilmiyorum. Bana ne yaptılar bilmiyorum. Yere attılar, oradan sonra başıma geçtiler. Ezdiler başımdan. Helikopterin içinde de orada da dövdüler bizi. Dayak atarlarken ‘Teröristler’ diyorlardı bize. Biz köylüyüz. Artık ne kadar geçti bilmiyorum. Yerdeyken başımın üstünden geçti, ne yaptılar ne ettiler ben hatırlamıyorum.

Orada bayılmışım, gözümü hastenede açtım

Orada ben bayılmışım. Nasıl hastaneye getirdiler hiç hatırlamıyorum. Gözümü açtım baktım yanımda biri var, avukat. Ben çok korkuyordum. Ağlamaya başladım. Polisler de vardı çok. ‘Beni askere teslim etme, beni öldürecekler’ dedim. Dedi ki bana ‘Korkma. Ben buradayım. Akrabaların burada. Seni dövemezler artık’. Ben öyle hatırlıyorum başka hiçbir şey yok. Bana bunları yaptılar.”  ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.